Pazar, Aralık 09, 2018

Kırk Tepsi Baklava

Kırk Tepsi Baklava

                “En gıcık olduğun ve anlayamadığım şey nedir?”  diye soran olsa “insanların inatla laf olsun diye söyledikleridir” derim dedi elinin tersiyle başına üşüşen sinekleri kovalayarak. Sinekler de inatla, birbirleriyle yarışırcasına çullanıyorlar tepesine. Ayna gibi parlıyor kel kafasının tepesi. Yağlı mı yağlı görüntüsü var karşıdan. Kafasının tepesinde çatlak mı vardır nedir? Sineklerin bir bildiği olmalı yoksa neden inat etsinler oraya konmak için. Çatlaktan beyin dışarıya sızıyor olmalı. Yağın pelte hali ne de olsa.
            Karşısında oturan hafif toplu, esmer kadın yardım etmeye çalışmaya başladı bitkin düşen adama. Kadın elindeki mendiliyle kovalamaya çalıştı bir süre. Baktı olmuyor mendili açıp serdi adamın kafasının üstüne. “he,  avrat, ne de iyi akıl ettin bre. Bu melunlar öldürecek beni, kafamın etini yediler yahu.”
            “Bi şey değel herifim.”
            Kalktığı sandalyesine tekrar yavaşça oturan kadın kocasının kafasına mendil sermeyi akıl edebilmenin memnuniyetini taşıyor yüzünde. Gözleri kocasının başındaki mendilinde. Sineklerin azalmış olmasından memnun. Memnun olmasına memnun da, kocası memnun değil anlaşılan. Çünkü o kadar saattir oturuyorlar hala bir şey ısmarlamadı. Tatlı bir kelam etmedi.
            “Gıcık olduğun şey nedir peki datlı herifim?”
            Adamı çıldırtmaya kararlı bu hatun. Adam duyar duymaz ters ters baktı hatuna, “kes şu herifim, merifim laflarını, yoksam elimden bir kaza çıkacak ha” diyerek tersledi kadını. Kadın hiç mi hiç oralı olmadı. Sanki hiç duymamıştı kocasının dediklerini.
            “Herif, herif baksana bana. Acıktım, karnım zil çalıyor, barsaklarım da oynuyor. Sabahtan beri diktin buraya. Kalk gidiyoz. Senin doğru dürüst bir şey söylemeye niyetin yok, anladım. Bakalım yemek söyleyebilecek misin lokantada?”
            Önce kocasının kalkmasını bekleyen kadın, baktı ki kocasının kalkmaya niyeti yok, az kıpırdandı sandalye de, kalkacakmış gibi davrandı. Birden elini karısının omuzuna atan adam bastırdı kalkmaması için. “Biricik hatunum, gül kokulum. Daha ikicik laf bile edemedik, nereye gideceğiz?”
            “Eh, oturayım bari biraz daha, dilin açıldı nasılsa iki kelam tatlı laf ediverirsin artık.”
            Adam elini başına atmış etrafı kolaçan edip duruyordu oturduğu zamandan beri. Belli ki bir beklediği var. Ancak hanımının haberi yok durumdan. Ne de olsa ikinci hatun, anlamaz diye düşünerek oyalamaya çalışıyor. Mal satmış parası gelecek adamın. Cebinde yol parasını tutuyor her ihtimale karşı. Çay söylese yol parası eksilecek, bir türlü eli cebine gitmiyor. Belli mi olur bu zamanda gelecek hikâyesi. Az mı yaşamıştı benzer durumu. Önce tatlı dille malını alırlar, iş parasını ödemeye geldi mi kırk bahane uydururlar. Daha üstüne para veresin gelir adamı dinlerken.
            Bir türlü beklenen gelmedi. Adamı terler basmaya başladı. Hanımı sıkıştırmaya başladı bir taraftan. Diyemiyordu bir türlü hanımına da. Nasıl derdi “yine veresiye verdim malı, ikindi üzerine doğru satınca veririm” dedi diye. Belli mi değildi satılamadı diyeceği. Kafamı kırar bu sefer. Hele bu kadar oturmanın üzerine.
            “Gül kokulum, haydi kalkalım, araba kaçar maçar eder. Yollarda kalmayalım. Söz sana kadayıflar, baklavalar alacağım tepsi tepsi. Ama bu gün olmaz.”
            Kadın olanca hırsıyla fırladı oturduğu yerden. Düştü yola. Yetiş yetişebilirsen. Adam arkasından sırtında kırk küfe taşla yürür gibi zoraki titreyen bacaklarla yetişmeye çalıştı. 

22.11.18- Halil Gönül

Görsel: Google Görseller

7 yorum:

  1. valla eşler arasında olur öyle şeyler. çok da şee yapmamk lazım :)

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim. mutlaka geleceğim ziyarete. :)

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel anlatmışsınız, gülümseyerek okudum. Ne güzeldir eşlerle çekişmeler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Her zaman hafif geçmiyor ha! :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.