“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
Fatma’nın Tedirginliği
KAŞIK
Hüsniye’den ayrılan Fatma adımlarını açabildiği kadar açarak hızlıca evinin
yolunu tuttu, gören var mı diye de çevreyi çaktırmadan kolaçan eden
bakışlarıyla. Arkalarından gelen Yusuf’u fark etmediler ikisi de. Kapıyı
aceleyle açıp içeriye adım attığında rahatlamıştı. Zile basmamıştı kimsenin
haberi olmasın diye. Ne de olsa yangın alarmı gibiydi zilleri yeri göğü
çınlatıyordu.
Işık göremeyince evde daha
da rahatladı ama birkaç adım atınca aklına gelen “Sultan uyuyordur” düşüncesi
döküldü dudaklarından ve ürperdi bir an. Soğuk kanlı olmalıydı. Yatıyorsa içeri girer girmez dikilir nasılsa
karşısına bu sefer.
Kendini toparlayarak
adımlarını soğuk kanlılıkla atmaya başladı, anahtarını ayarladı elinde ve
kapıya yavaşça soktu anahtar yuvasına. Yavaşça çevirdi tıkırtı olmasın diye
özen gösteriyordu, az kalmıştı tehlikenin tamamen geçmesine. Yatak odası
korunağıydı Fatma’nın.
Kapıyı açtığında da bir
şey olmadı, ortaya çıkan ne birisi ne de horultu sesi vardı içeride. Demek ki bugün
ya pek rahat derin uykuda ya da evde yok komşu gezmesine gitti, Veysel de
kahvededir, ya da Yusuf’la kafa çekiyordur. Çeksin bakalım, gezmelere de kafa
çekmeye de doyuracağım, son güzel günleri onların bu günler. Artık eski Fatma
yok, bunlar da öğrenecek elbet. Öğrenmezlerse de ben öğreteceğim.
Kafasından geçenleri
dizginleyemiyor ve dişlerini sıkıyordu arada bir. “Dişlerimden edecekler beni,
bana sökmez Veysel Efendi, sökmez senin de ananında havaları, siz kendinize
saklayın havalarınızı.” Diye mırıldanarak ayakkabılarını çıkarıp, kapıyı
yavaşça kapattı.
Ayak parmak uçlarına
basarak ilerledi sultanın yatak odasına kadar ve kulak verdi ses var mı diye.
Biraz bekledi “ya çıkıverirse aniden” tedirginliğiyle ama ne ses vardı ne de
horultu. Kimsenin olmadığından emin olmak için bekledi biraz daha, emin olmak
için açtı kapıyı, rahatlığı büsbütün arttı göremeyince sultanı yatakta. Sokak
lambasının ışığından içerisi rahat görünüyordu. Hızlıca kapatıp çekildi
kapıdan.
“Allahlarından bulsunlar,
bana yaptıklarını çekerler inşallah” mırıldandı mutfağa doğru yöneldi. Lamba
açmıyordu, dışarıdan gören olmasın diye, niyeti hazırlanıp biraz dizi seyredip
yatmaktı, bu keyfini kimsenin bozmasını istemiyordu.
Çantasını yanına alarak
televizyonun karşısına oturdu televizyonu açarak. Epeyce dizisi vardı tiryakisi
olduğu hemen hemen her gün en az bir tane vardı takip ettiği. Bugün hangisi
olursa olsun izlerdi ayırt etmeden çünkü keyfi yerindeydi; epeyce para
kazanmıştı okeyden. Üç parti kazanmıştı sabahtan beri. Ustalaştığına inanmaya başladı ve kendine
güveni geldi, sıkıysa bundan sonra yensinler kartaloz kokonalar beni bakalım da
görelim. Her birinin çantalarını boşalttıracağım onlara. Beni saf sandılar
önce, sonra sonra anlamaya başladılar ne cin olduğumu, daha da anlayacaklar
zamanla.
Kendi kendine mırıldanarak
çantasındaki paraları çıkarıp saymaya başladı. Bir taraftan da dış bahçe
kapısına kulak veriyordu. Saymayı bitirince düzenli katladı ve çantasına geriye
koydu para demetini. Haklıydı, oldukça yüklü bir paraydı bu. Veysel’in verdiği
harçlıkların neredeyse altı aylığına eşitti.
Hiç bu kadar para dönmemişti
daha önce, bu sefer neden artırdıklarını anlamıştım, beni söğüşleyeceklerdi
diğer yeni gelen genç sarışın kadınla birlikte ama olmadı işte tam da tersi
oldu. Sizi kartaloz kokonalar sizi. Kazdıkları kuyuya düştüler bugün. Diğer
kadına da iyi oldu iki parti de o kazandı, oncaz da bencileyin işte, daha
evlenememiş de. Kapıda kaldığı kesin artık bu yaşından sonra. Ben evlendim de
ne oldu sanki.
Görsel: Google Görseller
Halil Gönül
Güzel bir hikaye :)
YanıtlaSilEmre Bozkuş, Teşekkür ederim.
Sil