Ev |
Asgari
ücretli işçi emeklisi adam, evini geçindirmektir, karısını rahata erdirmektir
derdi. Arada bir kendisine de mükafat gerekli.
Emekli yaşlı geç evlenmiştir; bir çocuklu kadınla. İlk evliliğidir adamın. Ne de olsa sıcak bir yuvası, işinden döndüğünde sıcak çorbası olsun istemiştir gönlü; hele bir de “Hoş geldin derse yorgunluğunun üstüne, güler yüzle, ne ister ki daha. İçip sıcak çorbasını iki lokma ekmekle, bir de oldu olacak, acı bir kahve üstüne; değme gitsin keyfine. Satmıştır anasını dünyanın.
Rüya
olmalı bütün bunlar. Adam uzaydan gelmiş mutlaka, bizim hatunlardan haberi yok
belli ki. Kim bulmuş da sen bulacaksın dedim içimden, bir taraftan da ya varsa
kıyıda köşede! Haksızlık olur onlara diye sitem ettim kendime.
Adam
80’e merdiven dayamış, seyyar el arabası itiyor sabahın köründe. Buz gibi hava,
Pazar yerine doğru ilerliyor bayram arifesinde. Ortalık ana baba günü, herkes
yerleşme derdinde, yerleşenler de sergiyi yerleştirme derdinde. Tek tük
insanlar dolaşıyor tezgahların başında, ucuzluk mal arayışında.
Adam
yanaştı bulduğu bir boşluğa, belli ki yok sabit bir yeri bu pazarda. Adı üstünde
seyyar satıcı adam. Vergi kaydı da yoktur alimallah. Vay haline zabıta
geldiğinde veya maliye dolaştığında başı boş pazarda aç kurtlar gibi. Nereye kaçar
saklanır bu yaşlı adam. Taktım kafaya adamı. Geçtikçe saatler yaklaştım yavaş
yavaş. Arada uzaklaşıp tekrar geldim yanına. Çay ısmarladı, konuşmalarım hatırına.
Derken ahbap olduk akşama kadar. Şansı vardı ne zabıta göründü ne de maliye, o
baksa da etrafına habire.
Derken
akşam oldu, başladı tezgahlar toplanmaya. Yarın alışveriş var, umutla sarıldı
sarmalandı tezgahlar bebek gibi. Gece soğuk, biraz da nemli, gelmesin başlarına
bir iş kış; kontrol çok önemli. Maldır can yongası, boş laf değil, hırsızı var
arsızı da insanların. Yatılacak başında kundakların.
Ekmek arası |
Yatan
yattı, kalanlar kaldı yanan ateşlerin başında. Havadan sudan sohbet koyu. Derken
anladım, birkaç kadeh atmak huyu. Yemekler geldi evlerden, emek emek, acı yavan
da olsa yenilip içildi sevinerek. Boynu buruktu adamın. Hızlı vurdu dibine
rakının. Oh! Çekti derinden, sanki kopuyordu bir şeyler içinden.
“Yenge
yok mu?” dedim acıyarak. Baktı bana o da acıyarak. Sanki tanıyormuşçasına “Sen
bencileyin, ben sencileyin, var mı fayda şimdileyin. Sen pazarda ben pazarda,
her ikimizin de umudu rakıda. Bak uyuyanlara, yediler içtiler gelenleri,
doyurdu hanımları, davul oldu karınları. Derin uykudalar, duymuyor musun
horultuları?”
Şair
oldu bizim yaşlı seyyar, baktı gözüme dik dik, sövecek sandım önce çekindim,
bakamadım yüzüne. Eğdim başımı önüme. “Hanım Hollanda’da, kızının yanında, bir
hafta oldu gideli. İnşallah dönmez geri; uçak muçak düşerse hani. İnşallah duyan
olur bu dileği.” Dedi, buldu aslan sütünün dibini.
Hazırlıklıymış
evveli, çıkardı bir yetmişliği. El yapımı, tanıdıktanmış; hem de ucuz. Doldurdu
bardakları buzsuz mussuz. Buz neyine ki, söndürmeyecek içindeki ateşi. Tam tersine,
geçecek benzin yerine. Ben kazak aldım üstüme bir de ay aydınlığı, adam terlemeye
başladı açtı yakayı paçayı. Oooof of çekti derinden, başladı sohbetin en
kederlisinden. Konuştukça konuştu, atmaya çalıştı içindekileri kurtulmak için
kaderinden.
Ateş |
Bir de tembihi vardı bana. “Sakın ha bilmesin rakıyı, haftada bir demlerim kafayı, ödüllendiririm ayaklarımı. Yıllardır bu böyle, anlarsa yıkar tepeme şu yalan dünyayı, kırar kafamı.” Başımı salladım aşağı yukarı, yuttum bardağımda kalanı. Her gün hesap verirmiş hanıma, gün be gün kırparmış ucundan hasılatın, ayırırmış haftalık ayak payını. Bu sefer geldiğinde istermiş tamamını. Akıllanmış kısa sürede, hanımı da fark etmemiş böylece. İdare edip gelmişler bu günlere.
Her
şey hoşmuş onlara göre, kıvrılıp daldık hayaliyle güneşli günlerin. Biraz üşüttüysek
de kalktık sabahleyin. Nemliydi ortalık biraz da ayaz, aldık birer tabak pilav
piyaz, çaldık kaşığı dibine dibine biraz biraz. Müşteriler de gelmeye başladı
az az. “Haydi hayırlı işler.” Bana yol
göründü tezgahla uğraşayım biraz.
12-05-2017-2101
Halil GÖNÜL
Görsel:Pixabay.com
vayy dedeye de bakın hem filozof hem kılıbıkmış yaa :)
YanıtlaSilNe yapsın adamcağız, ancak bulabilmiş kırkından sonra; idare ediyor işte. Yaş olmuş altmış, yazgı deyip yaşamdan tat almaya bakıyor. :)
SilBen 13 mayıs cumartesi gecesi yeni bir şey öğrendim Cnn de Bayramoğlu'nun programından: "Y" kromozomunun çatallarının kısa olanları kılıbık oluyormuş ve şiddet eğilimini de "Y" kromozomu taşıyormuş. Vayyy beeee! :)
Bu hayat pahalılığından herkes her şeyini kendi yapmaya başladı. Neolitik çağa dönecek gibiyiz.
YanıtlaSilBen yaşlı insanların bu tür işler yapmalarına üzülüyorum. Allah yardımcısı olsun. Keşke içmese.
Ben de üzülüyorum, epeyce uzağım kendisinden ama karşılaşırsam eğer bir gün; söyleyeceğim iyi dileğinizi.:) Hoşça kalın.
Sil