Afrodit |
İnsan, Neden Değerliymiş Gibi Gösterilmeye Çalışılıyor?
İnsan, kendi basit yalnızlığını
anlayamayıp, küçümsediği için, kendine olmadık yakıştırmalar yapmış, hatta
tanrılaştırmış; eksikliklerini kapatmak için ama hiçbir yamalık tutmamış; ilk
yalın, basit halinin yerini, dönmeye kalkmış ama becerememiş bu sefer de, ne
yazık ki…
İnsan, basit yalınlığıyla güzel; aksi, hiçbir şeye benzemeyen bir yaratık; aslında kendisi de farkında. Sanıyorum çocuklar bu yüzden seviliyormuş demek ki…
İnsanlar
yaşını başını alınca olgunlaşır zihniyeti ve kanısı vardır bizim toplumda,
belki de bütün toplumlarda aynıdır bilemiyorum. Özel bir araştırma da yapmadım,
gerek de duymuyorum açıkçası. Çok önemsediğim bir şey de değil bence.
Kendime göre
değerlendirdiğimde: bir süredir kendimi gözlemledim. İnsanın sorunları olunca,
ya da yazıp, çizmek istediği yani boşaltmak istediği yükler fazlaysa insan
zihnini bile toplayamıyor, toplayıp odaklanamıyor, kendimde fark ediyorum bazen
bunu, hatta düşünmek bile istemiyor insan. Kendimde bu durumu fark edince çıldıracak
gibi oldum ilk anda ve kendimi yatıştırmaya çalıştım bir süre, sonra kabullendim
sonunda.
İnsan yaşlanınca değil, gençlikte ve
çocuklukta daha dikkatli, iyi bir laborant ve iyi bir gözlemci. Yaş
ilerledikçe, orta yaşlardan sonra yaşamdaki oynadığımız rollere göre şekillenip
değişime uğruyoruz. Bu değişim olumlu
mu, olumsuz mu diye sorulacak olursa, bana göre olumsuz.
Biz başlangıçtaki biz olmaktan çıkıp
başka bir bize dönüşüyoruz kendimiz bile farkında olmadan. Nereye ulaşırsak
ulaşalım, en sonunda eğer zahmet edip de dikkatlice analiz ederseniz ve
tartarsanız; terazinin bir kefesine çocukluk, diğer kefeye yaşlılık veya
olgunluk değerlerini; bence çocukluk kefesi daha çok ağdıracaktır.
Fakat, ne yazık ki çoğumuzun bu durumu
yapacak cesareti, bilinci, zamanı da yok veya farkında olunamadan yolcu yoluna
devam ediyor maalesef.
İşte, insanı neden allayıp pullayıp, maddi olarak doğru dürüst bir değeri yokken bu doğada, doğadaki bütün canlıların en değerlisi kılmaya uğraşılmıştır acaba?
Şimdi siz diyeceksiniz
ki “aklı var, akıllı da ondan” ben bu durumdan da şüpheliyim aslına bakılırsa.
Eğer akıllı bir yaratık olduğu için
kıymetliyse akıl göstergesi: kendini barındıran, doyuran, besleyen, geliştiren;
kendini geliştirmesi için bin bir örneği önüne sunan doğayı mahvetmesinde mi
akıllılığı yoksa?
Dünyayı kasıp kavuran savaşlar yapması ve kendi hemcinslerini
hatta kardeşlerini hançerleyip, vuran, kıran, kurşunlayan, kılıçtan ve daha
başkaca işkence ve ölümlere sebep olması mı yoksa?
Unutuyordum neredeyse yahu, dünya
nimetlerinin yüzde doksanını elinde bulunduran yüzde beş-onluk zevatın akıllı,
diğerlerinin akılsız olmasından dolayı açlıktan ölenlerin normal karşılanması
mı? Oldukça akıllılar değil mi. Tanrı da onlardan yana gibi duruyor ne
dersiniz. “cennette ekmek var mı anne?” diyen kemikleri sayılan küçücük çocuğu
bile duyamayan Tanrı'nın neyi görüp görmediği de ortada.
Çünkü bunları yapan akıllı insan
dediklerimiz ve kendilerini tanrılaştırmakla meşgul olan insanlar. Dolayısıyla
ciğeri beş para etmez insanın, aslında hiç de değeri olmadığı apaçık ortada
olduğundan dolayı yüceltilmeye ihtiyacı var diğerlerinin de. Bu yücelme nereye
kadar gidiyor dersiniz. Tanrılaşmaya kadar. Göz, kulak, hissetme kimde var.
Bütün canlılarda ama insan ön planda elbette.
“Tanrının görmesi, duyması, hissetmesi, anlaması” ne ifade eder, ediyor
diye kafa yoranınız oldu mu acaba?..
Filozoflar, bazı bilimciler kafa
yormuşlar tüm zamanlarda. Kendilerince belli sonuçlara varmışlar. Tanrı ve inanç –din- meselesini her zaman
düşünenler olmuş, inananlar da var mutlaka. Farklı farklı inançlara sahip
olanlarda var dünyada. Ama herkesin inancı kendine göre diğerlerinden üstün.
Öyle değil mi? Diğerleri kendisinin dinine göre daha farklı değerlendirmelere
sahip.
Çocuk saflığını bilmeyenimiz yoktur elbette.
Bir anda üzülür, ağlar ortalığı ayağa kaldırır, kendini yerden yere
atar ama bir anda da sanki hiçbir şey olmamış gibi gülmeye başlar, diner bir
anda gözyaşları ve gülücükler oturuverir yüzüne birden.
Kin tutmaz, olayları
kişiselleştirmez. Biriktirmez, sırtındaki çantasına veya cebine doldurmaz
olanları. Ancak zamanla; hani dedik ya yaşamdaki rollerimiz diye, işte o
rolleri oynarken öğreniriz yine daha yaşlılarımızdan yani insanlıktan
çıkmışlıklarımızdan.
Çocuklar çocuklara benziyor yetişkinler yetişkinlere,
hiçbir zaman çocuklar yetişkinlere veya yetişkinler çocuklara benzemiyor.
İçimizdeki çocuğu öldürüyoruz
büyüyoruz derken. Akıllanıyoruz derken o çocukluğumuzu ve içimizdeki çocuğu
öldürüyoruz. Dahası, caniliğimiz işin başında başlıyor ve yaşam boyu da devam
ediyor. Ancak taşkın olanlar yasal cezalara çarptırılıp, diğerleri göze batmadan, kontrollü bir şekilde götürüyorlar durumu ve cinayetlerine her saniye devam
ediyorlar.
Hiç düşündünüz mü ne kadar cani dolaşıyor hapishane dışında.
Etrafınızda, sokağınızda, mahallenizde, dünyada?
07.04.18
Halil
Gönül
Not: Görselin alt başlığına ve bu bağlantıya tıklarsanız eğer, Yunan Mitolojisindeki Tanrılar ve Tanrıçalar'ı göreceksiniz.
gerçekten içimizdeki çocuğu öldürüyoruz,bir hiç uğruna..insanın değeri yok maalsef,emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım, teşekkür ederim. :(
Sil