"Bir içim su" |
Bir İçim Su
Babam
fabrikada bir iş buldu kendine. Kısa sürede sevdirdi kendini ve elle tutulur
bir eleman oldu fabrikada. İki odalı bir ev kiraladık şehirde babam ilk
maaşını alınca. Tamamen taşındık şehre.
Ben
de ortaokula kayıt oldum. Mahallemizdeydi okul, yakındı bizim eve. Çevredeki
komşular da bize benziyordular, her biri ayrı bir köyden gelmiş, umut deposuydu
hepsi de. Kısa sürede kaynaştık mahallemizde. Komşular birbirine çat kapı yapıp
dalıyor içeriye. Hemen hemen her evin önünde bir masalık dahi olsa bahçesi
vardı, çiçekler ve ağaçlar dikilmişti. Saksılarca çiçeğin haddi hesabı yoktu zaten,
yeter ki koyulabilecek bir yer olsun.
Ortaokula
gitmeye başladığım daha ilk günden bir kız çarptı gözüme bahçede dolaşırken
teneffüste. Alımlıydı, memeleri tombul tombul gelmişti gözlerime. Sonraları
dikkatle bakınca o kadar da tombul olmadıklarını gördüm ama benim için o kadar
da önemli değildi. Gözleri "bir içim su" denir ya aynen öyleydi, uzaktan da olsa
baktıkça bakasım gelirdi. Bir türlü yanına sokulamazdım.
Bitişik
sınıftaydı, O da birinci sınıftaydı. Yaşı yaşıma, boyu boyuma uygundu. Hep çıtır
erikler gelirdi aklıma onu görünce. Adını falan bilmiyordum ama hiçbir önemi
yoktu; in, cin olmasının. İn misin, cin misin? diye de sormaya niyetim yoktu.
Olduğu gibi kabulümdü benim.
Kış, bahar geçti yaz
geldi. Çıtır erik olmuştur köyde, can atıyordum içten içe köye gitmeye. Bir
çıtır eriğim olsaydı ne kolaydı işim! Verirdim kıza, çıtırt diye yemesini
seyrederdim, tamam olurdu bu iş. Kimseye söylemedim önceleri ama günler
geçtikçe içim içime sığmaz oldu. Günler çok hızlı koşturmaya başladı, okul
kapanacaktı çok yakında, dur durak bilmiyordu zalim günler, yüreğimin yağı
eriyordu günden güne. Kafaya koydum. Babam akşam gelince “Baba ben köye
gideceğim, çok özledim. Bir gün bile yeter bana.” Dedim. Babam bana kıyamazdı,
yüzüme baktı gaz lambasının ışığında, başımı okşayarak “tamam evladım, tamam.
“Yarın Pazar’a gelenlerle gidersin amcanlara” dedi.
O
gece öyle bir uyku çektim ki ayların uykusuzluğunu bir gecede telafi ettim.
Sabah da erkenden uyandım. Hafta sonuydu. Hemen toparlandım, hiçbir şey almadım
yanıma. Doğru pazara gittim. Amcam gelmiş, buldum onu.
Amcam
da beni özlemiş, beni görünce hızlıca geldi bana doğru sarıldı bana “özlemişim
seni leyn yaramaz!” diyerek. İşlerini
çabuk halletti, köye döndük. Köye ikindi vaktinde vardık. Varır varmaz, eve
uğramadan çıtır erik toplamaya gittim. Şaşırıp kaldı arkamdan bakarak. “Nereye
leyn yaramaz?” diye bağırdı birkaç kez arkamdan. Benim topuklarım kıçıma
vuruyordu o bağırırken.
Erik
ağacının yanına varınca dünya başıma yıkıldı. Ulaşabileceğim yerlerde erik
falan kalmamış, taa tepelerde kalmış. Yakın yerlerindekini bahçenin içinden
sahibi de toplamış olmalı sepet sepet. Ne yapıp yapıp bir tane bile olsa
almalıydım çıtır erikten. Hayat mayat meselesiydi benim için.
2/6
Devam edecek.
1/6 'ya dön...
Görsel: Google Görseller
O eriği alacağım derken, dal kırılıp yere düşer. Bir iki diş telef olur. Kızdan ümit kesilir. Ben de çok fenayım, herhalde. :)
YanıtlaSilbahce perim,
Silhem de ne fena :) hemşeriyiz dedik şunun şurasında kara kedi çıktınız :))) Ne alıp veremediğiniz var garibin dişleriyle. :))
Boş verin şimdi şakayı da siz çoktan beri yazmıyorsunuz galiba, daha düzelmedi mi sorun? "kestene kebap, acele cevap! :) "
Görsel temsili mi ağabey? :)
YanıtlaSilevet, sevgili Recep Hilmi Tufan; google görseller sağ olsun yok yok. :))
Silkızlara çıtır erik vermek..😀 eğlenceli bir hikaye olmuş,emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
Silo kadar ki herkes de bulamıyor üstelik. Altın külçeleri o eriğin yanında değersiz kalır. :)
teşekkür ederim. :)
Ayyy o kadar hevesle git erik kalmasın. Çok kötü yaaa....
YanıtlaSilBeyda'nın Kitaplığı,
Silhiç sormayın, hem de ne kadar kötü!
Başlık çok güzel seçilmiş... çıtırlar :)
YanıtlaSilDeniz,
Sil:)