Balıkesir’e Yolculuk ve R. Bey’le
Tanışma
Öğleye
yakın yemek arasından yararlanarak çıktım yola. Balıkesir’e varınca telefon
ettim tekrar. Adresi tam bilen olmadı sorduklarımdan. Yol tarifi aldım yüksek
mimar R..’den. Yarım saat sonra tarif edilen köye vardım. Sorduğumda
söylediler, bulması kolay oldu.
Arabayı
park edip aşağıya inerken karşıdaki atölyemsi barakadan birisi çıktı, çember
sakallı, ince solgun suratlı kırk yaşlarında, saçları kısmen beyazlamış, ön
tarafı tamamen dökülmüş bir adam gülümseyerek ağzı kulaklarında çıktı
dışarıya. Anlamış olmalı benim olduğumu,
birkaç adımdan sonra elini uzatıp “Hoş geldin, sefalar getirdin üstadım” dedi.
Pek ciddi bulmadım davranışlarını, yapmacık geldi bana. Olsun, çok da önemli
değildi henüz benim için. Bir değişiklik olurdu en fazla. Kısa bir hal hatırdan
sonra içeriye girdik beraber. Hava oldukça soğuktu zaten.
İçeride
birkaç tane küçüklü büyüklü tezgâhlar var, üç dört adet usta ellerinde keser,
çekiç durmadan bir şeyler çakıp, söküyorlar. Bazıları da ölçüp, kesip,
biçiyorlardı. “merhabalar” dedikten sonra gösterilen tabureye oturdum gürleyen
büyükçe bir teneke sobanın kenarına. İlk anda dışarıdan geldiğim için hoşuma
gitti sobanın sıcaklığı ama beş dakika kadar oturur oturmaz terlemeye başladım,
pardüsemi çıkardım, arkasından bir süre sonra ceketimi çıkardım derken kazağa
sıra gelince durdum ve geriye çekildim.
Bu
arada sobanın üzerinde fokur fokur kaynayan çaydanlıktan da arada ıslık
seslerine benzer sesler çıkıyor su fokurdatarak ümzükten dışarıya atıyordu. Çay
dolduruyorlar, içiyoruz, bir tane daha, bir tane daha derken dört bardak kadar
içince ben de haklı olarak su kaynatmaya başladım.
Bizim
yüksek mimar R.. Bey’in Almanya’dan geldiği doğru, yanında yaklaşık iki aydır
çalışan ustaları söylüyorlar aynı şeyi. Yalnız neden geldiği hakkında bilgi
edinemesem de mecburi bir geliş olduğu belli anlatılan başka şeylerden. Gelir
gelmez köyden ailesi varlıklı bir kadınla evlenmiş. Kadının önceki kocası öleli
bir seneye yakın olmuş, epeyce mal ve para da ondan kalınca kadın köyde göze
batar olmuş.
Kadın
yaşlı ve yatalak annesine bakıyormuş, oldukça güçlükler yaşıyormuşlar, üstüne
üstelik bu kadar süre evlilikte anlaşmazlıkları hat safhadaymış ve
huzursuzluktan eve gitmeye korkar olmuş bizim yüksek mimar R.. Bey. Kendisi
anlatıyor, çalışanlar da aynı köyden olduğu için bazıları acıyarak, bazıları da
alaysı bir edayla onaylıyorlar anlattıklarını.
Neyse,
uzatmayalım, ne de olsa beni ilgilendiren şeyler değil bunlar. Kişilerin özel
meseleleri. Ancak beni ilgilendirmiş olan yanı ise bu kadar mal mülk içinde
yüzen bir kadınla evlenmiş olan birisinin de hali vakti düzelmiş olmalı. İşleri
için sermaye sıkıntısı olmamalı.
Bir
saati geçen bir süre sohbetten sonra “gel üstadım, sana köyü gezdireyim,
kahveye doğru gidelim” dedi ve kolumdan samimi bir şekilde tutarak emrivaki
kaldırdı. Arabaya doğru yürürken ceket ve pardösümü giydim. Ben onun yanında
çok şık duruyorum.
Hissettiğim
bir durum daha oldu. Geldiğim şantiyeye ait olan araba, son modellerden birinci
sınıf bir arabaydı. Kiralıktı. Bir yıllığına kiralanmıştı. Bizim R.. Bey bana
ait olduğunu düşünmüş olmalıydı. Suratındaki ifadelerden anlıyordum
düşündüklerini. Dolayısıyla benim zengin bir inşaat mühendisi olduğumu
düşünüyordu. Biraz kendine güveni düşmüştü telefondaki konuşmasına göre. Biraz mahzunlaşıp,
garipleşmişti.
Tarif
ettiği dar yollardan dikkatle sürdüm arabayı. Yanlardaki taş örgü duvarlara her
an sürtebilirdim. Neyse ki öyle bir şey olmadan kahvenin önüne vardık. Kahvenin
yan duvarının dibine park ettim. İndikten sonra da saçağı inceledim, düşecek
bir şey var mı diye. Durum iyi görünüyor, tehlike yaratacak bir şey
algılamadım.
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.