SAYFALAR

Cuma, Aralık 08, 2017

Mektup-14-Tarihi Mektup

       Sevgili kardeşim Cemheri,

                Bu mektubun tarihi vesika yahu, buram buram tarih kokuyor; bizim tarihimiz yani.
Eşek ve Semer"
          Galiba bazı taşlar yerine oturmaya başladı bende, senin abiliğin ve isimlerin verilişinden sonra.
                Babam başıma kakıp duruyordu iki de bir “senin ceremeni ödedim, ne kadar pahalıya patladın biliyor musun sen bana, bir yıllık mahsulüm gitti velet?” deyip duruyordu her sıkıştığında. Benim yüzümden ceza ödemiş. Anladım şimdi ne cezası ödediğini.
                Adıma da küfürler salladığı olmuştu ama fazla önemsememiştim. Onun da nedenini çözdüm şimdi.
               Babasının adını koymak istiyormuş bana ilk erkek çocuk olduğum için ama koyamamış işte. Bu yüzdenmiş demek ki kızgınlığı. Birkaç yaşıma kadar babasının adıyla çağırdı beni ama sonradan vaz geçti öyle çağırmaktan. Ben de şaşırıyordum da sormuştum birkaç kez ama söylememişti bana. Çok sonraları öğrenmiştim ninemden. Sokakta “Cevjet, Cevcet” diyorlar insanlar eve geliyorum babam ve bizimkiler dedemin adıyla çağırıyorlardı, fırçasını da yemiştim bazen, aldırmıyorum diye.
                “Nesebetsiz” olmuştum dedemin ismine sahip çıkmadım diye. Nesebetsiz: atalarına sahip çıkmamak olarak değerlendiriliyordu büyükler için demek ki. O zamanlardan beri “Nesebetsiz” kelimesi kulağımda küpe gibi sallandı durdu her kimse görmediyse de.
                Boş ver sen bunları da aklıma ne geldi biliyor musun? Sen de hatırlıyor musun bilmem ama ben aklıma geldikçe ve gözümün önünde sanki o gün gibi canlandıkça basıyorum kahkahayı da hanım ve çocuklar şaşırıp kalıyorlardı eskilerden onlara da anlatınca hep beraber kasıklarımızı tuta tuta gözlerimizden yaşlar gele gele gülmüştük.
                Hani senin inek ve buzağı vardı, benim de keçiler ve oğlaklar vardı o zamanlar. İlk okuldaydık da kaçıncı sınıf olduğumuzu hatırlamıyorum. Benim amcam vardı lakabı “Şebelek.” Hatırladın mı amcamı?
                İşte bir gün sabahın köründe, güneş bir insan boyu çıkmıştı galiba. Çalılı tarlaya giderken hemen yoldan sapınca yokuş ve bir tarafı elli metre kadar çok eğimli bir tarlanın sırtından geçilirken benim amca eşeğin sırtına binmiş, ayakları sanki yere değecekmiş gibi rampayı yokuş yukarı çıkıyordu. Hatırladın mı?
                Biliyorsun çok şen şakraktı benim Şebelek amca; mutlaka bir şamata çıkarırdı etrafında birkaç kişi hele çocuklar oldu mu tamamdı işi. Gülmeden edemezdik ve çok hoşumuza da giderdi üstelik dediklerinin çoğu ve ısrar eder dururduk akşama kadar “bi daha söyle” dedikçe de bize bir iş buyururdu durmadan ve akşama kadar yerinden hiç kıpramadan bütün hayvanlarına baktırırdı bize.
14/
Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. attan eşekten düşmek kötüymüş de miii, sizinki düşmemiş bak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone, evet evet.
      Bizimkinin düşüşü bir başka, bundan sonraki bölümde devam ediyor, hem de ne düşüş; semerle yarışıyor şebelek amca.

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Emre Bozkuş,
      teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim.

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.