“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
“Başınız Sağ Olsun, Kurtaramadık!”
Fatma ve Hüsniye meraklı gözlerle ameliyathane kapısının açılmasını
beklerken çaresizlik içinde kıvranırken bir anda kapı birden açılır. Can
havliyle ayağa kalkan Hüsniye Fatma’ya tutunmaya çalışarak ayakta durmaya
çalışır.
Kapıdan ilk çıkan doktor
yorgun ve üzgün görünür gözüne Hüsniye’nin. Daha da meraklanır, can kulağıyla
ağzından dökülecek kelimelere kulak vermeye çalışır. Kafasının içinde uğultular
fazlalaşmaya başlar bu arada.
“Siz misiniz Hüsnü Bey’in
yakınları?” meraklı ve endişeli bakışlarla başlarını sallarlar Hüsniye ve
Fatma. “Üzgünüm, elimizden geleni yaptık ama maalesef kurtaramadık hastayı,
başınız sağ olsun!” diyerek hızla uzaklaşır. Arkasından diğer çıkanlar takip
ederler doktoru.
Hüsniye olduğu yere
çökekaldı çuval yığını gibi, Fatma tutmaya çalışsa da başaramadı. Çaresizce
yanına çöktü Fatma da. Sarıldılar birbirlerine bir süre. Can çekildi
vücutlarından, aciz ve çaresizdiler. Dünya bir anda karardı, tüm renkler gri
veya siyahtı.
Hüsniye artık tutamıyordu
içinden bastıran ağlama isteğini, koyuverdi kendini; avazı çıktığı kadar
bağırıyor inletiyordu ortalığı. Canının ne kadar yandığı ses tonundan belliydi.
Fatma da dayanamayarak anasına eşlik etmeye başladı. Dayanılır gibi değildi
çırpınışları. Hüsniye yerden yere atmaya başladığında kendini, orada bekleyen
diğer hasta yakınları gelmeye başladılar yanına. Teselli etmeye ve kendini yaralamasın
diye engel olmaya çalıştılar çarpınmasına.
Sağlık görevlileri gözlem
odasına almak için ikna etmeye çalıştılar bir süre her ikisini de ama ikna
edemeyince sakinleştiriciyi oldukları yerde yapmayı denemeden başka çareleri
kalmadı, sakinleştirici yapıldıktan sonra gözlem odasına aldılar her ikisini
de.
Bir süre gözlem odasında
kalan Fatma ve Hüsniye çok bitkin ve durgun görünüyorlardı. Hiç konuşmadılar
uzunca sayılabilecek bir zamanda. Fatma kendine gelmeye başladığında göz ucuyla
anasına baktı çaresizce. Elinden gelen bir şey yoktu, anası oldukça bitkin
yatıyordu öylece. Suratı bembeyaz, sarımtırak bir hal aldığını görünce
endişelenmeye başladı anası için.
Sultan Veysel’i
yerleştirmiş, ihtiyacı olabileceğini düşündüğü şeyleri ve yiyeceklerini
hazırlamış mutfakta, yanına geldiğinde “Yavrum sen uzan biraz. Bir şeye
ihtiyacın olursa yiyecekler hazır mutfakta. Ben Dünüre bir uğrayayım, gelirim
hemen. Tamam mı?” meraklı ve sevecen gözlerle anasına baktı Veysel, başını
sallamakla yetindi tamam demek için.
Sanki acelesi varmış gibi telaşlıydı Sultan. Eli ayağına dolaşıyordu sanki aceleyle çıktı Veysel’in yanından.
İçinden koşturmak
geliyordu, atabildiğince adımlarını hızlı atarak yürümeye başladı sokağa
çıkınca. Gözleri gelen arabalardaydı. Şansı yaver gitse de hemen gelseydi
otobüs. Canı tezleşmişti iyice. İçini bir sıkıntı bastırmaya başladı.
Çok kısa bir süre
bekledikten sonra araba geldi ve hemen bindi. Hastaneye yakın olan durakta indi
telaş içinde yürümeye başladı hızlı adımlarla. Bir yolunu bulup girmeliydi
içeriye. Hastane oldukça tenha görünüyordu dışarıdan. Kim bilir içerisi ne
kadar telaşlı ve hareketlidir diye geçirdi aklından. Bir sürü hasta var içeride
yatan, bir kısmı da ağır hasta insanların. Nasıl telaşlı olmasın bu insanların
yakınları. Her biri ana evladı, koca veya eş.
Can taşıyor herkes tıpkı kendileri gibi.
Sultan’ın kafasında
düşünceler dolanıp durdular birbirinin peşi sıra. Engelleyemiyordu kendini. Hastane kapısına varınca Yusuf geldi aklına,
Yusuf’un içeriye girmesine yardım eden kişiyi düşündü. “Onu görürüm ya, o
yardım eder bana, hadi hayırlısı, inşallah çıkmıştır dünür ameliyattan sağ
salim.”
Koridora çıkan Sultan,
doğruca Hüsnü Bey’in daha önce yattığı odaya gitti ama kimse yoktu odada, başka
bir hasta yatıyordu yan yatakta. O an hastanın refakatçisi girdi içeriye. “Buyurun teyze, birisine mi bakmıştınız?”
dedi genç esmer bir kız. Telaş sarmıştı Sultan’ı. Telaşlı ve endişeli gözlerle
baktı kızın yüzüne “Evet kızım, size geçmiş olsun. Sizden önce şu yatakta yatan
dünürüm vardı da, ona bakmıştım.” Diyebildi kısık ve titrek bir sesle.
Karşısında kendisine
şefkatli gözlerle bakmaya başlayan kızın gözleri ve suratındaki aniden
farklılaşma daha da korkutmaya başladı Sultanı ve içinde bir yanma başladı
birden. “Anladım teyzeciğim, ama ne yazık ki o hastayı kaybettik bir süre önce.
Bir an olduğu yerde
sendeleyen Sultan’ı yakaladı esmer kız. Kolundan tutup oturttu babasının
yanındaki sandalyeye. Yatakta yatan babasıydı, ameliyat olacaktı O da.
Kalbindendi şikâyeti, uzunca bir süreden beri şikâyeti vardı ama son günlerde
epeyce arttığı için şikâyetleri, getirmişlerdi hastaneye. Hemen ameliyat edip damarları açacaklardı.
Gerekirse pil takılacaktı.
Halil GÖNÜL
Devam edecek.
Görsel: Google Görseller
bu gerçek yaşanmış bir hikaye sanmıyorsam başınız sağolsun..çok etkileyici bir hikaye gerçekten,umutla biten biter umarım..emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
Silteşekkür ederim iyi niyetiniz için ama tamamen kurgu. :)
yani ordaymış gibi okudum hüzünlü yaa.
YanıtlaSildeeptone,
Silhüzünlenmeyin, hüzünlenmeyin tamamıyle kurgu. ben kimseye bir şey yapmadım.
42den geriye doğru okuyorum.Kesinlikle çok başarilisınız. :)
YanıtlaSilbahce perim,
Silçok teşekkür ederim bu nazik övgünüz için. Çaylar benden. :))