"Yollar nereye giderse" |
İnsan
Öyle çok içimden geliyor ki bazen,
hemen kalkıp yollara düşesim geliyor. Hiçbir şey de almama gerek yok yanıma,
ihtiyaç duymuyorum. Tek ihtiyaç hissettiğim şey yeni bir yer, bilinmeyen bir
yer.
Ama biraz
düşününce kıçımın üstünde, hayalini de kurup, gezip dolaşıp her yeri, hatta
dünya da dâhil buna; her yerde insan olduğu aklıma dank ediveriyor birden
–aklımı seveyim- ve insanın olduğu bir yer değişik olamaz saplantısına
takılıveriyorum.
Şu temelin amazon ormanlarında, ıssız
patikada yürürken rastladığı birine selam verince Karadenizli, hem de Of’tan
olduğunu anladığında Karadenizlilerden kurtuluşun olmayacağını anlaması
hikâyesi düşüyor ekranıma ve gülümsemeden edemiyorum. “denemiş işte adam” diyorum
fısıltıyla kendime. “ula temel, ula temel…”
Değişiklikten
kastım, iyi, insanın kendini iyi hissedebileceği bir yer. Sıcaklık, insanlar
arasında sıcaklık, güven, samimiyet, yapmacıklıklardan, kendini beğenmişlik ve
beğendirmeye zorlanmaktan uzaklık… Ben de çok şey istiyorum galiba. Yok ki öyle
bir yer…
İşte, yine
hayalimin içine ettiler. Hayal kurmak bedava ama bedeli de var gizliden
gizliye. Hiç hayal kurmanın bedelini ödemediniz mi siz? Eminim ödemiştir çok
kişi. Kimisi anasından zılgıt yiyerek, kimisi de “hadi canım sende, hayal
kuruyorsun, hayal âlemindesin sen…” gibi horlama ve küçümseme şeklinde.
Hayaller hem
beslenmemiz için gıda hem de ölümümüz için panzehiri olmayan zehir, hem de en
güçlüsünden. Eğer hayal kurmuş olup da hala yaşıyorsan, ya yaralı, berelisindir
ya da ölüsündür. Yaralı bereli yaşıyorsan eğer şükreder durumdasındır her
halde, kim bilir belki de günah çıkartmış, hatalarını anlamış geriye dönerek
doğruyu bulmuşsundur kendine göre.
Akıl
yürüterek doğruyu bulmayı önerir hemen hemen herkes. Aklın kabul etmediği
şeyler genellikle bizden uzaklaştırılır aklımız tarafından. Peki, aklımız ne
kadar akıllıdır acaba? Bence pek de akıllı görünmüyor akıl da. Gördüğü,
duyduğu, dokunduğu ve yaşamda hissettiklerinden yola çıkarak onları biz dizeye
sokup esas duruşa geçiriyor her şeyi ve kendine itaat ettiriyor. Kısaca
demokrat bile değil, kendi bildiğinden başkasına yaşama fırsatı tanımıyor. Bu
akıl ne kadar akıllı olabilir?
Hala da
çıkıp gidesim var şu oturduğum yerden kalkıp da. “nereye?” sorusunun cevabını
bulabilirsem eğer, kalkıp gideceğim. En zor sorulardan birisi benim için bu
soru “nereye?” her yön dönüp dolaşıp kendine çıkıyor sonuçta. Kendinden kaç kaç
nereye kadar, bir gün dönüyorsun kendine ve kaçmaktan yorulup bitkin düşünce.
Şöyle deniz,
doğa, tarih, yollar falan derken “ah, bir de insanlar olmasa” geçiveriyor
aklımın ucundan. Ayrım yapmaya
başlıyorum –ben değil, akıllı aklım yapıyor- bu sefer de, saçmaladığımı
düşünerek.
İnsanlar
olsun da, iyi insanlar olsun, hatta tam iyi olmasa da olur, biraz iyi olsunlar
yeter. Yeter ki kendilerine ve bana zararları olmasın da, faydaları da olmasın
varsın bana. Faydasız da idare edebilirim ben. “gölge etme, başka ihsan
istemem.” Demiş ya hani, aynen öyle işte.
Ah, bu benim
iflah olmaz akılsız aklım! Teneşir paklayacak artık bu işi. Durum apaçık ortaya
çıkmış bulunmakta. “git, git istediğin yere.” Desem de avanak avanak bana
bakıyor mat gözleriyle. “aptal mısın, akılsız mısın; nereye gidilir bu halde?”
diyor bu sefer de gözlerini dikiyor üzerime bir projektör gibi, zifiri
karanlıklarda.
Gidilecek
bir yer buldum galiba, şu pelte kılıklının kıvrık kıvrık kargacık burgacık
yolları var ya hani sulu sepken, işte oraya gitmek gerek, yüzmeyi bileceksin
ama aksi halde bile bile lades olur bu durum ve boğuluverirsin bir anda.
Nefesine –ciğerlerine- ve kaslarına güveneceksin. Atacaksın kulaçları uzun uzun
ve çekeceksin kendine doğru suyu, yüzeceksin yüzebildiğin yere kadar, nasılsa
çarparsın bir duvara ve dinlenirsin yaslanarak.
Anlamaya
başladım galiba, yine akılsız aklım benim aklımı çelmeye çalışıyor aklı sıra.
Yutacak göz var mı bende, ağzımla yuttuğumu bile bilmeyen akıllı aklım benim.
Aklımı seveyim ben. Akıllı aklım sen de otur oturduğun yerde. Aklım var benim
bana yetecek kadar ve yan cebimde duruyor.
Bir
saçmalamanın daha sonuna gelmek istiyorum böylece. Yeter artık bu kadar
saçmalık.
Hoşça kalın, saçmalamadan kalın, emi!
26.04.18
Halil Gönül
26.04.18
Halil Gönül
Görsel: Google Görseller
sürekli yollarda olup sonra da deniz kenarında ormanlık bir yerde yerleşmeli :) belki güney fransa, kuzey italya, avusturya, isviçre, orlarda bir yerde :)
YanıtlaSildeeptone,
Silolur, neresi olursa; deniz kenarı olmalı mutlaka, oltayla balık tutmak için. :)