Basit bir soru, insan ne ister? Öyle
değil mi? Eminim genelde benzer düşünce hâkimdir. Yani, cevap olarak “mutluluk”
denilecektir aklı başında olan ve belli bir yaşam deneyimi olan insanlar
tarafından. Ben farklı düşünenler tarafındayım. Nasıl mı?
Baştan başlıyoruz soruyu sormaya.
İnsan ne ister?
İnsanlığın varlığı boyunca bu soru
cevapsız gibi görünüyor sanki. Daha doğru bir ifadeyle, farklı istekler öne
çıkmıştır dönemlere, kişilere göre. Soruya cevap olarak “mutluluk” diyelim
genele uyarak.
Peki, mutluluk nedir? Mutluluk
insanların istediklerini elde ettiğinde bir süreliğine kendisini iyi
hissetmesidir. Bu dönemde bazı hormonların salgılanması nedeniyle beden ve his
olarak insanın kendisini genele göre daha zinde ve iyi hissetmesi olarak
değerlendirilir.
Ne kadar devam eder hormonların
etkisi? Elbette belli bir süredir. İnsanın isteyip de elde ettiği şeyin
yaşamına etkisine göre değişir gibi görünüyor. Örneğin aç birisinin üç çeyrek
veya bütün bir ekmek arası döner, yanında da ayran olması mutlu edecektir
eminim. İlk anda midesi biraz şişkinlik yapacaktır, hazımsızlık çekecektir ama
yarım saat içinde mutluluğu normal haline dönecektir. Yanında baklava veya
başka bir tatlı da olsaydı diye düşünmeye başlayacaktır. Diyelim ki onu da elde
etti. Bir yarım saat daha mutlu olacaktır.
Bir süre sonra gerçek yaşamına
döndüğünü anlamaya başladığında yani açlık hissetmeye başladığında ve karnını
doyuracak bir şeyler bulamadığında mutsuzluğu tırmanacaktır. Örnekler
çoğaltılabilir.
Başka bir taraftan bakıldığında
mutluluk, tek başına bir insanın elde edebileceği bir durum da olamaz. Çünkü
ikinci veya üçüncü kişiler de devrede olmalı. Yukarıdaki ekmek arası örneğinden
devam edersek, ekmek imalatını yapan fırın ve fırın çalışanları, dağıtımcılar,
kasap, hayvan yetiştiricileri, dönerci gibi daha devam ettirilebilir ekmek
arası dönerde emeği geçenler.
Bu durumda demek ki bir kişinin
mutlu olabilmesi için bile onlarca hatta daha da fazlası insan gereklidir.
Yarım saatlik bir mutluluk için o kadar insan emek sarf etmesi gerekli. O zaman
mutluluk denilen şey toplumsal bir durumu ima etmiyor mu? Ekmek arası dönere
gelinceye kadar ne kadar kişi mutlu oluyor farklı farklı yer ve zamanlarda.
Hâlbuki biz son noktayı dikkate
alarak aç bir insanın ekmek arası döner ve ayranla açlığını gidermesi durumunun
sonunda mutluluğundan bahsettik değil mi? Bir noktaya gelinceye kadar her zaman
daha öncesi mutlaka var her olayda ve yaşamda.
En baştaki sorunun cevabı ise bana
göre bu güne kadar cevaplanabilmiş değildir adam gibi. Kişilere, yerlere ve
zamanlara göre daima değişmiştir istekler. Örneğin kıtlık zamanlarında asgari
olarak yiyecek gıda isteği temel istek olurken, cephede savaşan insanların tek
isteği sağ kalmak için düşmanı yenmektir. Aynı zamanda yakınlarının ve
sevenlerinin isteği de aynıdır. Fakir çok para kazanmak ister, zengin ise daha
zengin olmak ister. Evlenen çift mutlu olmak isterler birey olarak. İşin
başında birbirlerini severek yola çıkmışlardır ancak zaman içinde yaşananlar şartlarda
ve kişiliklerde değişiklikler yaratmış olduğundan ilişkilerini sağlıklı yürütme
çabaları ön plana çıkar. Vb.
Kısaca benim düşüncem, mutluluk her
yerde olmalı aksi durumda yerel ve kişisel düzeydeki mutluluk durumları kısa
süreli sanrıdan –hayal görme- farklı bir şey değildir. İnsan ne istediğini
bilemediği için mutlu olamıyor. Ne istediğini bilenler de istediklerini elde
ettikten sonra yetinmesini bilemedikleri için mutsuz oluyorlar. Mutluluk,
başkalarıyla kendini kıyaslama meselesi olarak değerlendirildiğinde kişilik zayıflıkları
kendisini ortaya çıkarmıyor mu zaten. 05.07.19
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.