SAYFALAR

Salı, Şubat 07, 2017

EBEVEYN VE EVLAT

EBEVEYN VE EVLAT
ebeveynlerin dikkat etmesi gerekenler.
Ebeveyn

        Neden bu başlığı koydum ben bu yazıma? Önce onu açıklayayım size sevgili misafirlerim.
                Biraz önce 77 yaşındaki babam banyo yapmak istedi. Kış günü içinde bulunduğumuz günler ve hava soğuk. Tamam dedim. Hiçbir yardım istemedi benden. Kendi işini kendisi görebilen bir yaşlı; aynı zamanda Parkinson rahatsızlığı var ve yaklaşık 5. Yılın içindeyiz tedavide. Tedavinin ilk aylarından itibaren çok iyi cevap aldık. İştahı, ilaçları nedeniyle; oldukça fazla ve kendi çapında günlük 500-1000 metre kadar yürüdüğü için kilo almıyor. Bir öğünde bir ekmek ve iki tabak yemek rahatlıkla yiyor. Önceleri alışamadım ben bu duruma, zamanla kabullendim.
                Banyoda elektrikli şofben var. Açmış, 2 ayarında ve suyu da fazla açmış. Kısacası soğuk suyla banyo yapmış. Haber vermedi de bana banyo yaparken. Bu durumu yemekte öğrendim. Şikâyet etti, suyun soğukluğundan ve banyonun soğukluğundan. Ben biraz düşündüm babamın gençlik ve benim çocukluk yıllarımı veya gençlik yıllarımı. Anılarım canlandı birden.
                     Akan zaman içinde hatırladığım bir anımı yazacağım buraya.
                Konya’ya kardeşimi ziyarete gittik birlikte babamla, yıl 1985 olabilir. Kardeşim asker ve yeni dağıtım oldu Konya’ya. Sanırım Meram’daydı birliği.
                Akşam otelde kalıyoruz. Havalar biraz soğuktu. Kış ayları içinde veya sonbaharın sonlarında bir hafta sonuydu. Akşam girdim yatağa fakat üşüyorum. Sordum o zaman ben, kardeşim ve babama. “Üşüyoruz” dediler. Bunu üzerine ilave battaniye istemeye karar verdim ve oda hizmetini aramak için telefona sarıldım. Babam şiddetle engel oldu bana. Yatmamızı söyledi. Israrını ve karşı çıkmasını bir türlü anlayamadım o zamanlar. Sonrasında da bazen aklıma gelirdi, yine anlayamamıştım.
                İkinci gün akşam yemeğinde döner istedik yemekte. Dönerler geldi, baktım benim tabaktaki döner parçalarından bir kısmı yanık ve sertleşmiş. Elimi kaldırıp garsona baktım. Garson geldi masamıza. Tabağımı işaret ederek “Yanık ve sert” olduğunu söyledim. Tam garson alıyordu ki; babam engel oldu, çaresizce yüzüme baktı garson ve geriye bıraktı ben ilave bir şey söylemeyince. Yanık ve sert döneri zevksizce yedim o akşam. Babama kızdım elbette.
Şunu söylemeden geçmeyeyim; babam otoriter biriydi. 3 yaşında öksüz kalmışlar; en büyüğü 12 yaşında olan diğer üç kız kardeşiyle birlikte. Yokluklar içinde büyümüşler. Birisi gözünden rahatsızlanarak hayatını kaybetmiş.  Kimseden aman dilemeden akan zaman içinde hayatlarını sürdürmüşler, ilkokulu üçüncü sınıfa kadar devam etmiş. Fakirlik ve kimsesizlikten okumak için köyden dışarıya gidememiş. Öğretmeni ısrar ettiyse de kız kardeşi ısrarla karşı çıkmış. Kız kardeşleri hiç gidememiş okula.
                Bunları neden yazdım şimdi? Yetişme psikolojisini öğrenin ve biraz sonra yazacaklarımı değerlendirmede faydası olur düşüncesiyle yazdım.
                Geldim şimdi başlıktaki anlatmak istediğime. Özet olarak: Evlatlar belli bir yaşa kadar, ebeveynlerinin yaptıklarını ve davranışlarını doğru kabul ediyorlar. Çünkü model örnekleri onlarda görüyorlar. Zamanla düşünmeye başlıyorlar geriye dönüp bakarak ve kendilerine göre tekrar bir değerlendirme yaparak ayıklama yapıyorlar eğri ve doğrularda; yanlışlıkları seçip atıyor yerine kendi yaşamından edindiği doğruları koyuyorlar.
                Ben de 30’lu yaşlarıma kadar çok düşünüp analizler yaptım ve seçip ayıkladım çok şeyi ama bir türlü bitmek bilmiyorlar.  Bugün banyo durumundan sonra tekrar düşündüm nedenleri konusunda.
                Çok yoksul ve kimsesiz büyüdüğü için, davranışlarını başkalarının gözüne batmamak üzerine ayarlamış hep. Çünkü herhangi bir durumda kendisini koruyup ve kollayacak kimsesi olmamış. Şartlar nasıl gelişirse olduğu gibi kabullenip, altlarından kalkmaya çalışmış bütün zorlukların. Kimseden bir şey istememiş; belki de isteyip alamadı. Büyük ihtimalle isteyip de alamadı o günlerin şartlarında. Haline razı oldu akan zaman içinde. Hiçbir durum ve şarttan şikâyet etmedi ve ettirmedi çevresine de. İsteyen herkese yardım etti elinden geldiği kadarıyla. Çocukluğumda etrafında bir sürü genç delikanlı vardı onu örnek alan. Hatta Almanya’ya gittiğinde, giydiği şapkasını istemeye gelen gençler bile hatırlıyorum da Annem vermemişti.
                Elbette ben babamın doğruluğunu, dürüstlüğünü ve mertliğini takdir etmişimdir. Yürüyüşümü bile ona uydurarak sopa gibi dimdik yürümeye çalıştığım zamanlarımı çok iyi hatırlıyorum. Dürüstlük ve yalan söylememe konusunda tek modelimdi babam. Hatta bir gün dayımın kızının lastik ayakkabısının arkasını kesmiştim, benimkisini kestiği için; dayım da benim kulağımı çekip iki tokat attı, Osmanlı tokadıydı. Anamın canı yandı yediğim tokattan; beni koruyamamıştı  abisinden. Dayım gidince de: “Ananı doğrucu mu s…. De, ben yapmadım demiyorsun” demişti, bana üzgün suratıyla acıyarak bakmıştı.
                Anneler ve babaların rolleri çok önemli. Çocukların çok şey düşünemediklerini ve anlamadıklarını düşünmesinler hiçbir zaman. Bebeklikten itibaren bu böyle bana göre. Çocukların her yaşının kendine özgü bir anlayış tarzı var ve ebeveynler bunu çoğu zaman -özellikle bebeklik ve çocukluk yaşlarında- göz önünde bulundurmuyorlar. Gençlik ve sonralarında biraz daha dikkat eder oluyorlar belki ama iş işten çoktan geçmiş oluyor ve çocuklarına eleyip aklaması gereken tonlarca pirinç yığıveriyorlar önlerine. Çoğu çocuk belki hiç fark edemeden akan zaman içinde yollarına devam edecekler. Bazıları fark edip uğraşmaya başlayacaklar, kızacaklar ebeveynlerine, darılıp kırılacaklar içten içten. En cesaretlisi yüzlerine söyleyecek açık açık; yaptıkları kötülükleri hiç düşünmeden. Tabii ki ebeveynler de bilerek ve isteyerek yapmıyor yaptıklarını çocuklarına. Doğru bildiği şeyler onların da yaptıkları ve söyledikleri.
                Ben de çoğu zaman şikâyet etmedim hiçbir zorluktan. Katlandım kendimce, için için ağladım bazen dayanılmaz olduğunda şartlar. Nedense yardım isteyecek kimse bulamadım çevremde; istediysem de yardım edenler çare olamadı dertlerime. Zaman akıp geçti öylece. Şimdi de bu günlerde yolculuk yapıyorum “akan zamanda. Düşünüyorum da: Yaşam şartlarının getirdikleri ve öğrettikleriyle karşılaştığım şeyleri zaten kendim çözebildim, çok çaba sarf ederek de olsa. Kendi kendime öğrendim ve kendime göre yöntemler geliştirdim yaşamda.
                Babam da hatırladı bahsedince Konya olayını ve “Senle miydi o?” diye sordu bana. Ben de: “Neden karşı çıkmıştın o zaman?” diye sorduğumda: Hiçbir cevap alamadım. Çünkü hiç düşünmedi belki de nedenini, ya da farklı olmasını. Şu an bile hiçbir şeyden şikâyeti yok. Onun halini bazen çok yadırgıyorum ve hiç tanımadığım bir kişi oluveriyor.
07-02-2017-21-30
Halil GÖNÜL
Aydın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.