12.04.2018-0415 -Perşembe /Aydın
Salondan ayrılmaya hazırlanıyordum.
Tam kalkmaya hazırlanırken televizyonu elle kapattım, eğilip sehpanın üzerinde duran defter,
çaydanlık, şekerlik ve bardağı almaya hazırlanırken bir anda fikrim değişti.
“Kim ne der?” gibi bir soruyu kendime
çok defalar sorduğumu düşündüm o anda. Belki de tv’ de izlediğim bir tanıtım programının
etkisinden dolayı olabilir bu durum. Evet, özellikle çocukluk ve gençlik
yıllarında oldukça fazla kullandığımız bir soruymuş meğer. Orta yaşlardan sonra
her ne kadar fazla ilgilendirmede de beni yine de etkisi yok diyemem. Öyle
kolay atılmıyor bazı yükler ve izler.
“Kim ne der?” sorusunun
anlamsızlığını bilsem de arada bir aklıma geliveren sorulardandır hala. Bazen
kendimde adım atacak gücü bulamadığım anlar olduğunda “boş veeeeeeeer!”
diyorum. Çok anlamsız bir soru olmasına rağmen insanın ellerini ve ayaklarını
bağlayan bir soru aynı zamanda da. İnsanlar bir gün bu “Kim ne der?” sorusunu
hiç sormamayı öğrenebilseler diye de hayıflanıyorum, bu kafayla giderken de
oldukça zor hatta mümkün olmadığını da biliyorum.
Elbette başıboşluk, sorumsuzluk değil
bahsettiğim, anlatmaya çalıştığım durum. Kendi sınırlarını bilerek başkalarının
sınırlarına dalmadan onlara da saygılı bir tarz olmalı. Kısaca bilgi ve tevazu,
insanlık gereği sayılmalı saygılılık ve anlayış. Alçak ve zengin gönüllülük
asıl bahsettiğim şey.
Böyle olunca insan, işte o durumda
zaten “kim ne der?” sorusu da anlamsız kalır. “Bırak desinler! Kimseye zarar
vermek istemiyorum ki, öyle bir niyetim de yok!” cümlesiyle geçiştirmek daha
kolay oluyor.
Eğer ben böyleyken birisi de çıkıp:
“Bana zarar verdiniz, veriyorsunuz” derse, durur tekrar gözden geçiririm ciddi
ciddi durumumu ve bulunduğum noktayı. Art bir niyet olup olmadığını çözmeye çalışırım
karşımdaki insanı da samimice ölçüp tartarak. Gerçekten, en küçük de olsa varsa
eğer gerçek payı söylediğinde hemen durum değişikliği yapmam gerekli diye karar
verip tekrar ayarlama yaparım plan ve değerlendirmelerimde; görüş ve
bakışlarımda. Bu değişimin adı da “gelişim” olur herhalde, en azından o gözle
bakılabilir.
Görsel: Google Görseller
Elalem ne der? sorusundan bildim bileli nefret ederim. Mahalle baskısının soru hali. Özgürlüğü kısıtlayan ve insanın benliğini gizlemek zorunda bırakan bir soru. Ne derlerse desinler. İster deli desinler, ister ayıplasınlar, isterlerse dedikodumu yapsınlar. Elaleme benim diyeceklerim onların dediklerinden daha önemli.
YanıtlaSilKaystros Tyrha, şanslı olan nadir kişilerdensiniz demek ki. :)
Sil