EBEVEYN VE EVLAT
Ebeveyn
Neden bu
başlığı koydum ben bu yazıma? Önce onu açıklayayım size sevgili misafirlerim.
Biraz
önce 77 yaşındaki babam banyo yapmak istedi. Kış günü içinde bulunduğumuz
günler ve hava soğuk. Tamam dedim. Hiçbir yardım istemedi benden. Kendi işini
kendisi görebilen bir yaşlı; aynı zamanda Parkinson rahatsızlığı var ve
yaklaşık 5. Yılın içindeyiz tedavide. Tedavinin ilk aylarından itibaren çok iyi
cevap aldık. İştahı, ilaçları nedeniyle; oldukça fazla ve kendi çapında günlük 500-1000
metre kadar yürüdüğü için kilo almıyor. Bir öğünde bir ekmek ve iki tabak yemek
rahatlıkla yiyor. Önceleri alışamadım ben bu duruma, zamanla kabullendim.
Banyoda
elektrikli şofben var. Açmış, 2 ayarında ve suyu da fazla açmış. Kısacası soğuk
suyla banyo yapmış. Haber vermedi de bana banyo yaparken. Bu durumu yemekte
öğrendim. Şikâyet etti, suyun soğukluğundan ve banyonun soğukluğundan. Ben biraz düşündüm
babamın gençlik ve benim çocukluk yıllarımı veya gençlik yıllarımı. Anılarım canlandı
birden.
Akan zaman içinde
hatırladığım bir anımı yazacağım buraya.
Konya’ya
kardeşimi ziyarete gittik birlikte babamla, yıl 1985 olabilir. Kardeşim asker
ve yeni dağıtım oldu Konya’ya. Sanırım Meram’daydı birliği.
Akşam
otelde kalıyoruz. Havalar biraz soğuktu. Kış ayları içinde veya sonbaharın
sonlarında bir hafta sonuydu. Akşam girdim yatağa fakat üşüyorum. Sordum o zaman ben, kardeşim
ve babama. “Üşüyoruz” dediler. Bunu üzerine ilave battaniye istemeye karar
verdim ve oda hizmetini aramak için telefona sarıldım. Babam şiddetle engel
oldu bana. Yatmamızı söyledi. Israrını ve karşı çıkmasını bir türlü anlayamadım
o zamanlar. Sonrasında da bazen aklıma gelirdi, yine anlayamamıştım.
İkinci
gün akşam yemeğinde döner istedik
yemekte. Dönerler geldi, baktım
benim tabaktaki döner parçalarından
bir kısmı yanık ve sertleşmiş. Elimi kaldırıp garsona baktım. Garson geldi
masamıza. Tabağımı işaret ederek “Yanık ve sert” olduğunu söyledim. Tam garson
alıyordu ki; babam engel oldu, çaresizce yüzüme baktı garson ve geriye bıraktı
ben ilave bir şey söylemeyince. Yanık ve sert döneri zevksizce yedim o akşam. Babama kızdım elbette.
Şunu söylemeden
geçmeyeyim; babam otoriter biriydi. 3 yaşında öksüz kalmışlar; en büyüğü 12
yaşında olan diğer üç kız kardeşiyle birlikte. Yokluklar içinde büyümüşler. Birisi
gözünden rahatsızlanarak hayatını kaybetmiş.
Kimseden aman dilemeden akan
zaman içinde hayatlarını sürdürmüşler, ilkokulu üçüncü sınıfa kadar devam
etmiş. Fakirlik ve kimsesizlikten okumak için köyden dışarıya gidememiş. Öğretmeni
ısrar ettiyse de kız kardeşi ısrarla karşı çıkmış. Kız kardeşleri hiç gidememiş
okula.
Bunları
neden yazdım şimdi? Yetişme psikolojisini öğrenin ve biraz sonra yazacaklarımı
değerlendirmede faydası olur düşüncesiyle yazdım.
Geldim
şimdi başlıktaki anlatmak istediğime. Özet olarak: Evlatlar belli bir yaşa
kadar, ebeveynlerinin yaptıklarını ve davranışlarını doğru kabul ediyorlar. Çünkü
model örnekleri onlarda görüyorlar. Zamanla düşünmeye başlıyorlar geriye dönüp
bakarak ve kendilerine göre tekrar bir değerlendirme yaparak ayıklama
yapıyorlar eğri ve doğrularda; yanlışlıkları seçip atıyor yerine kendi yaşamından
edindiği doğruları koyuyorlar.
Ben
de 30’lu yaşlarıma kadar çok düşünüp analizler yaptım ve seçip ayıkladım çok
şeyi ama bir türlü bitmek bilmiyorlar. Bugün
banyo durumundan sonra tekrar düşündüm nedenleri konusunda.
Çok
yoksul ve kimsesiz büyüdüğü için, davranışlarını başkalarının gözüne batmamak
üzerine ayarlamış hep. Çünkü herhangi bir durumda kendisini koruyup ve
kollayacak kimsesi olmamış. Şartlar nasıl gelişirse olduğu gibi kabullenip,
altlarından kalkmaya çalışmış bütün zorlukların. Kimseden bir şey istememiş;
belki de isteyip alamadı. Büyük ihtimalle isteyip de alamadı o günlerin
şartlarında. Haline razı oldu akan zaman içinde.
Hiçbir durum ve şarttan şikâyet etmedi ve ettirmedi çevresine de. İsteyen herkese
yardım etti elinden geldiği kadarıyla. Çocukluğumda etrafında bir sürü genç
delikanlı vardı onu örnek alan. Hatta Almanya’ya gittiğinde, giydiği şapkasını
istemeye gelen gençler bile hatırlıyorum da Annem vermemişti.
Elbette
ben babamın doğruluğunu, dürüstlüğünü ve mertliğini takdir etmişimdir. Yürüyüşümü
bile ona uydurarak sopa gibi dimdik yürümeye çalıştığım zamanlarımı çok iyi
hatırlıyorum. Dürüstlük ve yalan söylememe konusunda tek modelimdi babam. Hatta
bir gün dayımın kızının lastik ayakkabısının arkasını kesmiştim, benimkisini
kestiği için; dayım da benim kulağımı çekip iki tokat attı, Osmanlı tokadıydı.
Anamın canı yandı yediğim tokattan; beni koruyamamıştı abisinden. Dayım gidince de: “Ananı doğrucu mu
s…. De, ben yapmadım demiyorsun” demişti, bana üzgün suratıyla acıyarak
bakmıştı.
Anneler
ve babaların rolleri çok önemli. Çocukların çok şey düşünemediklerini ve
anlamadıklarını düşünmesinler hiçbir zaman. Bebeklikten itibaren bu böyle bana
göre. Çocukların her yaşının kendine özgü bir anlayış tarzı var ve ebeveynler
bunu çoğu zaman -özellikle bebeklik ve çocukluk yaşlarında- göz önünde
bulundurmuyorlar. Gençlik ve sonralarında biraz daha dikkat eder oluyorlar
belki ama iş işten çoktan geçmiş oluyor ve çocuklarına eleyip aklaması gereken
tonlarca pirinç yığıveriyorlar önlerine. Çoğu çocuk belki hiç fark edemeden akan zaman içinde yollarına devam
edecekler. Bazıları fark edip uğraşmaya başlayacaklar, kızacaklar
ebeveynlerine, darılıp kırılacaklar içten içten. En cesaretlisi yüzlerine
söyleyecek açık açık; yaptıkları kötülükleri hiç düşünmeden. Tabii ki
ebeveynler de bilerek ve isteyerek yapmıyor yaptıklarını çocuklarına. Doğru bildiği
şeyler onların da yaptıkları ve söyledikleri.
Ben
de çoğu zaman şikâyet etmedim hiçbir zorluktan. Katlandım kendimce, için için
ağladım bazen dayanılmaz olduğunda şartlar. Nedense yardım isteyecek kimse
bulamadım çevremde; istediysem de yardım edenler çare olamadı dertlerime. Zaman akıp geçti öylece. Şimdi de bu
günlerde yolculuk yapıyorum “akan zamanda.
Düşünüyorum da: Yaşam şartlarının getirdikleri ve öğrettikleriyle karşılaştığım
şeyleri zaten kendim çözebildim, çok çaba sarf ederek de olsa. Kendi kendime
öğrendim ve kendime göre yöntemler geliştirdim yaşamda.
Babam
da hatırladı bahsedince Konya olayını
ve “Senle miydi o?” diye sordu bana. Ben de: “Neden karşı çıkmıştın o zaman?” diye
sorduğumda: Hiçbir cevap alamadım. Çünkü hiç düşünmedi belki de nedenini, ya da
farklı olmasını. Şu an bile hiçbir şeyden şikâyeti yok. Onun halini bazen çok
yadırgıyorum ve hiç tanımadığım bir kişi oluveriyor.
07-02-2017-21-30
Halil GÖNÜL
Aydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.