SAYFALAR

Cumartesi, Nisan 28, 2018

Yollara Düşesim Geliyor

"Yollar nereye giderse"

 İnsan

                Öyle çok içimden geliyor ki bazen, hemen kalkıp yollara düşesim geliyor. Hiçbir şey de almama gerek yok yanıma, ihtiyaç duymuyorum. Tek ihtiyaç hissettiğim şey yeni bir yer, bilinmeyen bir yer.
            Ama biraz düşününce kıçımın üstünde, hayalini de kurup, gezip dolaşıp her yeri, hatta dünya da dâhil buna; her yerde insan olduğu aklıma dank ediveriyor birden –aklımı seveyim- ve insanın olduğu bir yer değişik olamaz saplantısına takılıveriyorum.  
Şu temelin amazon ormanlarında, ıssız patikada yürürken rastladığı birine selam verince Karadenizli, hem de Of’tan olduğunu anladığında Karadenizlilerden kurtuluşun olmayacağını anlaması hikâyesi düşüyor ekranıma ve gülümsemeden edemiyorum. “denemiş işte adam” diyorum fısıltıyla kendime. “ula temel, ula temel…”
            Değişiklikten kastım, iyi, insanın kendini iyi hissedebileceği bir yer. Sıcaklık, insanlar arasında sıcaklık, güven, samimiyet, yapmacıklıklardan, kendini beğenmişlik ve beğendirmeye zorlanmaktan uzaklık… Ben de çok şey istiyorum galiba. Yok ki öyle bir yer…
            İşte, yine hayalimin içine ettiler. Hayal kurmak bedava ama bedeli de var gizliden gizliye. Hiç hayal kurmanın bedelini ödemediniz mi siz? Eminim ödemiştir çok kişi. Kimisi anasından zılgıt yiyerek, kimisi de “hadi canım sende, hayal kuruyorsun, hayal âlemindesin sen…” gibi horlama ve küçümseme şeklinde.
            Hayaller hem beslenmemiz için gıda hem de ölümümüz için panzehiri olmayan zehir, hem de en güçlüsünden. Eğer hayal kurmuş olup da hala yaşıyorsan, ya yaralı, berelisindir ya da ölüsündür. Yaralı bereli yaşıyorsan eğer şükreder durumdasındır her halde, kim bilir belki de günah çıkartmış, hatalarını anlamış geriye dönerek doğruyu bulmuşsundur kendine göre.
            Akıl yürüterek doğruyu bulmayı önerir hemen hemen herkes. Aklın kabul etmediği şeyler genellikle bizden uzaklaştırılır aklımız tarafından. Peki, aklımız ne kadar akıllıdır acaba? Bence pek de akıllı görünmüyor akıl da. Gördüğü, duyduğu, dokunduğu ve yaşamda hissettiklerinden yola çıkarak onları biz dizeye sokup esas duruşa geçiriyor her şeyi ve kendine itaat ettiriyor. Kısaca demokrat bile değil, kendi bildiğinden başkasına yaşama fırsatı tanımıyor. Bu akıl ne kadar akıllı olabilir?
            Hala da çıkıp gidesim var şu oturduğum yerden kalkıp da. “nereye?” sorusunun cevabını bulabilirsem eğer, kalkıp gideceğim. En zor sorulardan birisi benim için bu soru “nereye?” her yön dönüp dolaşıp kendine çıkıyor sonuçta. Kendinden kaç kaç nereye kadar, bir gün dönüyorsun kendine ve kaçmaktan yorulup bitkin düşünce.
            Şöyle deniz, doğa, tarih, yollar falan derken “ah, bir de insanlar olmasa” geçiveriyor aklımın ucundan.  Ayrım yapmaya başlıyorum –ben değil, akıllı aklım yapıyor- bu sefer de, saçmaladığımı düşünerek.
            İnsanlar olsun da, iyi insanlar olsun, hatta tam iyi olmasa da olur, biraz iyi olsunlar yeter. Yeter ki kendilerine ve bana zararları olmasın da, faydaları da olmasın varsın bana. Faydasız da idare edebilirim ben. “gölge etme, başka ihsan istemem.” Demiş ya hani, aynen öyle işte.
            Ah, bu benim iflah olmaz akılsız aklım! Teneşir paklayacak artık bu işi. Durum apaçık ortaya çıkmış bulunmakta. “git, git istediğin yere.” Desem de avanak avanak bana bakıyor mat gözleriyle. “aptal mısın, akılsız mısın; nereye gidilir bu halde?” diyor bu sefer de gözlerini dikiyor üzerime bir projektör gibi, zifiri karanlıklarda.
            Gidilecek bir yer buldum galiba, şu pelte kılıklının kıvrık kıvrık kargacık burgacık yolları var ya hani sulu sepken, işte oraya gitmek gerek, yüzmeyi bileceksin ama aksi halde bile bile lades olur bu durum ve boğuluverirsin bir anda. Nefesine –ciğerlerine- ve kaslarına güveneceksin. Atacaksın kulaçları uzun uzun ve çekeceksin kendine doğru suyu, yüzeceksin yüzebildiğin yere kadar, nasılsa çarparsın bir duvara ve dinlenirsin yaslanarak.
            Anlamaya başladım galiba, yine akılsız aklım benim aklımı çelmeye çalışıyor aklı sıra. Yutacak göz var mı bende, ağzımla yuttuğumu bile bilmeyen akıllı aklım benim. Aklımı seveyim ben. Akıllı aklım sen de otur oturduğun yerde. Aklım var benim bana yetecek kadar ve yan cebimde duruyor.
            Bir saçmalamanın daha sonuna gelmek istiyorum böylece. Yeter artık bu kadar saçmalık.
Hoşça kalın, saçmalamadan kalın, emi! 

            26.04.18
Halil Gönül 

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. sürekli yollarda olup sonra da deniz kenarında ormanlık bir yerde yerleşmeli :) belki güney fransa, kuzey italya, avusturya, isviçre, orlarda bir yerde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone,
      olur, neresi olursa; deniz kenarı olmalı mutlaka, oltayla balık tutmak için. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.