karanlık |
Sabırsızca
yazıp çiziyor ve tamam diyorum, bir an önce sırtımdan atmak için. İşe yarıyor
mu? Evet galiba, emin değilim ama yazıyorum ya, yetiyor işte; hiçbir şey
yapmamaktan iyidir diyorum kendimce, züğürt tesellisi.
Yoksa
çıldıracak gibi hissediyorum kendimi, korkuyorum kendimden; korkutuyor kendim
beni. Nasıl baş edeceğim kendimle, fikrim de yok; çaresizlik galiba bunun adı,
öyle duyar gibiyim sanki.
Kendime
anlatamadığım şeyleri kâğıda yazıp kâğıdın anlamasını beklemek, kağıtların da
başkalarına anlatmasını beklemek biraz uzun hikâye gibi, ne bileyim benim
bilebileceğim şeyler değil hani; ne desem boş.
Kendime
anlatamadığım, hatta bırak anlatmayı, söylemeye korktuğum şeyleri, bazen
kimseye söylemesin diye anlaşarak kağıtlara söylüyorum, aramızda sır oluyor
söylediklerim, sonra da o kağıtları saklıyorum bir kilitli karanlık derin bir
kutuda. Bazen isyan edip bağırıp, tepindiklerini duyuyorum da yanına yaklaşıp
bir tekme patlatıyorum kıçına derin karanlık kilitli kutuya. Ses seda kesiliyor
o zaman. Alıştılar yani tekme yemeye, anlayacağınız. Anlıyor musunuz durumu?
Kendimle
aramda hiçbir sır yok ama kağıtlarla var; derin, karanlık kilitli kutunun
içindekilerle. Eğer sırlarımı açık etmeye kalkarlarsa bir gün ne yaparım
bilmiyorum, bir hata yaptım sanki kağıtlara sır vermekle ve kağıtlarla sırdaş
olmakla.
Şimdiki aklım
olsaydı paylaşmazdım onlarla da. İçime gömerdim her birini ve saklardım
kendimden bile. Ben nereye onlar oraya; yaşar giderdik gülüm balım bir ömür
boyu. Ben varsam onlar da var olur, ben yoksam onlar da yok olur; bunun
bilincinde olan sırlar da benim var olmam için ellerinden geleni yaparlardı ki biraz
daha uzun yaşardık birlikte el ele.
Anlayabiliyor
musunuz beni? İşte benim de anlayamadığım yanım bu. Yazdıklarımın bazılarını
kendim bile anlamıyorum, tek güvencem kağıtların anlaması ve anlatması anlamak
isteyenlere. Olabilir mi anlamak isteyen? Bilemem, bugün bildiğim kadarıyla yok
ama yüzyıllar veya daha sonraları belki çıkar birileri.
Bu ihtimalle
sağlam sandıklara doldurup gömmeliyim belki de yazdıklarımı, ezilip, kurda
kuşa, rüzgâra yem olmasınlar diye. Yem olurlarsa gübre olurlar ve toprağa karışıp
başka başka canlıların gövdelerinde kaybolup giderler, benim izim kalmaz,
anlaşılmaz yani.
Ben anlaşılmak
istiyorum aslında, içimden geçen bu ama nasıl, nasıl olacak bu iş? Fikrim yok
işte! Ah bir ufacıcık bile bir fikrim olsa; ne olurdu sanki olsa, yer yerinden
mi oynardı? Yoksa dünya mı ters dönmeye başlardı? Bilmiyorum, bu konuda da
fikrim yok.
26-10-2017
Halil
Gönül
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.