Deniz |
“Sen neneyon, ben getircem; ne yapıp edip getircem ayağına denizi” dedim.
Nasıl da boynuma sarılı sarılıveriyo bi bilsen yağlarım eridi sevincini gördükçe. “İstersek yaz, gış demeden gireriz denize” dedim. Dedim emme gara gara da düşünmeye başladım nasıl yapacağımı.
Biliyodum
bunun hiç deniz görmediğini. Yeni yetmelerden duyuyordu hepsini de, onlara
özeniyordu işte, kılık kıyafette de aynıydı durum. Tomofile gelince: dağın
başında neye yarayacak, eşek var işte iki tane. Bizim tomofil onlar.
Yanımızdaki
düzlüğe -çadırın yakınında- bir metre kadar derinlikte ve 10 adıma 20 adım kuyu
kazdırdım kepçeciyi çağırıp da. Adam da merakından sordu “ne yapcan abi burayı?”
demeye başladı. “Koyunları serinletcem yazın yakıcı sıcaklarda” dedim
savuşturdum adamı. Çaydan yolağı da kazdırdım, parasını verdim gitti.
Naylonla
kapladım kazılan çukuru, boru da döşedim çaydan oraya, doldurdum içini.
Koskocaman bir havuz oldu, gözüm kortu bu seferde su dolunca tamamen; ayağı
falan kayar da düşerse, boğulur diye. Elde avuçta yarım akıllı da olsa bi hanım
vardı ondan da olabilirdim.
Tedbiri
elden bırakmamak lazımdı, iki tane şamrel -araba tekeri iç lastiği- buldum
köyden ve şişirttim bi güzel, getirdim. Şart koştum şamrelle girmeye. Epeyce öğrendi, alıştı bu suya. Fistanla,
şalvarla girdi çıktı durdu bir süre. Ne
tomofil dedi ne de başka bir şey, iki sene kadar.
Her
şey yoluna girdi derken hastalandı, kimse anlayamadı neye uğradığını; bi yazda
eriyip akıp gitti, kurtaramadı hiçbir doktor. Sürünün yarısını masraf ettim
emme olmadı. Çocuklarla kalakaldık ortalıkta.
Neyse,
seni de üzdüm; niye anlattım ki hepsini sanki!
8/
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.