Duygularım kontrolumdan çıktı artık, bir türlü
dizginleyemiyorum. Her saniye değiştirebiliyorlar. Havanın durumundan, herhangi
bir haberden gibi bir çok durumdan etkileniyor. Benim bu güne kadar
anlayabildiğim bir durum değil. Kendi hesabıma çalışır olmak kendimi ve çevreyi tanımamda önemli bir etken oldu.
Güven yaşamda çok önemli bir faktör. Ancak güven zaman zaman yanılttı beni.
Yani ben yanlış kişilere ve yanlış zaman da güvendim. Güven ile güvensizlik
arasında çok ince bir çizgi var.
“Bir tanıdık kızla evlenmişim. Daha genciz, yirmili
yaşlardayız. Bir erkek çocuğumuz olmuş
iki yaş civarında, bir köy evinde yaşıyoruz ve evimiz çok yoksul olduğumuzu
gösteriyordu.
Ben çok aciz durumdayım. Problemin ne olduğunu bilmiyordum, ama çok mutsuz ve çaresizim. Karım
ve ben ocak başında bir gece vaktinde oturuyoruz. Çocuk ortalıkta kendi kendine
oynuyor. Ben bir çocuğa birde hanıma bakıyorum. Hanım da aciz durumda bana
katkı sunamıyor ama benim durumuma yardımcı olamadığı için üzüldüğünü ve
elinden bir şeyin gelmediğini anlıyorum. O bana bakıyor ben O’na bakıyorum.
Yalnızca bakıyoruz, odanın içinde çıt yok yalnızca bakışlar ve duygular var.
Ben üniversite mezunuyum. Hanım ilkokul mezunu. Bundan kompleks duyduğunu
sanmıyorum. Ben de O’nu eğitiminden dolayı yargılamıyorum ve hiç yargılamadım.
Daha doğrusu hiç bu anlamda değerlendirmedim. Odanın içinde yalnızca bir kıl
çul serili halde, oğlumuz neredeyse yarı çıplak, üstünde bir entari, altında
bir şey yoktu. Benim aciz kalışımın nedeni fakirlik değil duygularımdı. Duygularımı
karıma söylesem anlamayacağından emindim. Bunun için de söylememeyi uygun
görüyordum. Bu evliliğin hata olduğunu
düşünmeye başlamıştım. Kötü bir niyetinin olmadığından emindim. Çok saf ve çok
iyi niyetlidir. Sessizliğiyle bana katkı sunmaya çalışıyordu.”
Kan ter içinde uyandığımı hala hatırlıyorum. Üniversite
yıllarımda yani yirmi yaşlarımda bir gece gördüğüm bir rüyaydı. Çok
etkilenmiştim. Bu rüya her zaman beynimin bir köşesinde sürekli duruyordu ve
çok canlıydı.
Eğitim, evlilik ve çocuk konuları sürekli kafamda dolanıp
durdu. Sanki bir yaşam rehberi gibiydi.
Üniversitenin son günlerinde içimde bir burukluk oluştu. Son
gündü artık okul bitiyordu. Bir meslek
mensubu olacaktım ama sevinmek yerine üzüntü kaplamıştı beni. Nedenini kendime
sorduğumda cevabım da bir o kadar ilginç geldi kendime; okul benim evim ve
ailem gibiymiş meğer dört hatta toplam
eğitim dönemi için bunun böyle olduğunu ama on beş yıldır farkında olmadığımı
ancak on beş senenin sonunda ve de üniversite eğitiminin son gününün son saatlerinde
bunun farkına vardığımı anladım. On beş yıl boyunca her zaman gideceğim bir yer
ve ulaşmam gereken bir hedefim vardı, artık o hedef bir nevi sonlanmış ve yarın
gidebileceğim bir yerim yoktu. Beni hüzünlendiren işte bu duyguydu.
Bir süre amaçsız dolaştım, zaman zaman bazı meslektaşların
iş yerlerine takıldım. Kendimi meşgul etmeye çalışıyordum. Zaman geçmek
bilmiyordu.
Bir kurban bayramı
öncesiydi. Mütevazi bir büroda
yardım amaçlı tanıdık bir meslektaş abi ile diyalog kurdum . proje işleri o aralar yoğundu, yardım
edebileceğimi söyledim. İnanamadı veya güvenemedi demek daha doğru bir ifade
olacak. Temkinli davranmayı seçti. Çünkü ben mezun olalı bir hafta bile
olmamıştı henüz çıkış belgesi bile almış değilim.
Ama çok anlayışlı ve nazik
birisiydi beni de sevdiğini ve gelip
giden diğer kişilerden ayrı tuttuğunu hissediyordum. Biraz sessiz kaldıktan
sonra bir proje var onda yardımcı olabilirsin dedi. Çok sevinmiştim. Hatta
hemen başlayabileceğimi söyledi. Proje verilerini masanın üzerine koydu, dört
katlı bir binanın kiriş hesaplarını yapıyordu. Ben hemen başladım. Her şeyi en
ince ayrıntılarına kadar kitabi bilgilere göre yapıyordum. Kendime güvenim
tamdı. Bir katının kirişlerini tek tek hesaplarını tamamladım, birkaç günümü
almıştı.
Devam eden günlerde beni izlemiş. Arkamdan yaptığım işleri ben
fark etmeden takip etmiş ve ensemde bir ses “Bismillah dedin mi?” diye bir ses
duydum. Kafamı çevirdim meslektaş abi idi. Anlayamadım dedim. Gerçekten ne
demek istediğini anlamamıştım. Zaman kazanmaya çalıştım. Bir şey söylemeden
yalnızca nefes alıyor ve tüm kelimeler şerit halinde gözümün önünden geçiyordu.
Mistik anlamda yorum ağırlıkta idi kafamda ancak bu anlamlı bir şey değildi.
Mutlaka başka bir anlamda kullanılmıştı. Bir dakika kadar sanırım, bakıştık benim
için çooooook uzun bir zaman oldu. Tekrar anlayamadım demeyi uygun buldum.
Gülümseyerek “Bu
kadar ayrıntıya girmen gereksiz ve çok uzun sürer, en kritik kirişleri tespit
et, onların hesabını yap ve diğerlerini de onlara uyarla.” Hafif gülümsedi ses tonundan güvendiğini
hissediyordum.
Denileni yaptım. Kritik birkaç kiriş seçip yükleri açısından
sınıflandırdım, yapılacak işlem oldukça azalmıştı. Kısa sürede bitti, yanına uğradım, "Bitti" dediğimde çok şaşırdı. İnanmadı,
bir şeylerin eksik olabileceğini düşündü, beni de kırmak istemiyordu, nazikçe
sevecen bir ses tonuyla "Bir ara birlikte bakalım olur mu?" Dedi.
"Ne zaman müsait olursunuz ?."
"Beş, on dakika içinde işim biter".
"Tamam" dedim masama döndüm. Hesapların devamına başladım. Tam
konsantre olup hız alıyordum ki; bir ses
“Neredeler?" Dedi.
Hepsini diğer
sayfalar arasından alıp önüne bıraktım.
Dikkatle inceliyordu. Bilinçli yapmış olduğum bir katsayı
değişikliği vardı. Balkon(konsol) hesapları ile ilgili. Fark edeceğinden eminim.
Hesap makinası ile kontrol ediyordu. Ben de bu arada
başladığım hesaplara devam ediyordum.
“Çok güzel, harika. Sanırım gözünden kaçmış, konsol
katsayısını farklı almışsın.”
“Küstahlık olarak algılamayın lütfen, evet, farkındayım,
daha önceki hesaplarla farklı katsayı
aldım. Konsola gelen yükler için, aksi halde balkon-kiriş birleşimlerinde
(mesnetler) çatlamalar oluşur” dedim.
Dikkatlice beni süzdü, niyetimi ve bilgimden eminliğimi kestirmeye çalıştı.
Birkaç dakika kadar bu konu ile ilgili konuştuk ama anlaşamadık. Kendisinin
staj yaptığı, İzmir’de ki büroda kendisinin söylediği gibi yapıldığını söylüyordu.
Bu konu ile ilgili dokümanları getirebileceğimi belirttim.
"Bu konuyu yarın
netleştirelim" diyerek benim ukalalığımı hoş görmüş oldu.
İkindi ezanı okunmaya başladı. Karar çıkmayınca hesabın
devamına ara vermek zorunda kaldım. Eğer böyle olacak diye kestirip atarsa her
şey başa dönecek. Bende sonucu beklemeye karar verdim.
Yapılacak bir şey yoktu benim için, izin isteyip bürodan
ayrıldım. Kapıdan sokağa çıktım. Birden aklıma düştü, güzergahım üzerindeki
yoldan görülebilen yeni ikinci kat kaba
inşaatı devam eden yapıdaki balkon altlarında
olmaması gereken ama uzun zamandan beri sökülmeyen üç veya dört dikme gözümün önünde canlanıverdi. Giderken tekrar
dikkatle bakmayı düşündüm. Merak ediyordum. Beklediğim şey olmalıydı.
İnşaatın yakınındaki otobüs durağında indim. Yoldan geçerken kimseye fark ettirmemeye
çalışarak incelemeye çalıştım.bütün kat balkonlarında aynı durum vardı. İnşaat
sahasına bu şekilde girmek çok ayıp olurdu.
Girmeden yol üzerinden çaktırmadan izlemeye devam ettim ve yürümeye
devam ettim.
Belki ileriki günler
de birlikte inşaata gidebilmeyi çok arzu ettim. Ama düşünüyorum ki; teklif
Abi’den gelmeli. Teklif benden gelirse ukalalığım diz boyuna çıkar, kırmış
olurum. Bu konuda hiçbir adım atmamaya karar verdim. Eve doğru yürümeye devam
ettim. Yarının gelmesini sabırsızlıkla bekleyecektim. Başka bir yol yoktu.
Haklıydı adam. Yılların emeğini vermiş, toy bir mühendisin
dediklerine hemen inanılır mı hiç?. Ben olsam da aynı davranırdım belki de, daha da
kararlı olurdum bilemiyorum. Genelde karşıdan gelecek düşüncelere açık olduğumu
düşünürüm ama duruma göre değişir belki de.
Düşünmeye başladım yaptığımı, haber vermeden devam etmem
hataydı. Baştan durumu açıklamam gerekirdi. O zaman daha rahat olurdu belkide.
Her şey baştan konuşarak hesaplara devam etmek en iyisiydi. Böyle safça
davranarak farkında olmayarak çam devirmiştim. Ukala durumuna düştüm. Benim de hiç sevmediğim bir durum olmasına
rağmen; böyle bir büyük hata yaptım. Birkaç gün beklemeliyim, sonucu görmek
için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.