Nohut |
Ufaklığın
dışarıya çıkmasından yararlanarak anası konuşmaya başladı kocasına bakarak
sevecen gözlerle.
“Çocuklar bunları sizinkilerin tamiratında kullanacağım, böylece hepinize yeter” dediğinde büyük kız atıldı hemen ortaya “olmaz öyle şey ana, ben kabul etmem” dediğinde diğer onun küçüğü olan kız da aynı şeyi söyledi gözleri parlayarak. “En iyisi bu sizin olsun bak kaç yıllardır sizin hiç olmamış, yama üstüne yama dikiyorsun, biz küçüğüz daha ileride çok olur bizim” deyince, ablası “ufaklığı merak etmeyin siz biz onu da hallederiz. İstediği topu yapıveririz ona; hani şu yünden, ya da sığır tüyünden top istiyordu ya, işte o topu yaparız ve verirken konuşuruz, tamam mı?”
“Çocuklar bunları sizinkilerin tamiratında kullanacağım, böylece hepinize yeter” dediğinde büyük kız atıldı hemen ortaya “olmaz öyle şey ana, ben kabul etmem” dediğinde diğer onun küçüğü olan kız da aynı şeyi söyledi gözleri parlayarak. “En iyisi bu sizin olsun bak kaç yıllardır sizin hiç olmamış, yama üstüne yama dikiyorsun, biz küçüğüz daha ileride çok olur bizim” deyince, ablası “ufaklığı merak etmeyin siz biz onu da hallederiz. İstediği topu yapıveririz ona; hani şu yünden, ya da sığır tüyünden top istiyordu ya, işte o topu yaparız ve verirken konuşuruz, tamam mı?”
Gözleri
dolu dolu oldu ana ve babalarının. Birbirlerine bakarak göz yaşlarını sildiler
karı koca. Kızlarıyla birer birer sarıldılar ve analarına yardım ederek
değiştirdiler yataklarının her şeyini. “Ne de güzel oldu” dedi kızlar ağız
birliğiyle. İkisi de girdiler yorganın altına “ha bakın işte bizim de oldu
işte, oldu sayın” diyerek gülüştü kızlar.” Sonra da çıktılar içinden yatağın ve
düzelttiler.
Akşam
ufaklık geldi eve ve otururken ablalarından büyüğü nohut getirdi bir avuç
kadar. Tarlalardan harman yerlerinden toplamışlardı yaz aylarında. Kızgın külün
içine atarak üzerini külle kapattı. “Gel ufaklık buraya gel, bak sana ne
pişiriyorum” deyince “bildim, bildim yohut, yohut” dedi sevinerek. Pek severdi
nohut kavurmasını. Nohut taneleri ısınıp
patladıkça “pıss” diye sesler çıkarıyorlardı durmadan. Müzik gibi geliyordu bu
durum ufaklığa.
Ufaklığı
da razı ettiler dedikleri gibi ama bir şartı vardı ufaklığın bu gece ana ve
babasının arasında bu yatakta yatacaktı, başka türlü olmazmış çünkü. Hepsinin
de elleri aynı anda ufaklığın başının üzerindeydi ve şımarmıştı iyice ufaklık.
Tekrar ufaklığın başının üstünde ellerden bir aile yumağı oluşturmuşlardı. “Seve
seve kabul ediyoruz şartını” dedi babaları gülümseyerek. Adam ağlayacak
ağlayamıyordu sevinçten, kendini koyuverse hüngür hüngür ağlayacaktı orada
koskoca yaşlı başlı adam.
Bir
prensle prensesin masalını anlattı babaları nohutlar seçilirken teker teker
küllerin içinden. Masalın bittiğinde nohut da bitmişti küllerin içinde ve
ufaklığın göz kapakları düşmeye başladı esneme sırasında. Olduğu yerde kıvrılıp
uyudu kaldı ufaklık. Ablası bir ıslak bez getirip ellerini ve yüzünü siliverdi
ve üzerindeki kirli çamaşırları da çıkarıp temizlerinden giydirerek yatağa
götürüp tam da orta yerine yatırdılar diğer kardeşiyle birlikte.
“Bu
gece sensiz uyuyacağız ufaklık, özleyeceğiz senin rüyalarını, sayıklamalarını”
diyerek gülümsedi ablası ve iki kardeş birlikte geçtiler diğer odaya. Kapıyı
kapatırken de “Allah rahatlık versin hepinize” dediler. “Size de güzel kızlarım
benim” dedi anaları arkalarından sevgiyle bakarak.
Karı
kocanın da yatma vakti gelmişti her biri ufaklığın bir yanına geçip yorganı
üzerlerine çektiler. “Gördün mü adam çocuklarımızı. Başka şeyi neyleyim ben.
Ben hayatımdan çok memnunum. Sen de memnun ol olur mu, gerisi gelip geçici
şeyler. Olsa da olur olmasa da. Hadi Allah rahatlık versin.”
“Sana da
hatun, sana da!” dedi adam ama gözlerinde bir dirhem uykusu yoktu. Başını
kaldırıp dirseğinin üstüne gelerek yan döndü yatakta ve başını elinin üstüne
koyarak ufaklığı ve karısını seyretti uzun bir süre. Nefes alışlarında yorgan
yukarıya kalkıp iniyordu. Her ikisi de ne güzel uyuyorlar mışıl mışıl diye
geçirdi içinden:
“Allah rahatlık versin varım yoğum her şeylerim benim. Memnun olmaz mıyım hiç, hem de çok memnunum ama kendime de yediremiyorum bazen şu kör olası yoksulluğu.
“Allah rahatlık versin varım yoğum her şeylerim benim. Memnun olmaz mıyım hiç, hem de çok memnunum ama kendime de yediremiyorum bazen şu kör olası yoksulluğu.
Nemiz eksik
bizim diğerlerinden de Tanrı bu kadarına razı olmamızı ister bizden bir türlü
anlayamadım?
Herkes
rızkıyla gelirmiş ya ondan herhalde!”
Uyuyup
kaldı adam, kolu yan devrildi.
2/2
16-10-2017
Güzel içeriğin tamamını okudum halil abi ama konu bitmeden diğer konuya atlamıssın gibi tam hikayede ne anlatılmak istediğini anlayamadım konu güzel ama başarılar dilerim iyi çalışmalar.
YanıtlaSilJD Sezer,
Silteşekkür ederim. Yaz, yayınla türü yazılarda bazen kaçıyor. haklı olabilirsin. Adam karısına nevresim takımı hediye alıyor. Fakir bir aile bunlar ve sonrası yaşanılan durum, hikayenin özü. :)