SAYFALAR

Pazar, Mart 12, 2017

Pazar Gözlemim-3-Bir Saksı Umut

Bir Saksı Umut

                       Merhaba tekrar, sevgili Misafirler.
                Diğer Pazar Gözlemlerim'i okumak isterseniz isimlerine tıklayın 1.Pazar gözlemim, Pazar Gözlemim-2
                Bu yazımda otlu sac pide yediğimi anlatmayacağım size. Artık alışkanlık gibi bir şey oldu bende.
                Bugün daha fazla dolaşmak için zaman ayırdım kendime. Hava oldukça soğudu ikindi üzeri ve ben oturduğum yerde üşümeye başladım. En iyisi hareket etmektir felsefesiyle o sokak senin bu sokak benim epeyce dolaşıp durdum çevreme bakına bakına.
                Yaşlı bir kadın gözüme takıldı sokak başında. Yalnızlık hisleriyle dolu bakışlarında koskoca bir hayat okunuyordu sanki.
                   Kendi halinde ve kendi dünyasında gezinip duran bir hali vardı. Bakışları donuk, artık çok fazla bir beklentisi kalmamış bu dünyadan ve geleceğinden. Nasıl olursa bugünü karınca kaderince yaşamaya çalışan haliyle bir umut diyerek çıkmış pazara.
                Yaşlı dediysem de 50-60 yaşlarında ama daha yaşlı görüntüsü var benim gibi. Hayat çok fazla yıpratmış. Az kilolu, bembeyaz saçları ve üstü başı düzgün, temiz haliyle bir plastik tabure üstünde oturmuş, önünde küçük saksılarda kendi yetiştirdiği 10 kadar çiçek, biraz biraz -ikişer avuç kadar- kuruttuğu nane, fesleğen, gibi baharatlardan ibaret toplamda bir metre kareyi geçmeyen bir sergi mendili var.
                Kendisine hissettirmeden etrafta dolanıp durdum biraz. Ne veya neler hissediyor olduğunu merak ettim. Konuşmakla ortaya çıkacak şeyler değildir hisler. Pek kolaylıkla anlatılmaz olanları vardır bir de laf olsun torba dolsun diye anlatılanlar. Yaşanılan ve durmadan için için kaynayan hisler ise artık demlenmeye geçmiş yavaş yavaş oturmuş bir köşelerde durmadan sizi gözetler.
                Vardım yanına “hayırlı işler” dedim gülümseyerek ve sergisine bakarak. Kafasını kaldırıp baktığında gözlerinin parladığını gördüm. Sessizce içindeki dünyasında oturan kadının kapısını çalmıştım. Bakışları mallarımdan al demiyordu, “Ben çaresiz ve zavallı değilim, bak marifetlerime, daha yapmak istediklerim var; örneğin torunlarıma oyuncak, giyecek bin bir çeşit hediyeler almak istiyorum… Kimselere muhtaç olmadan yaşamak istiyorum, kimseye de minnetim yok…” Gözlerinin sohbeti çok tatlı ve derindiler.   
                “Şu, şu küçük kırmızı olan çiçek ne kadar?  Dediğimde canlandı birden, açtı kilitlenmiş kapılarını ve güneş girmesin diye kapattığı gönül penceresini. Pırıl pırıl oldu dünyası. Kalktı ayağa biraz zorlanarak ve fiyatını söyledi çekinerek. Biraz da erkek olmama şaşırmıştı belki de çiçek böcek işleriyle genelde bayanlar uğraşır diye mi düşünüyordu ne?
                Gösterdiğim çiçeği aldım pazarlık yapmadan. Zaten pazarlık işini beceremem de oldum olası, çok kazıklar yediğimi de bilirim bu yüzden. Burada pazarlık yapmanın anlamı da yoktur zaten. Düşküne bir yumruk da sen vur gibidir pazarlık etmek. Diğer baharatlardan da naneyi ve fesleğeni de aldım, toplam parasını ödedim.  Şundan da ister misin? Gibilerden sorular sormadı bana hiç. Açık göz pazarcılardan değildi. Doğrusunu demek gerekirse pazarcı değildi kadın. Mal satmıyordu pazarda, umut satıyordu, umutlarını almak için.
                Biraz felsefe yapayım size. Aslında böyle pazarlarda genellikle küçük pazarcılar mal satmazlar umutlarını satarlar. En kolay işlerden görülür pazarcılık, değildir hatta en zor işlerden birisidir. Bir gün önceden hazırlık yapacaksın. Sabahın köründe sıcacık yatağından kalkacaksın kar, kış, sıcak demeden ve düşeceksin yollara. Umutlarını sereceksin tezgâha ve bir çay söyleyeceksin kendine. Oturacaksın tezgahının arkasındaki taburene ve umut dolu yudumlar alacaksın bardağından. Çok çabuk da tükeniverir meret çay bardak da bir daha söylersin tadını alabilmek için ve başlarsın beklemeye etrafa göz gezdirerek.
                İlk müşterin geldi mi? Hele bir de satışın oldu mu değme keyfine; bugün şanslı günüm dersin kendi kendine ve nasıl başlarsa öyle gider diye düşünürsün umutla beklersin akşam karanlığına kadar. El etek çekilmeye başladığında artık umutlar ya suya düşmüş ya da yerini bulmuştur, başlarsın yavaş yavaş toparlanmaya. Satışın az olmuş ise toparlanmak zor gelir, yorgunluğun üstündedir olduğu gibi. Çare yoktur toparlanacaksın ve umutları götüreceksin seni bekleyenlerine.
                “Nasıl gitti bugün?” diyenlere “Şükür, Allah bereket versin, ağız tadıyla yemek nasip etsin” dersin ve Pazar çantanı alıp uzatırsın sevenlerine yolunu bekleyenlerine. Çıktın mı eve bir de sofran hazırsa vay anasına, değmesinler keyfine. Gün yorgunluğun kayboluverir birden, başkaları için bitmek üzere olan gün yeni başlamıştır daha ve şafak yeni söküyordur.
                Evet sevgili insanlar, pazarlarda umutlar alınır satılır, hiç kimseler fark etmeden. Bazıları turp, pırasa, elma armut, lahana, marul, tere… daha sayamayacağım kadar ürün alır veya satar. Torbasına koyan da tezgâhtan satan da umut alır ve satarlar. Herkesin kendine göre beklentisi vardır. Alanlar ucuz ve kaliteli olsun ister, satanlar da bol müşteri ve bol para ister. Bazen de hiç kimsenin istediği olmaz. Denge kendiliğinden kurulur buralarda arz-talep der ya hani iktisat ve ekonomi bilimi, işte öyle arz ve talep dengesine göre her şey oturuvermiştir pazarın her köşesine.
Bir saksı Umut
                Çiçeğimi getirip mutfak camının önüne koydum bol güneş alsın diye ve arada bir sulayacağım yudum yudum. Baharatları da yemeklere atacağım gıdım gıdım, aroma katsınlar aşıma diye.
                Size bir soru sorayım mı bu arada? Sor der gibi cılız sesler duydum sanki. Haydi sorayım o zaman. “Hangi yemekler lezzetlidir sizce?
                Gelecek yazıda buluşmak üzere şimdilik hoşça ve mutluca kalın.

                                                                                                                              12-03-2017
                                                                                                                              Halil GÖNÜL  

Görsel: Pixabay.com

2 yorum:

  1. İçinde mutluluk ve huzur varken yediğin yemekler lezzetlidir. Bir de karşında aynı yemeği paylaştığın tatlı insanlar varsa tadına doyum olmaz:) Aslında hep umut peşinde insanlar. Bir umut için yaşıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Sevgili "deryada damla" Nazik ziyaretiniz ve yorumunuz için. Ne güzel tarif etmişsiniz, umut olmadan yaşamak mümkün değil. çok haklısınız. Tekrar görüşmek dileğiyle hoşça kalın.

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.