Sevgili kardeşim Cemheri,
Bu mektubun tarihi vesika yahu, buram buram tarih kokuyor;
bizim tarihimiz yani.
Galiba
bazı taşlar yerine oturmaya başladı bende, senin abiliğin ve isimlerin
verilişinden sonra.
Eşek ve Semer" |
Babam
başıma kakıp duruyordu iki de bir “senin ceremeni ödedim, ne kadar pahalıya
patladın biliyor musun sen bana, bir yıllık mahsulüm gitti velet?” deyip
duruyordu her sıkıştığında. Benim yüzümden ceza ödemiş. Anladım şimdi ne cezası
ödediğini.
Adıma
da küfürler salladığı olmuştu ama fazla önemsememiştim. Onun da nedenini çözdüm
şimdi.
Babasının adını koymak istiyormuş bana ilk erkek çocuk olduğum için ama koyamamış işte. Bu yüzdenmiş demek ki kızgınlığı. Birkaç yaşıma kadar babasının adıyla çağırdı beni ama sonradan vaz geçti öyle çağırmaktan. Ben de şaşırıyordum da sormuştum birkaç kez ama söylememişti bana. Çok sonraları öğrenmiştim ninemden. Sokakta “Cevjet, Cevcet” diyorlar insanlar eve geliyorum babam ve bizimkiler dedemin adıyla çağırıyorlardı, fırçasını da yemiştim bazen, aldırmıyorum diye.
Babasının adını koymak istiyormuş bana ilk erkek çocuk olduğum için ama koyamamış işte. Bu yüzdenmiş demek ki kızgınlığı. Birkaç yaşıma kadar babasının adıyla çağırdı beni ama sonradan vaz geçti öyle çağırmaktan. Ben de şaşırıyordum da sormuştum birkaç kez ama söylememişti bana. Çok sonraları öğrenmiştim ninemden. Sokakta “Cevjet, Cevcet” diyorlar insanlar eve geliyorum babam ve bizimkiler dedemin adıyla çağırıyorlardı, fırçasını da yemiştim bazen, aldırmıyorum diye.
“Nesebetsiz”
olmuştum dedemin ismine sahip çıkmadım diye. Nesebetsiz: atalarına sahip
çıkmamak olarak değerlendiriliyordu büyükler için demek ki. O zamanlardan beri
“Nesebetsiz” kelimesi kulağımda küpe gibi sallandı durdu her kimse görmediyse
de.
Boş
ver sen bunları da aklıma ne geldi biliyor musun? Sen de hatırlıyor musun
bilmem ama ben aklıma geldikçe ve gözümün önünde sanki o gün gibi canlandıkça
basıyorum kahkahayı da hanım ve çocuklar şaşırıp kalıyorlardı eskilerden onlara
da anlatınca hep beraber kasıklarımızı tuta tuta gözlerimizden yaşlar gele gele
gülmüştük.
Hani
senin inek ve buzağı vardı, benim de keçiler ve oğlaklar vardı o zamanlar. İlk
okuldaydık da kaçıncı sınıf olduğumuzu hatırlamıyorum. Benim amcam vardı lakabı
“Şebelek.” Hatırladın mı amcamı?
İşte
bir gün sabahın köründe, güneş bir insan boyu çıkmıştı galiba. Çalılı tarlaya
giderken hemen yoldan sapınca yokuş ve bir tarafı elli metre kadar çok eğimli
bir tarlanın sırtından geçilirken benim amca eşeğin sırtına binmiş, ayakları
sanki yere değecekmiş gibi rampayı yokuş yukarı çıkıyordu. Hatırladın mı?
Biliyorsun
çok şen şakraktı benim Şebelek amca; mutlaka bir şamata çıkarırdı etrafında
birkaç kişi hele çocuklar oldu mu tamamdı işi. Gülmeden edemezdik ve çok
hoşumuza da giderdi üstelik dediklerinin çoğu ve ısrar eder dururduk akşama
kadar “bi daha söyle” dedikçe de bize bir iş buyururdu durmadan ve akşama kadar
yerinden hiç kıpramadan bütün hayvanlarına baktırırdı bize.
14/
Görsel: Google Görseller
attan eşekten düşmek kötüymüş de miii, sizinki düşmemiş bak :)
YanıtlaSildeeptone, evet evet.
SilBizimkinin düşüşü bir başka, bundan sonraki bölümde devam ediyor, hem de ne düşüş; semerle yarışıyor şebelek amca.
Çok hoş, samimi bir hikaye :)
YanıtlaSilEmre Bozkuş,
Silteşekkür ederim. Beğenmenize sevindim.