Akıntıya kapılıp gidiyoruz!
Gecenin karanlığı bastırdı. Sanki dünyanın her yanı simsiyah sanacağım bilmesem öyle olmadığını. Her yer bulunduğu coğrafyaya özgü. Bazı erler geceye teslimken bazı yerler de gündüz, apaydınlık.
Geceden yeni çıktım galiba, kim
bilir belki de çıkamamışımdır. Doğumla birlikte giriliyor geceye. Gündüze geçiş
zaman alıyor. Eğer şanslıysa o da. Bütün ömrünü gecede geçirenler de var. Az
şanslı olanlar, dişiyle tırnaklarıyla yırtmaya çalışarak bir ışık demeti
görmeye çalışıyorlar.
Gördükleri zaman da emin olamıyorlar. İlk defa yenilen bir
yemek türü gibi, mideyi bozar ya, işte öyle rahatsız ediyor ışık. O kadar emeğe
değip değmediğini anlamaya çalışarak geçiyor zaman. Anladığından emin bile
olamayarak yırttığın perdeyi azıcık daha yırtarak genişletmeye çalışıyorsun,
içeriyi rahat görebilmek için.
Altmış, yetmiş yıl hatta seksen, doksan yıllık bir ömürde,
gecede mi gündüzde mi yaşadığını düşünemeden gidenleri gördükçe insan bir tuhaf
hissediyor kendisini. Bir mağarada yaşıyorsunuz, içeriye aydınlık çakıyor bir
an, gözler alışık olmadığından kamaşıyor. Bir süre körlük yaşıyorsun. Sonra düzeliyor.
Karanlığa alışmış göz rehberlik ediyor kişiye.
İşin daha da tuhaf yanı, ışığın olmasını isteyenin olmaması. Değişikliğe
ayak uydurabilmek zor. Zor olmasının yanında zaman alacak olan bir durum. İçlerinden
birkaç kişinin ışığı düşünmesi çok kısa sürede bir şey ifade etmeyecek. Sadece o
kişilerin tuhaflığı olarak düşünülecek. Belki de zaman içinde çoğalamadan
nesillere aktarılamadan sönecek.
Bilmek önemli. Öğrenilinceye kadar emek sarf edilip zaman
harcanır. Bilginin değerli olabilmesi için öğrenilenin aktarılması gerekir. Aktarılamayan
bilgi öğrenilmemiş demektir. Aynı zamanda da değersizdir. Sadece kilitli bir
kutuda saklanmaktadır. Ne saklayana ne de başkasına faydası yoktur. Hatta ortada
yoktur.
Mesele anlatabilmektir. Kime? Akademisyenlere mi, üniversite
mezunlarına mı, lise, ortaokul, ilkokul mezunlarına mı, kime anlatılmalı? Kime anlatılıyor?
Öncelikle, otorite ortadan kalkmalı paylaşabilmek için. Paylaşım
eşit şartlarda olmalı. Amir, memur değil, ast, üst değil, iki birey arasında
olmalı paylaşım. Eşitlikten kasıt, fizikselliktir. A şahsı, b şahsı gibi. Prof.,
ilkokul mezunu gibi.
Profesör, kendini bilgili ve sınıf olarak farklı gördüğünde
ilkokul mezunundan, bildiğini de anlatmaya gerek görmeyecektir. Bildiğini sadece
kendi sınıfından insanlara anlatmayı kolaycılık olarak kabullenecektir. Kısır bir
çemberin içinde dolanıp duracaktır.
Demek istediğim şu: bilgi çoğaldı. Eğrisi, doğrusu karıştı. Hangisinin
işe yarar hangisinin zarar verir olduğunu seçmek bilgi birikimini gerektiriyor.
Toplumların bilgilendirilebilmesi için sağlıklı bilgi iletişim ve paylaşım
ağları kurulmalıdır. Aksi halde dünyada yaşanan durum daha da hızlanarak
cehalete doğru ışık hızına yakın seyretmektedir toplumlar. Amerika, Avrupa fark
etmiyor.
Toplumlar cahilleşiyor. Şiddet artıyor. Yöneticiler cehaleti
kullanmayı seçiyor çünkü bilgisizler. Ve bilgisiz yöneticilerin seçimleri
kazanması daha da kolaylaşıyor ve kolaylaşacak. Çünkü doğru bilgiyle donanmış
insan sayısı azalıyor gitgide.
Bilgisiz insan özgür olamaz, daima etki altında kalır. Kişisel
çıkarlar daima ön plandadır ve çıkarla kolaylıkla etkilenerek avlanır. Avlanan seçmenin
verdiği karar da doğru olamaz. Dolayısıyla çoğunluk yanlış kararlar alacak,
yanlış yöneticiler seçilecek, adına da demokrasi denilecek. Dünya birkaç yüz –bin-
kişiye peşkeş çekilecek.
Saçmalamayı burada keseyim bari. Başlangıçta derdim üçer,
dörder kelimeden ibaret cümleler kurarak iletişimin kolay olacağını, daha çok
kişiye ulaşılacağını falan yazacaktım bir deneme olarak.
Usta bir yazarın ifadesini -“Roman, ilkokul dört veya lise
seviyesindekiler içindir.”- hazmetmekte
epeyce zorlandım. Hatta tam olarak hazmedebilmiş de değilim henüz. Ama katılıyorum.
Roman’ın ortaya çıkışı ve yolculuğu dikkate alınırsa sözün doğruluğuna
katılmamak mümkün değil. Hele “bestseller” –en fazla satanlar- listeleri
düşünüldüğünde ne tür bir el veya ellerin Roman’ın arkasında olduğu
anlaşılabilir.
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.