"Baldan tatlı" |
Beyin Salatası
Beyin travması geçiren insanlarda görülen bir olguya Tıp Literatüründe “Beyin Salatası” ifadesi kullanıldığını 80’li yıllarda hastanede bir hasta ziyaretinde duymuştum.
Travma sonrası hafıza kaybı yaşayan hastaların zaman zaman anılarıyla ilintili olarak anlamlı veya anlamsız cümleler kurması durumuna verilen isimmiş. Söylediklerini dikkate almamak gerekliymiş. Bazılarında travmanın etkisine göre hafıza kaybı kısmen kalıcı olabilir veya altı ay kadar süre içinde normale yakın dönebilirmiş. Yüreğimize su serpilmişti “Normale dönecek” cümlesi.
Hastaneden
çıktım, sersem bir halde yürürken cadde üzerinde; nedenini bilmediğim bir güç
beni gelmekte olan minibüse binmeye itti. Neden bindiğimi ve nereye gittiğimi
bile hiç düşünmeden atladım içeriye ve boş bir koltuğa oturdum. Adeta yarı
uyuşuk ve hissizdim.
Ne
kadar yol aldığımızı bilmiyordum ama bir an başımı çevirip dışarıya baktığımda güzergâh
tanıdık geldi. Denizli çıkışına doğru
gidiyordu yolcu minibüsü. 15 kişi kadar vardı. Biraz ileride Pamukkale yol ayrımından Pamukkale’ye
doğru yöneldi. Kendimi yoklamaya başladım. Olsun dedim içimden ve yan tarafımda
oturan delikanlıya sordum arabanın nereye gittiğini.
Şaşkın
şaşkın ve alaycı bir gülümsemeyle baktıktan sonra “Pamukkale Abi” dedi
bağırarak. Bağırması işe yaramıştı; kendime gelmeye başladım. Başımı sallayarak
ve gülümsemeye çalışarak sessiz teşekkür ettim.
“İncek
vaaaa!” Dedi boğuk ve ağlamaklı sesle
arkadan, bir erkek sesiydi. Yirmi metre
kadar gittikten sonra durdu araba. Yanımdan
yaşlı bir adam geçti kapıya doğru. O anda başka bir kişi kapıyı açtı ve yaşlı
adam adımının birini arabanın basamağına bastı diğer adımını atacağı anda şoför:
“Amca para?” dedi biraz yüksek sesle. Kulağı yavaş duyuyordur diye düşündü
belki de. Üzerinde yamalıklı ama temiz eski
bir paltosu ve ayağında yırtık lastik ayakkabısı olan 70 yaşlarındaki adam bir
an tereddüt etti adımı havada kaldı, hiç istifini bozmadan ve arkaya bakmadan,
boğuk ve bitkin bir sesle: “Yok evladım, olduğunda veririm, Allah bana ben
sana!” dedi ve cümlesi biter bitmez adımını atıp yere bastı.
Bastığı
yerde bir an dikildi, dikleşti; başını kaldırdı ve emin adımlarla atik bir
şekilde önündeki bahçe kapısını açarak içeriye girdi. Kapıya yaklaştığında
bekçiye: “Burası yaşlıla evi he mi evladım?” dediği kulaklarımı bir kurşun gibi
sıyırıp geçti.
"Yaşlı Adam" |
Araba
hareket etmeye başladı, içindeki insanların homurtularıyla. Şoför başını
sallamakla yetinmişti ikinci defa bir şey söylememişti. 30 yaşlarında şişman
yapılı ve kır saçlı görünüyordu.
Yaşlı
adamın arkasından bakakaldım, gözden kayboluncaya kadar takip ettim, içimde bir
şeyler koptu durdu bakarken. İçim boşalmıştı sanki. Bütün organlarım yerinden
sökülmüş ama hiç acı hissetmemiştim, kaskatı kesildiğimi fark ettim Pamukkale’nin
beyazlığını görünce.
Kafamda
dolanan bin bir düşünce vardı. Adamın kim bilir kaç çocuğu vardır; kesin beşten
aşağı değildir kızlı oğlanlı. Her biri bir kaşık çorba verse adam beyler, paşalar gibi yıllarını uğruna harcadığı evinde ve çoluk çocuk, torun torba
arasında, kalan ömrünü tamamlar giderdi musmutlu ve bahtiyar ölürdü. Torunları da
çok şeyler öğrenirdi kendisinden ve gelecekteki evlatları olmazlardı belki
de. Şimdi eminim torunları da kendi ana
ve babalarına aynı şeyi yapacaklardır. Çünkü örnekleri önlerinde.
Bu
olay seksenli yıllarda yaşandı ve o
günden beri aklımdan çıkmadı hiç. Adam hala dimdik sırtı bana dönük, o kapının
önünde bekliyor halde duruyor hafızamda.
Sanıyorum
on sene kadar önce -2010 yılı civarı- bir araştırma okudum şok oldum, gene aynı
olay geldi gözümün önüne.
Araştırma sonuçlarına
göre huzur evlerinde kalan yaşlıların çocukları, çoğunlukla varlıklılarmış ve
doktor, mühendis, avukat gibi saygınlığı
olan meslek mensuplarıymış. Kısaca varlık
ve eğitim demek ki pek faydalı olamıyormuş yaşlılara tam tersine işliyormuş
çark. Ana ve babaların verdiği ömürler boşa gidiyormuş açıkçası.
“Merak
ediyorum, koca koca evlerin içine- birkaç odası boş durduğu halde- bir veya iki
yaşlıyı sığdıramayan insan kılığındaki insancıklar bir metre kare yere nasıl
sığacaklarını düşünüyorlar?
Acaba
düşündükleri veya empati yaptıkları olmuş mudur hiç?
Hiç
de ihtimal vermiyorum!
Onları
daha derine, dik gömmek lazım aslında; esas duruşta: Hiç olmazsa disiplin
cezası bari yemezler Azrail’den. Anlaşmaları varsa bir diyeceğim yok elbette!..”
“Çoğu
kişinin normal bir durum gibi yaşadığı durumları; bazılarının hayalini bile
kurabilmesi, hayalinde de olsa yaşayabilmesi mümkün değildir.
Bu
tür durumlara ne ad verilir bilemedim: Ailesi varken, aile özlemi çeken çocuk
veya insan; ya da ailem sanıp bir ömür boyunca uğruna savaştığı ailesinin aile
olmadığını anlayan yaşlı, insan gibi!..”
Bir
ad koyulabilir mi ya da kime göre adlandırılabilir?
“Kafam
karışık!..” Beynim salata üretiyor;
beyin salatası…
16-06-2017-0405
yaşlı adam bedava yolculuk yapmış desenize :) varlıklı olan evlatların yaşlı ana-babasını yurtlara vermesini anlamak gerçekten çok zor bir durum.."Allah o durumlara düşenleri bir an önce kurtarsın", dileğimiz olsun..elinize sağlık..
YanıtlaSilMerhaba +Yazar Yildirim.
SilParası yokmuş garibin!
Teşekkür ederim. İyi dileklerimle hoşça kalın. :)
Merhaba, üstteki fotoğraf torununuzla sanırım. Maşallah diyeyim ona.
YanıtlaSilHenüz 23 yaşındayım. Bugün tam şuan başıma bir şey gelse, ailemin bana ölene dek bakacağına eminim. Empati dedik...
Acaba ben onlara karşı nasıl olacağım?
Öncelikle onlar için sağlık, iyi bir ömür diliyorum.
Ben asla yapmam şuna bak gibi büyük konuşmamak lazım ama Allah büyüklerimizi o hallere düşürmesin.
Hayırlı evlatlar olabilmek dileğiyle...
Merhaba +Gizli Özne,
SilResimler pixabay'dan.
Aslına bakılırsa zor bir sınav. Büyük konuşmamak lazım, tabii ki evlendiğiniz kişiyle de direkt ilgili. :)