“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından
birini mutlaka kıracaksın!”
"Hüsnü Bey ameliyattan çıktı mı?" |
BÖLÜM-21
HÜSNÜ BEY’İN DURUMUNU ÖĞRENECEK SULTAN
KAŞIK
Esmer
hemşirenin gösterdiği bankoya doğru hızlı adımlarla yaklaştı korkuyla karışık.
İçinde bir tuhaflık vardı. Sormak istiyordu öğrenmek için dünürünün durumunu
ama korkuyordu da diğer taraftan.
Ya öldü derlerse! Ne yapardı o zaman. Adamcağız elinden geldiği kadar dizginliyordu karısıyla kızını, yoksa bugüne kadar olanlar olurdu zaten. Ağzından kem söz de çıkmamıştı hiç. Hep dünürüm, oğlum, kızım diye konuşuyordu. O karısına bile son olay haricinde ağır bir şey söylememişti başkalarının yanında.
Ya öldü derlerse! Ne yapardı o zaman. Adamcağız elinden geldiği kadar dizginliyordu karısıyla kızını, yoksa bugüne kadar olanlar olurdu zaten. Ağzından kem söz de çıkmamıştı hiç. Hep dünürüm, oğlum, kızım diye konuşuyordu. O karısına bile son olay haricinde ağır bir şey söylememişti başkalarının yanında.
Son
yaptığında da haklıydı adam çığırından çıkarmıştı karısı işleri oğlan bir gün
işe gitmedi diye neredeyse kızını alıp götürecekti kocasının altından da başka
zengin kocaya verecekti. Terlediğini
fark etti dikiliyordu danışmanın iki metre önünde. Herkes de kendisine bakıyor
merakla. “Bir şey mi istediniz hanım efendi?” dedi beyaz önlüklü erkek sağlık
görevlisi.
“Yok,
yok hayır” dedi kekeleyerek, belli belirsiz, “efendim?” dedi biraz eğilen adam.
Başını sallayan sultan geriye hızla döndü bir şey demeden. Herkes daha da
şaşırmıştı durumuna. Birbirlerine bakmaya başladılar anlamak için
durumunu. Hızlı adımlarla yürürken kendi
koridorlarına doğru, kalbi de küt küt atıyordu yerinden fırlayıp gidiverecek
gibi. Soramamıştı, cesaret edememişti sormaya. Hazır değildi kötü haber
duymaya.
Belki
ölmemiştir canım, sen de adamın günahını alıyorsun, neden ölsün durup durduğu
yerde. Hastanede üstelik, hadi dışarıda başına gelseydi aynı şey ölebilirdi
hastaneye yetişinceye kadar. Ya da hastaneye kalmadan ambulans yetişinceye
kadar giderdi adamcağız. Şansı varmış, tanrının sevgili kuluymuş ki hastanede
geldi başına.
Beklenen
durumdu zaten akşamda sabahta ama evde olmaması büyük mucize. Allah’ım, sen
koru ya rabbim. Biraz daha, biraz daha yaşasın adam. Şu ocak sönmesin ya rabbim. Ellerini yüzüne sürdü içinden geçenler
bitince. Ne yapıyorsun sen bunadın mı
ne? Adamın ya acil bir ihtiyacı varsa ya gelen gideni yoksa adamın, beklenir
onlardan. Gelen olsaydı Veysel’e de uğrarlardı her halde dostlar alışverişte
görsün diye falan, ya da zayıflığını görünce sevinçlerini katlamak için. Yok
gelmemişler git bul şu adamı. Kendi kendine çıkıştı epeyce ve olduğu yerden
döndü tekrar kararlı adımlarla karşı koridora yöneldi tekrar.
Danışmaya
vardı tam da görevlinin önüne dikildi, meşgul olan görevli başını kaldırdı, bir
şey söylemesini beklemeden “ben Hüsnü Bey’e bakmıştım, dünürüyüm de öğleyin
bayılıp düşmüştü karşı koridorda” dedi bir nefeste. Yüzü ateş gibi yanıyordu,
bir ateş bir buz soğukluğu hissetmeye başladı. Gözleri patlarcasına açılmış
karşısındaki görevliye bakmaya devam etti bir ses duyabilmek için.
“Kayıtlarımıza
bakıyorum efendim” dediğini duydu kadın görevlinin. Eli ayağı titremeye
başladı. Telaşı iyice arttı, ağzının içi kuruyup dili damağına yapışır gibi
hissetmeye başladı. Çok susadığını hissetti aniden. Nehir olsa içip yutacaktı o
kadar susamıştı. Bir türlü beklenen cevap gelmiyordu, zaman da inat ediyor
geçmek bilmiyordu bir türlü.
“Evet”
dedi kendisine bir şey söylenmiş de anlamamış gibi. Niyeti görevliyi
sıkıştırmaktı inceden ve nezaketle.
08-10-2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.