SAYFALAR

Çarşamba, Eylül 26, 2018

Memleket İşleri

Memleket İşleri

                Gördüğü gazete parçalarını toplamak gibi bir alışkanlık mı edinmişti son zamanlarda. Nerede bir parça görse hemen alır yerden bir yerlerine sıkıştırırdı acele ederek. Memlekette olup bitenleri merak ederdi ama gazete alacak parası olmazdı her zaman. O da böyle toplamaya başlamıştı, o gündür bu gündür devam ediyor. Gecikmeli de olsa alıyordu memleket havadislerini.
                Sakin bir köşe bulduğunda oturur okumaya başlar baştan sona tek tek. Çok şaşırdığı havadisler de çıkıyor bazen ve saatlerce düşünüyor üzerinde. Bazen de dakikalarca gülüyor okudukları şeylere.
                Kriz halini alırdı gülme ve gülümsemeleri. Başkalarına göre anlamsız veya komik olmayan hatta acıklı gelebilecek şeylerden bazıları komik gelirdi. Eski anlayış ve bakış şekli değiştiği apaçık görülen bir durumdu. Çok insan memleketin haline ah vah ederken Zafer’ komik gelen yanları çok fazlalaşmaya başladı epeyce bir süredir.
                Dövizler yükseliyor, borsa satış yiyor, birkaç gün süreler içinde memleket parası neredeyse yarıya yakın kan kaybediyor ve viyaklama sesleri gelmeye başlıyor kan emici sülüklerden. Hükümet dalga geçiyor, camilerde döviz düşürme duasına davet ediyor dindarları. “Kaldı mı ki?” diyerek gülmeye başlıyor, kıçının üstünde hoplayarak.
                Hoşuna gitmesinin nedeni kendisinde para veya dövizin olmamasıydı elbette. Kendisi için değişen hiçbir şey yoktu sonuç itibariyle. Açtı, her zaman açtı zaten ve cebinde yarını garanti altına alacak beş kuruşu da olmadı. İlk defa parasının olmamasına bu kadar çok seviniyordu. Daha çok kişi görebilecekti sokaklarda kendisi gibi. Üstelik kendisi de terfi etmiş olacaktı yeni gelenlere göre. Sokaklarda rütbeliydi artık bundan sonra sevinebilirdi. Askerlikte de öyle değil miydi sanki. Bir gün hatta bir saat önce gelen kışlaya, birliğinde terfi etmiş oluyordu kendisinden sonra gelenlerden.
                Ne yazık ki, yeni gelenler alışıncaya kadar bu sokaklara çok şey görecekler daha. Kendisi rahattı artık, nenin nereden döndüğünü bilir durumdaydı ve kendisine zarar verebilecek hiçbir şey yoktu. Düşündükçe yaşayacaklarını gülmesini tutamıyordu.
                Sahiden bu memleket benim mi? Diye sordu kendine Zafer. Eğer benimse, neresinden anlayabilirim ben bunun? Askerliğimi yaptığımdan mı? Her nefesimde bile vergi ödememden mi? Cebimin boşluğundan mı? Anlaşıldı, benim ceplerim yırtık, o yüzden para duramıyor ki’ avucumda tutsam uyuyunca düşüyor ve bir başkası alıyor sokakta. Neresi benim bu memleketin? Anladım, sokaklar. Bir de zabıtalar olmasa şu sokaklarda. Eskiden gece bekçileri vardı çoğu garibanlıktan geldiği için bilirdi, anlardı halimizden de rahat uyurduk. Ya şimdi öyle mi ya, uyku tünek de yok gecelerde. Barikatları kuruyoruz da tekme yemekten kurtuluyoruz hiç olmazsa geldiklerinde. Sahi neresi benim bu memleketin?
                Anlaşılan o ki, parası bol olana her taraf memleket. Nerede olursa olsun ne ala memleket! Vatanı fakirler, yoksullar kurtarmış zenginler, yabancılar sahip çıkmış. Eee kime kurtarıverdiler memleketi? Kıymetini de bilmiyorlar üstelik. Keşke savaş mavaş olsa da biraz ganimet elde etsem şu zenginler kaçıp gittiğinde. Konağın birine attım mı kapağı, değme keyfime. Ulan o konaktakiler hayatım boyunca yeter bana be. Değil bana sülaleye de yeter. Hiçbir şey önemli değil artık bundan sonra. Ne atom bombası ne de nötron bombası. Ölecekler, zarar görecekler düşünsün.

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.