Başardıııık! |
Avan Proje
Van'ın Gürpınar ilçesi, o yıllarda-1984-85- küçük bir yerdi. İller bankası da o dönemlerde
belediyelerin üst yapılarıyla da ilgileniyordu. Bu iş de o nedenle İller
Bankası tarafından finanse edilip belediyenin aylık ödeneklerinden belli
oranlarda kesiliyordu.
Yemekte
biraz havadan sudan bahsettikten sonra işe geçti sohbet konusu. “Ya abi, sen jenere menere dedin ama biz bir
şey anlamadık bu işten, nedir bu işin aslı?” dedi yüklenici parlayan ve aynı
zamanda da tedirgin bir gözle, gözlerimin içine bakarak. Kontrol tekniker arkadaş da bakıyordu bana
dikkatle. “Çok basit bir şey, tavan
döşemesini ters çevirip oturtacaksınız temele” deyince iyice şaşırdılar ve
dalga geçiyorum sandılar önce. Birbirlerine baktılar alay mı ediyorum diye ama
son çare gibi görünüyordum onlara ki ısrarla öğrenmek istiyorlardı durumu.
Neyse uzatmayayım.
Biraz
gülüştük beraberce. Yemeğimizi yerken adım adım anlatıverdim yapılması
gerekenleri ve “Piyasadaki meslektaşların takıldıkları bir şey olursa yardımcı
olurum” diyerek kestirmeden gittim. Yemekten
sonra kalkıp geldik daireye. Mesafe çok uzak değildi zaten. Ben odama geçtim
herhangi bir yazı falan var mı diye bakmaya.
Birkaç gün önceki yazdığım bir raporun daktilo edilmiş halini bırakmış
daktilo servisi. İmzalayıp evrak kayıta gönderdim. Bir çay söyledim telefonla
ve havadan sudan düşünmeye başladım koltuğa yaslanarak.
Dedim
ya “Kabak çiçeği gibi açıldım kısa sürede” hem iş açısından hem de çevre
açısından oldu bu durum. Bizim şube müdürünün oğlan -o zamanlar daha yeni Anadolu
olmuştu ismi okulların ve kaliteli eğitim veriyordu, İngilizce eğitim vardı-
anadolunun orta kısmında okuyor birinci sınıfta. Daha önceleri başka bir
arkadaşla çalışıyormuşlar ancak çocuk yeterli bulmamış vazgeçmişler birlikte
çalışmaktan. Şube müdürümüz bir gün bahsedince durumdan atladım hemen üstüne ve
ben de İngilizcemin ölmesini istemiyordum zaten. Belli günlerde çalışmaya karar
verdik. Aynı zamanda hafta da bir veya iki gün bir orta okul ve ticaret
lisesine İngilizce derslere giriyorum. Mesai saatleri dışında özel bir büroda
inşaat kesin hesabı yapıyorum. Dairenin işi olarak da Gürpınar'ın içme suyu Avan
projesini hazırlıyorum yıl içi yatırım programına alınması için. Kaynak etüt işleri zaten devam eder durumda. Anlayacağınız
birden yüklenince her şeyi, zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyor insan.
Aradan
birkaç gün geçti, bir gün müdür bey çağırdı odasına. Temel işiyle ilgili bilgi
almak istedi benden. Ben de anlatıverdim hem gördüklerimi hem de çözüm olarak
önerilerimi. Bir çay içtikten sonra ayrılıp tekrar odama çıktım. Bu arada
kuşkulandım da durumdan, başıma yıkılacak diye düşünmeye başladım yavaş yavaş. Bu
kadar iş yoğunluğunda o işin altından kalkamam diye düşünüyordum. Avan projenin
günü kısıtlıydı, bir an önce hesaplar bitirilip, çizimler yapılması gerekiyordu
ve ben yalnız çalışıyordum gece gündüz. Eğer gününde dosya olarak hazırlanıp
genel müdürlüğe gönderilmezse yıl içi programa alınamayacak daha sonraki
yıllara kalacaktı yatırım. İşte o zaman başa iş alındı demekti: Siyasiler ve
belediye başkanı idareye cephe alacaklar, ortalık allak bullak olacaktı. Göze alınabilecek
bir durum değildi. Hesapları yarılamıştım ama yine de yetişmesi çok zordu. O zamanlar
bilgisayar yok, her şey elle yapılmak zorundaydı. Şube müdürümle konuştum ve
durumu anlattı kendisine yardım istedim. Bir yeni mezun meslektaş verdi yanıma “Her
türlü konuda bütün daireyi-bina olarak, tüm servisleri- seferber edebilirsin”
deyince kuş gibi pencereden uçuveresim geldi oracıkta. Teşekkür ederek
odasından ayrıldım ve odama döndüm tekrar.
Yeni
mezun arkadaştan çok şey bekliyordum aslında, bir gün etüt için seyahate
çıkarken hesap planı üstünde neler yapılması gerektiğini söyleyerek gittim. Akşamüzeri
geç vakit döndüğümde merak ederek odama geçip yapılanlara bakmak istedim. Gördüklerim
şoke etti beni. Bir çizik, bir rakam yazılmamıştı. Önce kasıt aradım ama sabahı
bekledim çaresizce. Sabahleyin arkadaş geldiğinde ben daha ağzımı açmadan gelir
gelmez “Abi kusura bakma, bana A’sından Z’sine anlat, hiçbir şey bilmiyorum bu
konuda” deyince düşündüklerimden utandım; anlayamamıştım bir türlü. Anlatmaya kalksam da zaman kaybıydı zaten. Elimdeki
tek yardımcı elemandı mevcutta. Mutlaka değerlendirmem gerekiyordu. Oluşturmuş olduğum
tabloyu koydum önüne ve hangi satır ve sütunların kullanılacağını, hangilerinin
toplanıp bölüneceğini falan pratik olarak anlattıktan sonra emin olmak için de birkaç
satır birlikte yaptık ve izledim. Emin olduktan sonra yapabileceğinden bıraktım
kendisine.
Zaman
çok hızlı geçiyordu, bir ay kadar süre kalmıştı gönderilmesine dosyanın. Kâbusum
olmaya başladı, bitmesi mümkün görünmüyordu hele o onlarca paftaların
çizimi-uygulama planı- kesinlikle mümkün değildi. Kimseye de bir şey
diyemiyorum, toy bir mühendisim kim dinlerdi beni! Tekrar gittim şube müdürüne
anlattım ve ihtiyaçlarımı söyledim. Daktilo, harita ve levazım servisleri
emrime verildi ilave istersem de istediğim servisten alabilecektim. Koşturarak geçtim
odaya ve bütün daktilo edilmesi gereken hesap tablolarını daktiloya verdim,
paftaları da-hesap planlarını, uygulama planlarını- harita servisine dağıttım. Bana
takip ve organizasyon düşüyordu artık katlar arasında. Bir aya yakın sıkı bir
çalışma oldu, ben de akla karayı seçtim katlar arasında bir aşağıya bir
yukarıya derken.
Tam
bu kızışık durumda bizim tekniker arkadaşla yüklenici de geldi bir sabah. Adamın
çehresi simsiyah olmuş haldeydi, gözlerindeki parıltı kaybolmuş yarı canlı bir
cenaze gibiydi karşımda otururken. Biz odada iki arkadaş oturuyorduk ve diğer
arkadaş o gün seyahate çıkmak için hazırlanıyordu, tam da çıkmak üzereydi.
Adamın halini görünce oturdu merak ederek. Biraz sorup sorgulayınca anladı
durumu.
Adam
dışarıda araştırmış bu işi yapabilen kimse bulamamış. Top üstüme yıkılacak. Ben
zaten ne yaptıysam kendi ağzımla yapmışımdır her zaman. İleriyi geriyi
düşünmeden ilk anda pat diye söylerim söyleyeceğimi. Aptallık derecesinde
safımdır bu konuda ve ders de alamadım hiç hayatımda. Her seferinde de kendime
tembihlerim halbuki. Olmuyor, olmuyor işte bir türlü beceremiyorum bu işi. Adam
ve arkadaş özellikle ısrar ediyorlardı benim yapmam için. Ben de içinde
bulunduğum sıkışık durumu anlatmaya çalışıyordum ona. Dairedeki arkadaş zaten
biliyordu durumu ve kendi servisiyle de birlikte çalışıyorduk. Baktım olmuyor anlatabilmem mümkün değil,
zaman kazanmak için “Ya bir daha araştırın bu işi, gerekirse Ankara falan” diyerek
sıyrılmaya çalışıyordum. Bunlar üzgün olarak ayrılmak zorunda kaldılar
yanımdan.
Daha birkaç saat
geçmemişti ki müdür çağırdı beni ve indim aşağıya odasına. Birlikte oturuyorlardı.
Bana da kahve söylediler ve müdür bey konuyu benden öğrenmek istedi yine. Ben de
içinde bulunduğum durumu, Avan projeyi anlattım. Hak verdi bana ancak bu işin
de aciliyeti olduğunu, programın çok gerisinde kalındığını, mutlaka bir çözüm
bulunması gerektiğini söyledi.
Bunları dinlerken ben de uyanmıştım duruma: İş
üstümde kalacak çaresi yoktu artık. Adama da baktığımda ve kendimi onun yerine
koyduğumda başım döndü bir anda ve “Müdür Bey, ben gece de olsa üç beş saat
çalışır betonarme ve statik hesapları yapar, müsvedde olarak da çizimi kurşun
kalemle yapıverebilirim. Ancak çizimlerin rapito ve ölçekli olarak çizimini
yapamam” dedim diğerlerinin de yüzüne bakarak. Birden yüzü parladı adamın ve
kontrol arkadaşın. “Çizimleri de sen yap işte Yılmaz Bey, çizimler bitinceye
kadar da bir taraftan uygulamaya devam edersin.” Dedi müdür bey. “Tamam,
efendim, hesaplar bitip, müsveddeler elime geçer geçmez mesele hallolmuş
demektir.” Dedi kontrol arkadaşımız Yılmaz Bey. Bu iş de çözülmüş oldu böylece.
Aynı gece
sabah 06 ya kadar çalışıp bitirdim ve kurşun kalemle A4 kağıtlarına betonarme
ve kalıp planlarını çizip sabahleyin verdim Yılmaz Bey’e. O gün neredeyse hiç
doğru dürüst uyumadan daireye gittim. En yoğun koşuşturmalardan birini yaşadım
gene değişik katlarda çalışan arkadaşların takıldıkları veya okuyamadıkları
şeyleri çözmek için. Bazen öyle oluyordu ki ayaklarımın altı ateş gibi
yanıyordu ve ben de ayakkabı ve çorapları çıkararak yalın ayak koşturuyordum
katlar arasında. Asansörü hiç kullandığımı hatırlamıyorum çünkü asansörden daha
hızlıydım.
10-15 günün
sonunda yüze yüze burnuna gelmişti artık dosya, bir taraftan ozalit servisi
çalışıyor, diğer tarafta çizim derken sıra paftaları katlayıp dosyalamaya
geldi. İki günümüz kalmıştı kargoya vermek için. Bir hummalı çalışma daha. Mesai
kavramı kalkmıştı ortadan. Veeeeeeeeeee mutlu son: Dosyaları bağlayıp
paketledik. Evrak servisine teslim ettik gönderilmesi için. Yarın uçak vardı ve
uçakla gönderilecekti bizim Avan proje Ankara’ya, Ankara’da da bir kişi alacak
hava alanından ve elden genel müdürlüğe teslim edecekti.
Personelden arkadaşın
biri “Tamam gönderdim” deyince bayram havası esti öğle yemeği öncesinde
dairede. Benimse bütün yüküm sırtımdan kalkmış kuş kadar hafiflemiştim. Kendi katımda
olan arkadaşlara ve diğer katlardaki arkadaşlara dolanarak “Arkadaşlar,
yardımlarınız için size teşekkür etmek istiyorum. Yemekten sonra kahveleriniz
benden” dedim ve kendilerine teşekkür ederek ayrıldım her birinin yanından.
Baklava |
Yemekten döndükten
sonra odama geçtim ve benimle birlikte birkaç arkadaş daha geldi, diğer
gelecekleri beklemek istiyorduk. Benim oda küçük gelecekti 15-20 kişiye ve
salona geçelim dedik birlikte ve toplantı salonuna geçtik. Genellikle tamam
olduğumuzu düşününce kahveleri söyledim, sigaraları tüttürmeye başladık,
şakalar, gırgırlar, benim çıplak ayakla koşuşturmalar, yaka paşa dağınık
hallerim, komedi konusu oldu ve gülüşürken salona elinde büyük bir tepsi baklavayla
Gaziantepli bir elektrik başmühendisi abimiz -ismini şu anda hatırlayamadım-çıka
geldi. “Arkadaşlar bu da benden, bu ahenge imrendim ve ortak olmak istedim”
deyince duygusal bir hava esti ve kapladı her tarafı. Neredeyse ağlayacaktım
ben de gözlerim dolu dolu oldu. “Gerçekten çok zor bir işi başardınız, kimsenin
umudu yoktu olacağından, ben de teşekkür ederim herkese.” Dedi ve oturdu
ortadaki masanın başına tek tek servis yaptı kendi elleriyle. Tam da baklavayı
yerken şube müdürümüz çıka geldi. Duymuş gülüşmeleri, merak etmiş ne oluyor
diye. O da katıldı bize ve meşrubatları da o söyledi. Benim için duygu ve
minnettarlık dolu bir gün olmuştu hayatımda.
Bu arada
Yılmaz Bey de çalışmaları hızlandırmış temel demirlerinin döşenmesine geçilmiş,
bana haber verdi bir gün sonra “Gidelim zamanın varsa” deyince “olur” dedim,
merak ediyordum çünkü. Öğleye yakın
gittik birlikte ve yüklenici de oradaydı. Ofise geçmeden direkt olarak inşaata
baktım. Yılmaz bey projeleri istedi elemandan ve proje geldi. Benim müsvedde çizdiğim
A4’lerdi proje olarak elime gelen. Döşenen demirlere baktım, bir de
çizdiklerime; terslik vardı: hemen Yılmaz Bey atıldı benim şaşırdığımı görünce
anlamıştı neye şaşırdığımı. Ben telaş ve uyku sersemliğimle o gece pilyeleri
ters çizmişim müsveddelerde, öyle olmasına rağmen uygulamada doğrusunu
yapmışlar. Teşekkür ettim kendilerine ve gülüşerek ofise geçtik. Yüklenici palazlanmış,
kendine gelmiş, etekleri zil çalıyordu. Adam nasıl teşekkür edeceğini
bilemiyordu, iltifat, minnet bini birdi. Beni nereye oturtacağını bilemiyordu. Anladım
durumunu, biraz daha sohbet ettikten sonra çarşıya yemeğe çıktık ve yemekte de
benzer konular konuşuldu, dairedeki işler derken bir saat kadar zaman geçirip
geriye geldik tekrar.
Şimdilik
burada kesmek istiyorum bu yazımı sevgili okurum. Şimdilik hoşça ve mutluca
kalın. Gelecek yazılarda görüşmek üzere.
03-05-2017-1342
Halil GÖNÜL
Görsel:Pixabay.com
Ben en iyisi bu yazı serisi final verdikten sonra topluca okuyayım, kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilMerhaba sevgili Lacivert, teşekkür ederim. Siz yine de arada bir uğramayı ihmal etmeyin; geçiyordum uğradım yaparsınız olmaz mı? :)
Siluzun uzun nasıl yazmışsınız süpersiniz ben üşenirim vallahi emeğinize sağlık
YanıtlaSilMerhaba sevgili Cigdemce Tatlar, nazik ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim. Aslını isterseniz; başlarken ben de çok üşengeç başlıyorum ama yazmaya başlayıp biraz yol aldıktan sonra, kolum ağrımaya başlayıncaya kadar devam etmiş oluyorum. Hoşça kalın.
SilGeçmiş zamanda sizin işler de epey zormuş. Bilgisayar hafifletmiş, anladığım kadarıyla. Ne güzel Türkiye'nin imarında izinizin olması. Selamlar.
YanıtlaSilMerhaba sevgili bahce perim. Öncelikle teşekkür ederim nazik yorumunuz için. Gerçekten çok zormuş çünkü bunu ben de bilgisayar hayatımıza girdiğinde anladım. Bir ayda yaptığımız şeyi bilgisayarla en fazla bir veya iki günde hallediyoruz artık. Ne acı ki, o zamanlarda yazdığım başka bir raporun imalatının 2010 yılında Samsun'da boru kabulündeyken tesadüf öğrendim. Van-Çatak ilçesinin boruları 2010 yılında gidiyordu, 25 yıl sonra.
SilHoşça kalın, saygı ve sevgilerimle.