“Vallahi, senin gibi diplomam olacak; neler yaparım neler, biliyor musun?”
"Piyano Ev" |
“Bir taraftan onu düşünürken diğer taraftan da kendimi düşünmeye başladığımın farkına vardım, o hayallerinde yüzerken. İlk sorduğum soru kendime: ben salak mıyım? Oldu içimden. Ben neden yapamıyorum o zaman? Sorusunu daha tamamlamamıştım ki aklımda; olanlar oldu bana geldiler topluca ve yıllarımı dizdim gözlerimin önüne. Yıllarca kendime söylediğim sözler çınlamaya başladı kulaklarımda.
Bu
işten böyle kurtulamam ben diye düşünerek hem biraz kafa bulayım, belki de
eğlenceli olur kim bilir belki de bir şeyler öğrenirdim külüstür kaptanı yalan
üstadından. Hayallerinden uyandırmam gerekliydi önce ve ayakları yere
basmalıydı ki beni duyabilsin.
“Sahi
kaptan, ne yapardın? Diyelim ki sana verdim diplomayı.” Gözlerinde parıltı
aleve dönüştü, elleri ve ayakları bir türlü durmuyor ve sağa sola hareket
etmeye başladılar. Adamın hiçbir uzvu yerinde değildiler ve her biri de
harekete geçmişlerdi; saz çalıp halay çekiyorlardı adeta.
“Neler
yapmam ki abi. Neler yapılmaz ki o diplomayla?”
“İşte
ben de onu merak ettiğim için soruyorum ya zaten, neler yapılabilir bu
diplomayla?”
“Valla
abi, önce bi güzel ofis açarım şöyle şehirin en görkemli yerinde. Sonra da fıstıklar
dizerim kapıdan itibaren adım adım, ilki müşteri karşılar, ikincisi müşteriyi
sonraki sekretere getirir, o sekreter nabzını ölçer, biraz da kafalar ve
kendisinden sonrakine getirir ve benim özel sekreterimden randevu almak için
gelirler ve randevu çıkıncaya kadar orada bekletirler, ilgi, ikram
gösterirler…”
“Pes
doğrusu, başım döndü yahu dinlerken bile. Tüh be ben neden düşünemedim ki
bunları, hakikaten bazen kendime çok kızıyorum ben biliyor musun kaptan.”
“Neden
abi?”
“Nedeni var mı
yahu? Tanrının işleri işte körün istediği bir göz, o veriyor iki göz, benimkisi
de öyle işte. Bir parça ekmek istedim üstüne üstelik bir de diploma verdi bana.
Ne işe yaradıysa sanki, başıma bela oldu sanki, yok onun burnu kanamasın bunun
burnu kanamasın, can yanmasın, hak yenmesin… Amaaan al başına bela işte hepsi
de! Ne diyeyim sana, ben diplomanın cezasını çektim sanki!”
“Valla abi sen
yufka yüreklisin de ondan bütün bu düşündüklerin, acımayacaksın abi. Acıdın mı
tepene çıkar bu millet. Acından geberiyor zaten, yüz verdin mi al başına işi.
Olmaz abi olmaz. Ben yakaladım mı affetmem, aman dilemesin benden kimse.
Dikerim binaları kim ne derse desin, sattım mı işim biter benim herkesin dert
babası mıyım yahu zırzırını çekeceğim…”
“Valla ne
diyeyim, bilemedim ki; iyisini sen biliyorsun hani. Ben bilseydim farklı
olurdum her halde.”
“Abi Allah var
ya tepem de o biliyor kalbimi; benim canım yanıyor senin harçlarda kullandığın
çimentoya, hele o demire ne demeli. El alem senin iki katlı binada
kullandığınla gök delen dikiyor be! Senin gözlerin görmüyor tabii bunları, ben
dolaştığım için görüyorum abi. Ben kralını yaparım o işlerin. Hani yıkılan bina
mı var sanki. Allah’ın işi o işler, ölüm yazıldıysa alnına urganda da var,
yorganda da öyle değil mi canım abim?..”
“Valla kafam
iyice karıştı ya. Doktorun biri ne demişti biliyor musun?” “Bilmiyorum abi,
sana demiş ben nereden bileyim, ne dedi?”
“Bir doktor
yanlış teşhisten bir kişi öldürür, ama bir inşaat mühendisi yanlış hesaptan
yüzlerce hatta binlerce insan öldürür!” demişti.
“Hadi canım
sende abi ya, olur mu öyle şey; abartmış iyice, laf ola torba dola onunkisi de.
Kim arayıp soruyor abi kim, söylesene bana bir tane. Şu koca şehirde göçen
binalar oldu daha yapılırken; biri bile hapse girdi mi, mahkemeye çıktı mı
cinayetten. Valla bu siz okumuşlar bi alemsiniz yahu; benim aklım almıyor hiç
siz gibi okumuşları. Açlığa razı oluyorsunuz, onun bunun hakkı diye bilip
bilmediğiniz insanları korumaya çalışıyorsunuz. Vur gitsin abi vur diz bağına.
Fakir kalmasaydı o da. Bak nasıl da götürüyorlar malı göz önünde, kimsecikler
bir şey yapabiliyor mu? Abi, aç gözlerini aç, burası Türkiye; Avrupa’da
oluyordur senin dediklerin ama bizde yok öyle bir şey.”
Baktım çok
heyecanlı ve hevesli, dalga geçmeyi de pek doğru bulmadığım için bir bahane uydurarak
ayrılmayı düşündüm yanından. Hem de hemen ayrılmalıydım.
“Kaptan, benim
yeni aklıma geldi, birisine uğrayacaktım unutmuşum, geç de oldu ama mutlaka
görmem gerekli kendisini. Önemli demişti çünkü, bir mahkemesi vardı da
bilirkişi raporunu gösterecekti bana. Hesabı ben öderim, afiyet olsun sana.
Hoşça kal şimdilik.”
07.12.2017
Halil
Gönül
Görsel: Google Görseller
İbret-i alem bir kısa hikaye olmuş, elinize sağlık. Ülkemizin hali işte:((bu arada piyano eve ve çello (sanırım) muhteşem, yapanın eline sağlık. Sahte değil de gerçek diploma sahiplerinin elinden çıktığı nasıl da belli oluyor.:)
YanıtlaSilbücürükveben,
Silteşekkür ederim. Bu ev Çinde yapılmış özel bir ev.
ha haaaaa o arkadaş da bilirkişiymiş heee :)
YanıtlaSildeeptone,
SilCahiller her şeyi en iyi bilenlerdir ve cesaretli olurlar; bir araştırmayla da tespitli bu durum. :))
Anlamlı bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilışınonur,
SilTeşekkür ederim.