SU VE SABUN-Dr. Bonnie HENRY
İngilizceden
Çeviren: İbrahim ŞENER
Pegasus
Yayınları, 1. Baskı: Ocak 2012, İstanbul
İçinde bulunduğumuz covit-19 karantina
günlerinde, bilgi kirliliği oldukça fazladır. Neyin doğru neyin yanlış olduğu
çoğu kimse tarafından tamamen karıştırılmış durumdadır. “Su ve Sabun” kitabını
okurken “körün istediği bir göz, Allah vermiş iki göz” deyimi dolandı dilime.
Hınzırca sırıtmaya başladım.
İçinde bulunduğumuz bilgi
kirliliğine çözümdü “Su ve Sabun” kitabı. Yazarı bu işle ilgili bir doktordur.
Bu kitap içinde virüsler, bakteriler
ve daha başka mikropların dünyada ne kadar etkili olduklarını, hangi
hastalıkların tedavisi var, hangilerinin yok, hangi virüs, bakteri ne kadar
öldürücü ve korunma yolları var mıdır? Daha pek çok sorunuza cevap
bulabileceğiniz bir kitap olması nedeniyle önemlidir.
İşin bir görünen yüzü var, bir de
görünmeyen yüzü. Görünen yüz bize neyi ne kadar anlatıyor, görünmeyen yüz
hakkında ne kadar bilgimiz var? Mikroplarla içli dışlı yaşadığımızın farkında
mıyız?
Eminim sıkılmadan okuyacaksınız,
mikropların dünyasını daha rahat anlayacaksınız. Kafanızdaki belirsizlik
ortadan kalkacak. İnsanı korkutan şey bilgi eksikliğidir. Bilmediği şeylerden
korkar insanoğlu. Bildiği şeylerden korkmaz çünkü nasıl yeneceğini hesaplar,
savaş planları yapar kendine göre.
Gece karanlığında el fenersiz
çıkmayın yola derim. Su ve Sabun bu karanlıkta el feneriniz olacaktır. J
s.15- Üç milyar yıldır gezegenimize
egemen olan küresel bir şirket olan Mikroplar A.Ş. adlı korku uyandıran dünyaya
hoş geldiniz.
Virüsler: Yaklaşık beş bin
virüs bilinmektedir (s.17).
Mikropların ilk grubu en küçük ve
sıklıkla en ölümcül olan virüslerdir.
s.16- Virüsler saatler veya günler
içinde insan hücrelerini yok ederek hastalığa neden olabilirler ve onlar
bildiğimiz en korkutucu ve ölümcül hastalıkların bazılarının sebebi
olabilirler. Ve virüsler genetik yapının böylesine küçük parçalarından
oluştukları için, onlar hızlı bir şekilde değişim ve mutasyon geçirebilirler.
. . , DNA çok özel yollarla iki
ribonucleic acid (RNA, ribo nükleik asit) sarmalı ile eşleşerek oluşur. Her bir
RNA sarmalı baz (base, temel) olarak adlandırılan temel yapıtaşlarından
oluşmuştur.
s.17- Mikroplar da insanlar gibi aynı
genetik yapı türüne sahiptir. Bundaki istisna virüslerin, RNA virüslerinin tüm
familyasıdır. Onlar tek bir genetik yapı sarmalına veya RNA'ya sahiptir.
Böylece insanlar ve DNA virüsleri kendilerini kopyaladıkları her zaman için bir
çift-kontrollü mekanizmaya sahiptir, RNA virüsleri ise bu biyolojik özellikten
yoksundur. Bu, RNA virüslerinin kodlama hatası oluşturmaya çok daha hızlı ve
çok daha fazla yatkın olarak kendini kopyalayabileceği anlamına gelir. Biz bu fenomeni-görüngü-
"mutasyon" (genetik dönüşüm)
olarak adlandırıyoruz.
Bazı
mutasyonlar virüsün hücrelere geçme yeterliliğini etkileyebilir. Bu
virüsler hızlı bir şekilde ölürler çünkü onlar artık kendi genetik yapılarını
kopyalayamazlar. Ancak bazen bir mutasyon virüsün yeni hücrelere geçme veya
oraya yerleşme oranını artırır. Bu mutasyonlar virüsün yıkıcı gücü için yeni
dünyalar açabilirler.
Çiçek Hastalığı Virüsü: Tarih boyunca virüslerin neden
olduğu hastalıklar ulusların büyük bir kıyım yaşamasına ve çiftlik hayvanlarından
gıda maddelerine kadar her şeyin yok olarak tüm topluluğun ortadan kalkmasına neden
olmuştur. . . , Çiçek hastalığı 1979 yılında tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar
en azından bin yıl boyunca tüm
dünyadaki topluluklarda sınırsız ıstıraplara yol açmıştır.
s.18- SARS Virüsü: 2003
yılında ortaya çıkan SARS (severe a cute respiratar syndrome-şiddetli akut solunum sendromu) bir
virüsün gezegen boyunca nasıl büyük bir tahribata yol açabileceğinin mükemmel bir
örneğidir. Bu birdenbire ortaya çıkan virüs, iki veya daha fazla nispeten
faydalı virüsün vahşi hayvanlarda zamansız olarak karışması ve bunun insanlara
bulaşabilecek yeni bir virüs şeklinde mutasyon geçirmesi ile türemiştir. . . ,
Bu virüs aniden ortaya çıkan ve
insanlar arasında hızlı yayılan bir virüstür ve şiddetli grip-benzeri
belirtiler göstererek hızlı bir şekilde ölüme sebebiyet vermiştir. Mikrop ilk
olarak Kasım 2002'de Çin'in güneyinde
bulunan Guangdong vilayetinde saptanmıştır.
s.19- Ebola Virüsü:
. . , başka bir yeni mikrop Ebola virüsüdür. Bu virüs kan, organlar ve hatta
derinin katmanlarını istila ederek kurbanının gözlerinden bağırsaklarına kadar
her yerinin kanamasına neden olur. Virüs ismini Zaire'deki (şimdi Kongo
Demokratik Cumhuriyeti) Ebola Nehri'nden almıştır. İlk kez olarak 1976 yılında dört yüz köylü ve Belçikalı misyoneri etkileyerek
Yambutu köyünün büyük bir bölümünün yok olmasına neden olarak uluslararası
çapta dikkat çekmiştir. . . , Ebola virüsü 1995 yılında hala bir muamma olarak
etkisini sürdürmekteydi. Zaire, Kikwit bölgesinde başka bir büyük salgına neden
olmuştur.
Bu yok edici hastalığın işleyişini
anlamak için yoğun çaba gösterilmesine karşın dünya Uganda'da bulunan Gulu
kasabasını 1999-2000 döneminde vuran bir sonraki büyük salgına karşı hazırlıksız
yakalanmıştır. . . , hastalık için etkin bir tedavi yöntemi yoktur ve aktif
virüsü saptamak ve yüksek riskli alanlarda yayılmasını önlemek için hiçbir
etkin erken uyarı sistemi bulunmamaktadır.
s.21- Grip Virüsü: .
. , grip insan nüfusunun bir numaralı katili olarak bilinir. Yıl boyunca gezegen
üzerinde dolaşan bu virüs her yıl dünya çapında binlerce genç ve daha yaşlı
kişinin ölümüne neden olur. Bu virüs yalnızca bir nükleer yapı (RNA) sarmalına
sahip olduğu için, o hızlı bir şekilde değişebilir ve mümkün olduğunca çabuk
olarak genetik yapının yeni parçacıklarını harekete geçirir. . . , Son 150 yıl
içinde, yaklaşık her kırk yılda büyük bir küresel grip salgını meydana
gelmiştir. . . , Geçmiş yüzyılda üç grip pandemik
–dünya çapında yaygınlık- durumu olmuştur fakat 1918-19 döneminde olan
"İspanyol gribi" dünya tarihindeki en yok edici pandemik olarak öne
çıkmaktadır.
s.22- Yakın tarihte, Güneydoğu Asya ve
Çin'in farklı bölgelerinde "kuş"
gribi virüsü dünya tıp çevrelerinin dikkatini çekmiştir. . . , tavuklar için ölümcül oldukları
kanıtlanan fakat insanlara geçmesi henüz kanıtlanmamış olan bir virüs için,
Dünya Sağlık Örgütü gezegen çapında ülkelere acil müdahale planları
göndermiştir ve bir sonraki pandemik
grip vakasına karşı hazır olunmasını istemiştir. Bu hastalığa maruz kalan çok
az kişi ölmüştür. . . , kuş gribi virüsü, bağışıklık sistemleri enfeksiyonlarına
karşı genellikle savunmasız olan genç ve sağlıklı kurbanlar yaratmıştır. Masum
bir öksürük veya hapşırma ile bu kolay uyum sağlayan mikrobun insanlar arasında
etkin bir geçiş yolu bulabilmesi ve dünya çapında yaygınlaşabilmesi yalnızca
kısa bir zaman içinde olabilmektedir. . . , 2009 yılının Nisan ayının
ortalarında Mexico City'de başka bir virüs sessizce ortaya çıkmıştır. . . , yeni
bir grip virüsü tanımlanmıştır, H1N1 grip A virüsü yeniden ortaya çıkmıştır
fakat bu kez mikrop Avrupa ve Kuzey Amerika'daki domuzlardan genetik yapının
yeni parçacıklarını elde etmiştir ve onlarla bazı insan grip genleri
karışmıştır. Mikrop tanındığı zamanda, bu virüs insan sistemine zaten uyum
sağlamıştı ve öksürme ve hapşırma aracılığı ile kolayca insanlar arasında geçiş
yapabiliyordu. . . , grip virüsü hakkında tek bir şey öğrenmişsek bu onun ne
denli öngörülemeyen bir mikrop olduğudur.
s.23- HIV Virüsü: Kısaca HIV olarak bilinen insan bağışıklığını
yok eden virüstür. Bu RNA virüsü olasılıkla Afrika'da 1980'lerin başında ortaya
çıkmıştır. Ancak bilim adamları en az otuz
yıl öncesinde insan kan örneklerinde virüsü keşfetmişlerdir. . . , HIV
virüsünün bağışıklık sistemini bozmasından sonra hastalık aşamasını tanımlamak
için kullanılan tıbbi terim AIDS'dir.
Bu terim bağışıklık yetmezlik sendromu –hastalık tablosu- oluşumu anlamına
gelir. . . , HIV virüsünün AIDS'e yol açması yıllar alabilir çünkü virüsü baskı
altında tutan ilaçlar keşfedilmiştir. . . , Ancak HIV için hala tedavi yöntemi
yoktur ve bedende AIDS'in etkileri ortaya çıktığı zaman bu kesin ölüm ile
sonuçlanacaktır.
s.24- Bakteriler: . . , bakteriler çubuk, küre ve spiral gibi tek-hücreli organizmalardır.
Onlar sonsuz ve bağımsız bir
şekilde kendilerini kopyalayabilme kapasitesine sahiptir, kendileri için
yeterli besin ve uygun bir çevre -insan bedeni gibi- sağlayabilmektedir.
s.25- Bakteriler de, insanlar gibi,
DNA'ya sahiptir. Virüslerden farklı olarak, bakteriler çoğalmak için başka
hücrelerin genetik donanımlarına bağımlı değildir ve onlar birkaç yolla yeni
DNA elde edebilirler.
s.26- Virüsler kendi genetik
yapılarının küçük bir parçasını bakteriyel DNA içine geçirerek bakterilere
bulaştırma yeteneğine sahiptir. Bu oluşum enfekte olmuş bakterilerin evrimine yol
gösterebilir. Ancak virüs, hücreyi terk ettiği zaman bakterinin DNA'sının bir
kısmını alabilir ve bu genetik malzemeyi başka bakterilere geçirebilir.
Sayısal açıdan bakıldığında,
bakteriler gezegendeki en başarılı organizmalardır ve onlar hayal edilebilecek
her çevrede yaşama uyum sağlayabilirler. Bu mikroplar sülfür havuzlarından tamamen
oksijensiz havaya, derin deniz volkanlarının kaynayan sularına kadar her şeyin
içinde yaşayabilirler ve çoğalabilirler. Bakteriler ayrıca bizim en büyük doğal
enerji kaynaklarımızdan birisidir, çünkü onlar var olan hemen her türde oluşum
içinde olabilirler. Bazı türler yenilebilme yeteneği bile geliştirmişlerdir.
. . , Bazı tahminler bizim cildimizin
üzerinde santimetre karede 100.000'den daha fazla ayrı bakteri bulunduğunu öne
sürer! Ancak, virüslerden farklı olarak, tüm bakteriler kötü mikroplar
değillerdir. Biz pek çok konuda bakterilere bağlı olarak yaşarız.
s.28- Tüberküloz Bakterisi - Mycobacterium tuberculosis veya TB-: Bu bakteri tüm dünyada
ve yaşamın tüm aşamalarında yüzyıllardır insanları hasta etmekte ve öldürmektedir:
Yüzyıllar içinde Beyaz Ölüm veya verem gibi pek çok isimle anılmıştır. .
. , Bu mikrobun neden
olduğu klasik belirtiler akciğerlerden gelen kanlı öksürük, kilo kaybı ve
bitkinlik halidir: Aylar, bazen yıllar içinde, insanlar artık nefes alacak gücü
kalmayıncaya kadar mikrop tarafından "tüketilirler."
s.29- TB batı dünyasının çoğunda
geçici olarak ortadan kaldırılmıştır: Bu, sağlık koşullarının geliştirilmesi ve
genel beslenmenin yanı sıra 1950'lerden beri antibiyotiklerdeki gelişim ile
olmuştur. Ancak bakteri büyük ölçekli bir diriliş geçirmiştir ve hastalığın
yeni yapıları tedaviye karşı direnç kazanmıştır. . . , TB ve HIV'in etkileri özellikle alt-Sahra
Afrikası'nda yok edici olmuştur. Bu bölgede tüberküloz bir numaralı ölüm
nedenidir ve tedavi pek çok yerde birkaç günlük geçici çözümün ötesine
geçmemektedir.
Kolera Bakterisi: Kolera Vibrio cholerae adlı bir bakteriden
kaynaklanır. Bu özsel olarak bedenin suyunu kurutarak ölüme neden olmaktadır. .
. , Kolera mikrobu her
bağırsak hücresinde "salgı" düğmesine basar, emilimi durdurur ve
yalnızca saatler içinde beden ağırlığının yüzde 25 oranında azalmasına neden olur.
Hızlı ve büyük miktarlarda sıvı tedariği sağlanmazsa yirmi dört saat gibi kısa bir
zaman içinde ölüm gelir.
s.30- Kolera salgınları MÖ 500 yılına
kadar geri giden Sanskritçe yazılarda belgelenmiştir. Yüzyıllar boyunca
hastalık Hindistan ve Asya altkıtasında sınırlı kalmıştır fakat 1800'lü
yılların ortalarında, kolera Avrupa ve Birleşik Krallık'taki yoğun nüfuslu şehirlerde
en üst seviyesine ulaşmıştır. . . , (son salgın 1895 yılında olmuştu.)
s.31- Mantarlar: Küfler ve Mayalar: Mikroplar A.Ş.'nin üçüncü büyük birimi mantar olarak adlandırılan tek-hücreli ve çok-hücreli mikropların
karışık bir grubudur. Bu birimin üyeleri farklı yapıdadır ve onların insan,
hayvan ve bitkiler üzerindeki etkileri de benzer olarak farklıdır.
s.34- Parazitler: Mikroplar
A.Ş.'nin son biriminin üyeleri boyut olarak en büyük olanıdır fakat
meslektaşlarının çoğundan farklı rollere sahiptir. Parazitler başka canlı
organizmalardan beslenen mikroplardır. Onların çoğu kendi yaşam döngülerini
sağlamak için ve kendileri için mükemmel bir yuva olarak insan bedenini
kullanmaktadır.
s.35- Parazitler hayvanlardan insanlara,
insanlardan insanlara ve hatta insanlardan hayvanlara geçebilir. Bu mikroplar
bulaştıkları bünyelerin doku ve organlarında yaşayabilir ve çoğalabilirler. . .
, Parazitlerin yaklaşık
yüzde 70'i tek-hücreli mikroplardır. . . , Parazit Birimi'nde çalışanların diğer yüzde 30'u bizim çıplak
gözle görebileceğimiz büyük çokhücreli mikroplardır. Onlar yuvarlak kurt,
sivrikuyruk kurdu, kancalı kurt, bağırsak kurdu ve şeritlerdir. Bu mikropların
en fazla tercih ettikleri bünyeler bizim besin olarak etlerinden
faydalandığımız hayvanlardır.
s.36- Sıtma: Parazit
Birimi'nin en ünlü üyesi ölümcül bir hastalık olan sıtmaya neden olan Plasmodium adlı tek-hücreli mikroptur.
Bu ilgi çekici mikrop yüzyıllardan beri varlığını sürdürmektedir, dünyadaki hemen
her yerde yaşayabilmektedir ve hastalığın kontrol altında tutulması
girişimlerine karşı direnç geliştirmiştir. Sıtma insanlık tarihinin en etkin
hastalıklarından biridir ve onun etkisi Kuzey Amerika için artık pek fazla
hissedilmese de Güneydoğu Asya için halen yaygındır ve Afrika'da her yıl
yaklaşık bir milyon çocuğun ölümünden sorumludur.
s.37- Günümüzde en ciddi ve sıklıkla
ölümcül olan enfeksiyonlar, sıtma kaynaklı ölümlerin yüzde 9S'inden sorumlu bir
mikrop olan Plasmodium falciparum'dan
kaynaklanmaktadır. Bu parazit Afrika
nüfusları üzerinde yok edici bir etkiye sahip olmuştur. Bu alanda yaşayan
insanlar, onları hastalığa karşı koruyan bir genetik uyum geliştirmişlerdir.
s.50- Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 7
Nisan 1948'de yeni oluşturulmuş Birleşmiş Milletler'in bir birimi olarak
kurulmuştur. O zamandan beri 7 Nisan tarihi Dünya Sağlık Günü olarak
kutlanmaktadır. WHO Dünya Sağlık Kurulu tarafından yönetilmektedir. Bu kurul
tüm dünyadan temsilcilerden oluşmuştur ve organizasyonun yönünü belirler. 1948
yılında, Dünya Sağlık Kurulu elli beş üye ülkeden oluşmaktaydı; bugün 193 üyesi
vardır. WHO hastalıkları izleyerek, eğilimleri değerlendirerek ve gerektiğinde
uyarı yaparak sağlık alanında kritik öneme sahip konularda liderlik görevini
üstlenir.
s.51- . . , ilk büyük ilerleme yaklaşık iki yüz yıl önce insanları çiçek hastalığı musibetine karşı
koruyan bir aşının geliştirilmesidir.
Çiçek hastalığı MÖ 1156 yılında yüzünde izlerle ölmüş olan Mısır Firavunu V. Ramses'den
MS 165'te on beş yıl süren salgın boyunca Roma İmparatorluğu'nda ölen kişilere
kadar milyonlarca can almıştır.
s.52- 1718 yılında İngiltere'nin
İstanbul büyükelçisinin eşi ve üretken bir mektup yazarı olan Lady Mary Wortley
Montagu Türk "aşılama"
yönteminden bahsetmiştir. Ilımlı derecede bir çiçek hastalığı vakasında bunun
şiddetli bir hastalığa dönüşmesini önleme girişimi olarak irinin çıkarılması
anlatılmıştır.
s.60- Avrupa'da hala başlıca katil olan
veba hastalığının aşısı 1 897 yılında geliştirilmiştir ve 1 920'lerde çocuklar
için büyük bir ölüm nedeni olan bir solunum hastalığı difteri ve tetanos için
aşılar geliştirilmiştir. Ek olarak, boğuk boğuk öksürme ve Bacille
Calmette-Guerin (BCG) hastalığına karşı koruma sağlayan erken dönem bir aşı, küçük
çocukları şiddetli tüberkülozdan koruyan bir bağışıklık sistemi
geliştirilmiştir ve dünya çapında kullanılmıştır.
s.61- Dünya Sağlık Örgütü kısa adı EPI
olan Genişletilmiş Aşılama Programı oluşturmuştur. O dönemde gelişmekte olan
ülkelerde yaşayan çocukların yüzde 5'inden daha azı yaygın hastalıklara karşı
aşılanmıştı. EPI tüm çocuklara altı temel aşının yapılmasını içeriyordu.
Böylece şiddetli tüberküloz, difteri, yenidoğanlarda tetanos, boğmaca, çocuk
felci ve kızamık hastalıklarına karşı aşılanmış olunacaktı. 1980'li yıllar
boyunca bu altı aşı için küresel kapsam arttı ve bazı ülkelerde diğerlerinden daha
başarılı oldular; halk sağlığı müdahalelerinin çoğu, politik iradeye,
kaynaklara ve altyapıya bağlı olarak gerçekleştirilmiştir. Pek çok ülke UNICEF
ve Rotary International ile işbirliği içinde olmuştur ve günümüzde halen
uygulanmakta olan programlar geliştirmişlerdir.
s.62- Çocuk felci donanımlı su ve
kanalizasyon sistemlerine sahip olan endüstrileşmiş ülkeleri hedeflemekteydi.
s.65- . . , virüslerin yalnızca yeni
bir bünyeye bulaştıkları zaman hayatta kalabildiklerini hatırlarız. Onlar
istila edecek yeni hücreler bulamadıklarında öleceklerdir.
s.68- YIL AŞI
1798 Çiçek
hastalığı
1885 Kuduz
1897 Veba
1923 Difteri
1 926 Boğmaca
1 927 Tüberküloz
1935 Sarıhumma
İkinci Dünya Savaşı sonrası
1955 Çocuk
felci (enjeksiyon)
1962 Çocuk
felci (ağızdan)
1964 Kızamık
YIL AŞI
1967 Kabakulak
1970 Kızamıkçık
1981 Hepatit
B
1989 Tip
B Haemophilis influenzae
1995 Hepatit
A
1995 Suçiçeği
2000 Zatürre
2003 Menenjit
2007 HPV
(genital siğil virüsü)
s.71- . . , arsenik-bazlı ilaçlarının
keşfi sayesinde çok sayıda ilaç üretilmiştir. Yerel eczanelerde bulunabilen çok
sayıda ilaç ateş düşürmede, ağrı dindirmede ve burun akıntısını önlemede
kullanılabilir. Onlar hastalıkları tedavi edemeseler bile, rahatsızlıklardan
kurtulmada yardımcı olmak için önemli bir rol oynayabilir. Salvarsan bakterileri öldüren ve bakteriyel enfeksiyonları tedavi
edebilen antibiyotik olarak bilinen ilaçların ilkiydi. . . , hastalığa neden
olan mikrobun lifli bir materyal olan selülozdan yapılan güçlü bir hücre
duvarına sahip olduğu belirlenmiştir.
s.77- Antibiyotikler virüslerden kaynaklanan
enfeksiyonları tedavi etmezler fakat bizim bu enfeksiyonları tedavi etmeleri
için antibiyotiklere olan talebimiz bu ilaçların yaygın olarak kötü
kullanılmasına da yol açmaktadır. Gerekli olmayan ilaçların alınmasıyla
insanlar antibiyotiğe kendi bedenlerinde yerleşmesi için altın fırsat sunarlar,
böylece ilaca karşı dirençli olabilecek mikroplar üzerine bir baskı
oluşacaktır.
s.78- . . , çoklu-ilaca dirençli mikroplar
"süpermikroplar" olarak etiketlenmiştir. . , Halk sağlığı
yetkililerinin günümüzde en fazla ilgili oldukları süpermikrop
methisilin-dirençli Staph aureus veya MRSA adlı bir bakteridir.
s.91- . . , soğuk algınlığının 10'dan fazla
rinovirüs türünden kaynaklandığını biliyoruz. Ayrıca koronavirüs, adenovirüs,
parainfluenza virüs, respiratory syncitial virüs ve bazı enterovirüs'lerden kaynaklandığı
bilinmektedir. Soğuk algınlığına neden olan yüzden -100’den- fazla solunum
yoluyla geçen virüs vardır ve bu nedenle hastalığın tedavisinin zor olması
şaşırtıcı değildir. . , Sonunda, soğuk
algınlığı için sahip olduğumuz tek kesin tedavi zamandır. Daha iyisi ilk etapta
soğuk algınlığını önlemektir. Bu can sıkıcı virüslerin geçirilmesini önleme
konusunda en önemli ve etkin ölçü ellerimizi yıkamaktır. Ilık su ve sabunla veya
alkol bazlı temizlik maddeleriyle günde en az beş kez ellerimizi yıkamak soğuk
algınlığına yakalanma veya hastalığın başkalarına yayılması riskini
azaltacaktır.
s.92- Grip ateş, üşüme, öksürme, nefes
alma güçlüğü, kas ağrıları, zayıflık ve baş ağrısı gibi kötü belirtilere
sahiptir. Genç çocuklarda bu viral enfeksiyon ayrıca bulantı ve kusmaya neden
olabilir; o bazen "mikrobik gastrit" veya bağırsağa saldıran başka virüslerin
neden olduğu mide-barsak enfeksiyonu ile karıştırılır. . , ilgilenmemiz gereken
üç tür vardır: Grip A, B ve C. Bunlar arasında en ciddi olanı büyük farkla Grip
A'dır. Grip A'nın yegâne yeteneği özellikle insanlara karşı tehlikeli olacak
şekilde çok geniş bir türler yelpazesine yayılabilmesidir.
s.93- 1900'lü yıllarda dünya çapında
üç büyük salgın meydana gelmiştir. Bunların en korkuncu 1918-19 tarihli
İspanyol gribidir, dünya çapında yaklaşık kırk
milyon insan ölmüştür. 1957'de Asya gribi iki milyon kişinin ölümüne yol
açmıştır ve 1968'de Hong Kong gribi bir milyon ölümden sorumludur.
Yıllık veya mevsimlik grip genel olarak
kış aylarında en üst noktasına çıkar. Kuzey yarımküresi için bu dönem Ekim ila
Mart ayları arasıdır ve güney yarımküre için Haziran'dan Eylül'e kadardır. WHO
(Dünya Sağlık Örgütü) dünya nüfusunun yüzde 5 ila 15 kadarının her yıl gripten etkilendiği
tahmininde bulunmuştur. Yılda üç ila beş milyon arasında hastanelerde takip
edilen şiddetli vaka olmaktadır ve bunların 250.000 ila 500.000 kadarı ölümle
sonuçlanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde hastanede yatma ve ölümlerin çoğu yaşlı ve
kronik olarak hasta olan insanlar arasında olur. Bu kişilerin bağışıklık sistemi
virüs ile savaşamayacak durumdadır.
s.114- Alman doktor Robert Koch TB'ye
neden olan bakteriyi 1882'de tanımlamıştır ve 1905'te bu keşfi nedeniyle Nobel
Ödülü kazanmıştır. Aynı yıl Albert Calmette ve Camille Guerin ilk ve şimdiye kadar
tek olan TB aşısını geliştirmiştir. Bu aşı onların isimleriyle anılmaktadır:
Bacille Calmette-Guerin (BCG). Aşı insanlar üzerinde ilk kez 1921 'de test
edilmiştir ve ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere, Almanya ve
Kanada'da yaygın olarak kullanılmıştır. Aşı hiçbir zaman Birleşik Devletler'de
yaygın bir şekilde kullanılmamıştır çünkü halk sağlığı yetkilileri onun etkinliği
konusunda ikna olmamışlardır. BCG her ne
kadar miliyer formundaki gibi hastalığın şiddetli soylarına karşı –özellikle
çocuklar için- bazı korumalar sunsa da mikrobun bulaşmasından sonra insanları
korumada başarısız olmaktadır. Günümüzde
BCG hala çok sayıda vakanın meydana geldiği bölgelerde çocuklara karşı koruma
sağlamaktadır. Ancak pek çok gelişmiş ülkede kullanımı durdurulmuştur.
s.143- Çiğ sütün daha fazla vitamin içerdiğine, daha besleyici olduğuna ve hatta
daha lezzetli olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur; gerçekten de çiğ
sütte daha fazla olan tek şey mikroplardır. Gözler kapalı olarak yapılan tatma
testlerinde insanlar çiğ ve pastörize edilmiş süt arasındaki farkı
söyleyememektedir.
s.144- 1920'lerde hayvanlar ve insanlarda
Listeria'nın neden olduğu klinik bir hastalığın ayrıntıları rapor olarak
yayınlanmıştır. Ancak 1952 yılına kadar Listeria menenjitin ve sepsis
hastalığının ciddi bir nedeni olarak tanınmıştır. Menenjit beyin zarının bir enfeksiyonu
ve sepsis kandaki bir enfeksiyondur.
s.160- . . , bakteri gelişimini önlemek için
besinleri buzdolabında saklamak ve çoğu mikrobu etkin bir şekilde öldürebilmek
için etler, deniz ürünleri ve sebzeleri pişirmektir.
s.185- . . , Eğer sivrisineklerin bol
bulunduğu bir yerde yaşıyorsanız sivrisinek uzaklaştırıcı koku içeren veya
limonlu okaliptüs yağı sürülmüş giysiler giyin. Bunlar sivrisinekleri öldürmese
de sizi ısırmaları konusunda daha az çekici olursunuz. Eğer akşamları veya
sabahın erken saatlerinde açık alandaysanız uzun kollu gömlek ve uzun pantolon
giyin. Batı Nil virüsü taşıyan sivrisinekler günün bu saatlerinde daha aktif
olurlar. Sivrisinekler koyu renklere karşı daha eğilimli oldukları için açık
renk giysiler giymeyi tercih edin.
s.232- . . , Sıtma dört farklı mikrop
türünden birisinin neden olduğu şiddetli ateş hastalığıdır. Bu dört tür içinde
en ölümcül olanı falciparum'dur. Diğerleri vivax, ovale ve malariae'dir. Bunlar
Plasmodium mikrobunun dört farklı türüdür. Hastalık yüksek ateş, şiddetli kas
ağrıları, baş ağrısı ve kusma belirtilerine sahiptir.
s.233- Sıtma (malarya) İtalyanca
"kötü hava" anlamına gelen sözcükten türetilmiştir ve bin yıldan daha
uzun bir süreye sahip kayıtlı geçmişe sahiptir.
s.234- Sıtmaya neden olan parazit Plasmodium
1880 yılında Fransız ordu cerrahı Charles Laveran tarafından Cezayir'de görev yaparken
keşfedilmiştir.
İlginç bilgiler. Ben bu kitabı okuduktan sonra hepten paranoyak olurum kesin.
YanıtlaSilsanmıyorum, sadece duyduğunuz bilgilerin ne kadarı doğru öğrenmiş olduğunuz için rahatlarsınız. :)
Sil