“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Altın kalpli Esmer kız" |
BÖLÜM-40
Sultan Hüsnü Bey’in Odasında.
Bir süre oturup kendine
gelmeye çalışan Sultan ayağa kalkmaya çalıştı. Kız yine hemen ayağa kalkıp
kolundan yakaladı “Teyzeciğim, benim yardımım olabilecekse söyle yardımcı
olayım. Şimdilik babam iyi, yalnız kalabilir bir süre merak etmeyin. Durun, ben
sizi götüreyim nereye gidecekseniz!”
koluna girerek birlikte yürümeye çalıştılar.
Kızın babası da yenice
uyanmış kızıyla Sultan’a baktı bir an. Sultan’la göz göze gelince Sultan:
“geçmiş olsun beyefendi, kızınızın altın gibi bir kalbi var” dedi gülümsemeye
çalışarak. Başını salladı adam memnuniyetini göstermek için gülümsedi sadece.
“Kızım sen beni merak etme, ne işi varsa teyzenin, görmesine yardım et. Bitince
gelirsin”
Ne diyeceğini bilemeyen
Sultan “Allah razı olsun sizlerden, acil şifalarınız olur inşallah. Geçmiş
olsun şimdiden.” Diyerek başını çevirdi Sultan ve aceleyle danışmaya yöneldi. Danışmadan Hüsnü Bey’in ameliyattan
sağ çıkamadığını öğrendiğinde daha da fena hissetmeye başladığını fark edince
olduğu yerde derin nefesler alıp vermeye başladı. Sanki nefes alamıyormuş gibi
hissediyordu. Aldığı nefesler yetmiyordu kendisine. Daha çok nefes daha çok
nefes… Adam giderayak sürpriz yaptı yine kimseye yük olmamak için diye geçti aklının ucundan. ürperti hissetti, tüyleri dikilmişti birdenbire.
“Hasta yakını mısınız, nesi oluyorsunuz hanımefendi? Dedi görevli bayan.
“Dünürüyüm ben” diyebildi.
“Buyurun isterseniz gözlem
odasında ailesi var, oraya götürelim sizi” başını salladı evet anlamında
Sultan. Sesi soluğu kesiliyordu adeta gitgide. Hala koluna girmiş durumda olan
genç kızın koluna dokunarak şefkat ve sevgi dolu bir ses tonuyla “güzel kızım, altın kalpli esmer, karayağız kızım, sağ ol, sağ ol; Allah ne muradın varsa versin sana. Ben gidebilirim artık. Sen de dön
babanın yanına bakarsın bir ihtiyacı olur yalnız kalmasın.”
“Daha iyi misiniz şimdi?
İne de isterseniz gelebilirim sizinle. Babamı duydunuz biraz önce” dedi
gülümseyerek.
“iyiyim güzel kızım, daha
iyiyim. Dön sen babanın yanına. Dese de gönlüm razı değil babanın yalnız
kalmasında. Hadi yavrum, sağ ol.” Kız yardım etme duygusunun verdiği hazla
sevinçle ve buruklukla ayrıldı Sultan’ın kolundan ve bir süre yürüdükten sonra
tekrar dönüp baktı arkasına koridorun sonunda. Sultan zar zor yürümeye
çalışıyordu sanki. Gözlem odasına
yaklaştıkça eli ayağı iyice çözülmeye başladı. Kendini zorla zapt ediyordu,
ayakta zor durabiliyordu. Bir de titreme sarmaya başladı her yanını. Dirayetli olmaya çalışmak fazla fayda
etmiyordu. Sonuçta bir can kaybedilmişti ve içeridekiler ne olursa olsun birisi
karısıydı birisi de kızıydı adamın.
Onları teselli etmeliydi, onlara destek olmalıydı bu zor günlerinde.
“Toparla kendini Sultan toparla” diye çıkıştı kendine. Adımlarını yavaşlattı
biraz. Kendini az da olsa toparlamalıydı.
Nihayet cesaretini
toplayıp gözlem odasına baktı kapıdan. Karşıda Hüsniye uyuyor haldeydi. Fatma
da yanındaki yataktaydı. Her ikisi de uyuyorlardı. Başka kimseleri de yoktu
yanlarında. Kimse öğrenememiş daha diye geçirdi içinden. Demek ki ikisinin de aklına gelmedi
akrabalarına haber vermek.
Sessizce geçip oturdu
kapıya yakın duran sandalyenin birine. Uyanmalarını beklemek en iyisiydi. Zaman
geçmek bilmiyordu ama başka çare de gelmiyordu aklına. Bir an kalktı hemşireyi
görünce koridorda. Yanına yaklaşıp ne zaman uyanabileceklerini sordu. “Yarım
saate kalmaz kendilerine gelirler.”
Halil GÖNÜL
Devam edecek...Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.