"Nazlı Kız" |
Nazlı Kız
“Bu benim babam!” dedi, gözlerinin
içi gülüyordu iki eliyle narin bir nesne tutar gibi çerçeveli bir resmi
tutuyordu önümde Nazlı Kız.
Nazlı kız dediğime bakmayın iki
çocuk anası koskocaman bir kadın o, yüreği koskocaman. Ama anasının nazlı kızı hala, ilk göz ağrısı.
Gözlerime bakarken “Babam…” dedi, durakladı öylece, derin bir nefes aldı…
“yirmi bir yaşında çekilmiş bu fotoğraf,
arkasından da intihar etmiş yirmi iki yaşındayken. Ben daha çocuktum o
zamanlar. İki kız kardeşim daha vardı benden küçüktüler.
“Anam sarıp sarmalamıştı hepimizi
gurbette. Topraklarımızdan çoktan kopmuşuz, göçmüşler durmadan. En son durak
burası oldu bize.” Gözleri parlıyordu ağlamaklı. İçim burkuldu bir an,
hissettiğim acizlik duygusundan.
Anası “Nazlı Kız” derdi ona,
cevvaldi, tuttuğunu koparandı, çelimsiz, kara kuru zayıfça olmasına rağmen
kendinden büyük işlerin altından kalkmasını bilirdi her zaman. Ana gözü görmez
mi hiç, görüyordu her birini. Arada bazen küserdi de “Nazlı Kızım benim” der
sarılıverirdi anası gözlerini puslu gördüğü zaman.
Anası on beş yaşlarında evlenmiş
babasıyla, arka arkaya çocukları olmuş. Babası büyükmüş biraz, anasından. Ne
olduysa olmuş intihar etti demişler bir gün alaca karanlıkta cesedini
buldukları zaman. Nazlı kız tam hatırlayamasa da o günleri puslu bir görüntü
varmış gözlerinin önünde. Hiç gitmemiş o görüntü hep birlikte yaşamışlar ve
hala daha birliktelermiş babasıyla.
Anaları hiç sızlanmamış onları
büyütürken. Akrabalarının yardımı, komşularının yardımı derken anasının da gece
gündüz temizliklere giderek kazanmaya çalıştığı paralar yetmiş de artmış bile.
Çok da tutumluymuş anası.
Nazlı kız gün gelmiş âşık olmuş.
Sevmiş bir delikanlıyı. Bir süre saklı gizli buluşmuşlar ama yetmemeye başlamış
hasretlerini gidermeye bu buluşmalar. Daha birbirlerine sırtlarını dönüp
giderlerken ters yönlere, içlerinde bir sızı başlarmış.
Anasına açmış durumu Nazlı Kız.
Anası oturtmuş dizinin dibine, gözlerinin içine bakmış taa derinliklerine. “emin
misin Nazlı Kızım, emin misin?” demiş başını okşayarak. Daha yaşı küçükmüş
anasına göre. Kendisi bilmezmiş gibi küçük yaşta evlenmeyi, sevinmiş Nazlı
Kızının adına ama içinde bir burukluk varmış yine de.
Anası da sevmiş babalarını,
kaçmışlar kendi babası razı olmayınca.
Çok inatmış babası, çocukları olunca bile barışmamış hala daha
konuşmuyorlarmış, bir güne bir gün arayıp sormamış bile. Bir süre başını
okşamaya devam etmiş anası. Yüreciği çarpıyormuş güm güm, Nazlı Kızın. Gözlerinin içine bakmış anasının.
Anası, sağ kolunu kaybedecek
olmasına mı yansın, daha gözlerinde küçücük olan Nazlı Kızının karşılaşacağını
düşündüğü durumlara mı yansın bilememiş. Epeyce okşamış saçını. Saçları
darmadağın olup birbirine karışmış Nazlı Kızın ama hiç kıpırdamamış anasının
eli başında, saçlarının arasında dolaştığı sürece. Yalnızca yüzüne, gözlerine
bakmaya çalışmış. İçinden geçenleri görmeye, anlamaya çalışmış.
“O çocuk da seni, senin onu sevdiğin
kadar seviyor mu kuzum, emin misin?” demiş duraklayarak. Elini saçlarından
çekip iki yanağını avuçlarının içine almış, gözlerini gözlerinden kaçırmadan.
“he ana, seviyor o da beni.” Diyebilmiş kalbinin gümbürtüsünü bastırmaya
çalışarak.
“tamam, yavrum, nazlı kızım benim.
Söyle o zaman, istemeye gelsinler. Madem sen de o da birbirinizi çok
seviyorsunuz, bize de büyüklüğümüzü göstermek düşüyor.”
Nazlı kız istenir anasından, düğün
dernek kurulur ve evlenirler sevdiği delikanlıyla. Günler geçer hızlı hızlı.
Bir rüyadaymış gibidir Nazlı Kız ilk zamanlarda derken nur topu gibi şirin bir
kız getirir dünyaya. Herkesin dünyası değişivermiştir bir anda. Tüm geçmiş
sıkıntılar unutulur adeta.
Nazlı Kız’ın anası alır kucağına ilk
defa nazlı kızının bebeğini, koklar, koklar, öper yanaklarından nur topu
torununun. Gözyaşlarını tutamaz bir süre., sadece bakar bakar yumuş yumuş
gözlerine, ellerine. Yumuş ellerinden öper “Kaderin bize benzemesin biricik
torunum, sen kır şu şeytanın ayağını!” diye fısıldar kulağına eğilerek.
Derken ikinci torun gelir dünyaya, o
da nur topu bir erkek torundur. Babaları yoktur o gün yanlarında. Başına bir iş
gelmiş içeriye düşmüştür, bir süre tatil yapacaktır kendi tabiriyle. İşler
karışmıştır bir süredir. Bir türlü anlaşamamaya başlarlar, kocası her akşam
evden çıkar bazı akşamlar eve bile gelmez olmuştur artık. Başına iş gelecek
diye içi içine sığmaz ama ne yaptıysa önüne geçemez kocasının.
Bir zamanlar deli divane sevdiği
kocası çok değişmiştir. Var gücüyle çırpınmaya devam eder ailesini, yuvasını ayakta
tutmak için. Uyuşturucu illetine yakalanmıştır sevdiği adam. Gözü görmez olur
hiçbir şeyi aldığında uyuşturucuyu. Uyuşturucu almadığı zamanlar hemen geriye
geliverir eski sevdiği delikanlı. Ama çok sık olmaz artık bu durum. Tedaviye
yanaşmaz kişiliğinin bir parçası olmuştur uyuşturucu.
İki çocuğu büyümüşlerdir zaman
içinde. Yıllar pek hızlı geçmez olurlar, inatla ayak diretirler bitmemek için.
Nazlı kız da anasının kaderini yaşamaya başlar adeta. Elden gelen öğün olmaz o
da zamanında gelmez sözü kulaklarında çınlar sürekli. Bulabildiği zamanlarda
temizlik işlerine gitmeye başlar çocuklarına iki lokma ekmek parası
kazanabilmek için. Hiç yılgınlık göstermez içerideki sevdiği kocasına da toz
kondurmaz ama bu kaçıncısı olduysa içeri düşmesinin yakında çıkacağı günü iple
çekmeye başlar.
“bu son olacak inşallah, akıllıdır,
tutumludur benim kocam, yufka yüreklidir ama işte… Arkadaş çevresinden kopsa
her şey tersine dönecek ama bir türlü koparamadık, kopamadı onlardan, girdiler
mi hepsi giriyorlar, çıktılar mı hepsi çıkıyorlar. Bu da bizim kaderimizmiş
demek ki…” gözleri dolu dolu oldu bir an
elindeki çerçeveli resme bakmaya koyuldu tekrar.
Bir süre diz çöktüğü yerden kalktı,
zorlandığını fark edebildim ayağa kalkarken. Elleriyle destek vermişti kendine.
Ayağa kalkıp, resmi öptü ve vitrindeki yerine koydu yeniden. Bir süre baktı
öylece ve çay bardaklarını toplamaya başladı sonra.
Küçük oğlan beş yaşlarında kız ise
dört yaşlarında koşturarak girdiler içeriye arka arkaya. “Anne, ablam bana
oynatmıyor bilgisayarda…” diye yıkıyordu ortalığı yaramaz oğlan. Kızına baktı
sevecendi, şefkat damlıyordu gözlerinden. Bir an göz göze geldiler kızıyla.
“tamam, anne…” dedi kızı tuttu kardeşinin elinden alıp götürdü gerisin geriye.
“tama ablacığım, tamam, sen oynayacaksın önce arkasından ben. Sırayla
oynayacağız tamam mı?..”
Giderlerken arkalarından bakıyordu
gülümseyerek. Söz söylemesine gerek duymamıştı kızına. Bakışarak konuşmuşlardı.
15.05.18
Halil
Gönül
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.