Şipşirin Şirince
07 Nisan Cuma
günü Torbalı-İzmir- seyahatim oldu bir iş nedeniyle. Daha önceki yıllar her
zaman İzmir üzerinden seyahat ederdim ve gidiş geliş toplamda 5 saat civarında
bir yolculuk olurdu benim için ve oldukça da yoruluyordum.
Bir seferinde
işlerim erken bitmişti Torbalı’da ve başka bir yol arayışına girdim. Hem de, vakit öldürecek, kendime göre kendime ödül verecektim. Yıllardır iş nedeniyle
gittiğim her yerde doğru dürüst gezip tozmadan zamanın sıkıştırmasıyla hareket
ettim ve tekrar geriye döndüm. Adeta zamanla yarışırdım. Her seferinde de
içimden geçen cümle “Ulan bir günde şu zamana takılmadan bir yolculuk yap be”
derdim kendime ve bir türlü yapamamaktan hayıflanırdım.
Torbalı garajı
yanından geçen çevre yoluna çıktım-tarif edildiği şekilde- durakta beklemeye
başladım. Amacım Selçuk üzerinden Aydın merkeze gelmekti. Bir saate yakın bekledikten
sonra bir minibüs geldi, İzmir-Selçuk minibüslerinden birisiydi bu. İzmir büyük şehir belediyesinin otobüsleri de
geçiyormuş ama bana denk gelmedi.
Bindim Selçuk minibüsüne,
5 TL ödedim. Oldukça ucuzdu benim için. İzmir’den kalkan şehirler arası
otobüsler otoban üzerinden geçtikleri için Torbalı’ya uğramıyorlar ve Torbalı
yakınlarında da indir bindir yapmıyorlar. Otoban üzerinde yasakmış yolcu
indirip bindirmek. Zevkli bir yolculuk
oldu benim için. Etrafı seyrede seyrede geldim Selçuk’a kadar. Çevre alabildiğine
yemyeşil insanın kanını kaynatıyordu sanki. İlkbaharın tadını fazlasıyla
alabildim yolculuk boyunca. Yeşilin her tonunu görmek mümkündü bu yolculukta.
Selçuk garajda
indim. Oturup bir çay içtim, Şirince levhasını görmüştüm garaja girerken. Şirince’ye
gitmeye karar verdim birkaç kişiden bilgiler edindikten sonra. Yakınmış zaten. Fiyat
da çok ucuz 3 lira gidiş ve her 15 dakikada bir minibüs kalkıyor Selçuk’tan.
Şirince yol
güzergahı da yeşillikler içinde, Selçuk’tan sonra yavaş yavaş tırmanmaya
başladık yukarıya doğru yamaçta ilerleyen yoldan. Nihayet kısa bir yolculuktan
sonra Şirince köy merkezine vardık ve indim. Matematik Köyü'nü biliyordum
öncelerden, hakkında çok da yazı okumuştum. Merak ettim tekrar ve gitmek için
araştırdım, sordum birkaç kişiye. Merkezden biraz uzakta olduğunu, minibüslerin
şimdilik uğramadığını, ancak ileriki zamanlarda uğramak için çalışmaların devam
ettiğini söylediler. Özel arabayla gitmek her zaman mümkün. Olimpiyat zamanlarında
ancak uğruyorlarmış. Böyle olunca vazgeçtim oraya gitmekten ve Şirince Köyü'nün
içinde dolaşmaya karar verdim.
Şirince kırmızı
şaraplarından içmişliğim vardı ve tadı nefisti. Oturup bir yerde bir bardak
tadımlık kırmızı şarap içtim. Şirince’ye gelip de şarabından tatmamak olmazdı
tabii ki. Hatırı kalmasın dedim.
Kısacık sokağı
ve sokağın iki yanına dizilmiş dükkanlarda el işi ürünler, değişik içecekler satılıyordu.
Oldukça kalabalık vardı, yerli ve yabancı. Henüz sezon açılmamış olmasına
rağmen fena değildi kalabalık; bir de hafta içi olduğunu düşünürsek. Hafta sonlarında
daha da kalabalık olurmuş.
Adı gibi şip
şirin bir köy Şirince. Tıpkı şirin bir bebek gibi, gelen misafirlerini
ağırlıyor elinden geldiğince özen göstererek. Oturup kalkmalarımı saymazsam
yürüyüş olarak aheste aheste yarım saati bulmaz dolaşmak her köşesini. Nihayet dolaşmalarım
bitti ve tekrar durağa geldim beklemeye başladım diğer bekleyenlerle birlikte.
Fazla beklemeden
bir araba geldi ve doluncaya kadar bekledik. Kısa bir sürede doldu ve hareket
ettik tekrar Selçuk’a doğru. Dönüş yolculuğu daha da zevkli geçti benim için. Tepeden
aşağıya inerken aheste aheste, kuşbakışı görebiliyordum tüm vadiyi ve
yeşillikleri. “Aferin sana, bir fare yakaladın kedi olalı” dedim kendime. “Ne
iyi ettim gelmekle, bir değişiklik oldu benim için” düşüncelerimle yolculuğum
devam etti.
İşte geldim
Selçuk garajına tekrar. Oturup bir kahve içtim önce ve biraz soluklandıktan
sonra hemen yan tarafımda duran Aydın minibüslerinden sırada olanının şoförü
bağırmaya başladı “5 dakika sonra kalkıyor Aydın” diye ve başımı çevirip baktım
o tarafa, az bir yer görünüyordu boş olan koltuklardan. Kahve parasını ödeyip
kalktım.
Saat 16
sularıydı hareket ettiğimizde ve Ortaklar üzerinden Aydına gidiyorduk. 8 lira
aldı parayı toplayan. Benim için yarı yarıya olmuştu İzmir üzerinden Torbalıya
yaptığım seyahatlere göre. Zaman kaybım
az denilmeyecek miktarda azalmıştı. “Tamam” dedim kendimce “Bundan sonra bu
yoldan gelir giderim artık” dedim ve önemli bir keşifti benim için.
Kısaca felekten
bir gün çalmıştım böylece. İyi de ettim, bundan sonra keyfini çıkaracağım
seyahatlerin ve zamana karşı yarışmayacağım hiç de. Zaman benimle yarışsın
isterse, artık zaman umurumda olmayacak. Minnet de etmeyeceğim zamana.
Hoşça ve
sağlıcakla kalın.
08-04-2017
Halil
Gönül
Görsel: YouTube
Bloğunuza gece bitmeden geldim ve siz gezerken o yerleri hayal ettim. İzmir'i tüm tanıdıklarım överler. Siz de ne güzel bir yol güzergahı belirlemişsiniz. İyi olmuş. Zaman artık çok değerli. Hayat ise gerçekten yaşanmaya değermiş. Yazdığımdan beri, okuyarak blogları bunu öğrendim sonunda. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Huzurla kalın :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Ece Evren Hanım, nazik ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için. Çok haklısınız: Yazmak, insanda bir tür yenilenmeye yol açıyor. Benim hissettiğim: Sanki çorak toprağa su verilmesi gibi bir şey yazmak.
Sil