Evlilik |
Bekârlıktaki
yalnızlık pek anlamlı gelmiyor bana. Bekârlıkta arkadaşsız kalmayı yalnızlık
sayarız genellikle. Genellikle kısa sürelidir bu tür yalnızlıklar. Bir şekilde
üç beş laf edecek birileri bulunur zaman içinde. Bazıları iş arkadaşları
bazıları yolda denk gelir, bazıları da sinemada, tiyatroda vb.
Çokça
canımız sıkılmaya başladığında birilerine telefon eder “hadi gel birer çay
içelim, yemek yiyelim” gibi ifadeler ederiz ve can sıkıntımızı gidermenin
yollarını ararız. Olur da. Gider can sıkıntısı bir süreliğine. Sonradan bir
daha böylece devam eder gider hayat evleninceye kadar.
Herkes can
atar evlenmeye hele kızlar. Her karşılarına çıkanı beyaz atlı prensleri
sanırlar. Birkaç ay tanışıklıktan sonra teklif beklemeye başlarlar kendilerinde
teklif edecek cesareti bulamadıkları için. Bu durum biraz da toplumsal değer
yargılarından kaynaklanır elbette. Ne
olur sanki kız erkeğe evlilik teklif ederse? Dünya tersine dönmez herhalde.
Evlenilir
sonunda. Yalnızlıktan kurtulunulacaktır güya. Nereden bilinir ki başka bir yalnızlığın
içine dalınılacağını. Hepsi değil elbette ama evliliklerin birçoğu yalnızlık
girdabının içinde çırpınır durur kurtulabilmek için.
İşin aslı
yalnızlığının da farkında değildir evli çiftler. Bin bir türlü sebep vardır
evliliğin içindeki sorunlarda. Daima kişilere göre değerlendirilir sorunlar.
Konuşmayı dener insanlar ilk başlarda ama konuşmaktan farklı anlamlar çıkmaya
başlar zaman içinde ve bir türlü anlaşamazlar konuştukları konularda. Çünkü
farklı farklı şeyler söylüyorlardır konuşmacılar ve diğeri anlayamıyordur bir
türlü. İşin açığı açıkça söylenen bir şey yoktur. Dolaylı ifade edilmeye
çalışılır rahatsızlıklar karşısındaki bilmeceleri çözsün diye. Olmaz, bir türlü
çözülemez bilmeceler.
Bir aşamadan
sonra bilmece çözmekten vazgeçer insanlar ve konuşmanın faydasına inanmaz
olurlar konuşmayı keserler aşama aşama. Elde kalan konuşmayan iki yabancıdır.
Herkes kendi sorununu kendi çözmeye çalışır kafasını içinde. Hayalleri
paylaşılır olmaktan çıkar kendi kafasının içine hapsolur. Düşünceleri de öyle.
İşte
yalnızlık da buradan sonra başlar. Aynı yatakta sırt sırta yatarken yalnızdır
insanlar. Bir parkta masada karşı karşıya otururken çaylarını yudumlarlar
yapayalnız. İki laf etme ihtiyacı duyanı da havadan sudan laf etmeye başlar,
genellikle dedi kodudur bunlar da. Şu şunu yapmış, yapıyor. Bu bunu yapmış
yapıyor falan. Eğer dedikoduyu sevmeyen birisiyse karşısındaki ağzını hiç
açmadan sağa sola göz gezdirmeye başlar.
Bir süre
dayanır bu yalnızlığa çiftler. Yalandan gülümsemeler, yalandan tatlı sözler
falan derken ipler kopar tamamen. Ayrılmaya karar verir birisi. Bu çekilmezlik
bitmelidir ve başka denizlere yelken açmalıdır daha fazla zaman kaybetmeden.
Zurnanın
zırt dediği yerdir ayrılık aşaması. Neler çıkar ortaya neler. Bazen tam bir
trajedi bazen de tam bir komedi çıkar ortaya. Birisi pişmandır ama dönmeyi
gururuna yediremez yola devam der. Bir diğeri oh canıma minnet, yeniden bir
daha mı geleceğim dünyaya der ve yollarına ayrı ayrı devam ederler bir süre
uğraşıdan sonra.
Geldik bekârlığa
dönüşe. Duraklardan en önemlilerinden birisi evlilikse diğeri de ayrılıktır
insan hayatında. İnsanlar çok şeyler beklerler evlilikten. Toplum olarak da
öyle. Nikâhta keramet vardır denilmez mi? Ne yazık ki keramet nikâhta değil
insanlardadır.
Evlilik
sonrası oldukça sancılıdır eğer öncesinden bir hazırlık yoksa yani yedek yoksa.
Yedeği olanlar birinden kopar diğerine bağlanır. Bir tür merhem bulmuştur
yarasına. Şansına demek gerek.
Hazırlık
düşünmeden evliliğini kurtarmaya daha iyi bir hale getirmeye canı gönülden
uğraşanlar tüm enerjilerini çabaya harcarlar. İşte bu yüzden yedek düşünecek
durumda değillerdir. Bir kişilik meselesidir bu durum. Ama yaraları günden güne
derinleşir. Her adımda ağır bir yara almak yaşam tehlikesi de doğurur
bazılarında.
Ayrılıklardan
sona hayatının yalnızlığına dalan çok insan vardır. Bir türlü kurtaramaz
kendini o yalnızlıktan. Evlilik dönemi alışkanlıkları tüm düşüncelerini
kaplamaya başlar zamanla. Dönmenin de çareleri düşünülür belki ama artık geçtir
çoğunlukla. Yollar çizilmiştir baştan sona ve o yolda kendisine yer yoktur.
Elde iki
sabit seçenek kalır geriye ya tekrar evlenecek ya bekârlığa devam edecektir. Bekârlığa
devamın destekçisi olan duygular, korkular ağır basmaya başlar zamanla. Karşı
cinslerden korkmaya başlanır bir öcü gibi. Cesaret edemez bir daha
yaşadıklarının benzerlerini yaşamaya. Arada şansını zorlamayı düşünürse de
genellikle günden güne bu şansı da ortadan kalkmaya başlar. Asıl yalnızlık
bundan sonra başlar. Dünyaya kapatır kendisini ve kendi içine çöker kalır.
Kendi içinde daha önceleri hiç farkında olmadığı kadar karanlıklar fark etmeye
başladığında dönülmez akşamın ufkundadır artık. Ufukta daima karanlık vardır,
güpegündüz bile. Yalnızlık diyarına hoş geldin der içindeki tüm sesler.
30.07.19
Evlilik hakkaten ciddi bir olay. Gözümde yemiyor açıkcası. :) Belkide gözümü yedirecek biri çıkmadı daha karşıma. Neyse derin mevzular :)))) İzlemeye aldım sizi.
YanıtlaSilgizlipencere06, evlilik ciddi bir şey değil de insanlar ciddiye aldığı için ciddiymiş gibi geliyor. evlilikten bir şey beklenirse hayal kırıklığı çıkar ortaya sadece. :)
Silyalnızlığın katkısı kalabalıklardan daha fazla.
YanıtlaSilburcu, evet evet. :)
Sil