“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Gözlem odasında" |
BÖLÜM-41
Hüsniye ve Fatma, Gözlem Odasında Uyandılar
Sultan oturduğu yerde
kendinden geçmiş durumdayken Fatma uyandığında Sultan'ı görünce inanamadı önce.
Gerçek olduğuna inanınca kendini toparladı hemen, oturdu yatağın üzerine.
Hemşire giriverdi o anda içeriye. Fatma’nın uyanık olduğunu görünce: “daha
iyisiniz ya?” dedi gülümseyerek. “teşekkür ederim. Evet, daha iyiyim.
Kalkabilir miyim?” diye sorunca hemşireye :“elbette” dedi O da.
Yatağından inip Sultan’ın
yanına geldi Fatma. Hafifçe dokunarak uyandırdı. İrkilerek uyandı Sultan.
Karşısında Fatma’yı görünce bir an baktı gözlerine. Fatma da ona bakıyordu. Her
ikisi de birbirlerinin gözlerinden içlerindeki kederlerini okuyabiliyorlardı.
Fatma kızardı utandığı
için. Sultan'ın gözlerinde şefkât ve acıma vardı, çok açıktı bu durum. Bu kadar
olanlardan, onlara karşı yaptıklarından sonra bile hala şefkati çok
eksilmemişti demek ki.
“Anacığım, iyi misin
sen?” diyebildi Sultan’ın uyanmasından sonra. “Hı hııı iyi sayılırım herhalde,
nasıl iyi olunacaksa bu durumda, işte o kadar iyiyim kızım. Sen nasılsın bu
arada. Anan uyanmadı mı daha? Çok bitkin düşmüştür”
Sultan teselli edip ayağa
dikmeye çalışmayı içinden geçiriyordu gelini için. “gel kızım gel, dışarıya
çıkalım da anan uyanmasın, uyusun, toparlasın kendini biraz. İşi zor olacak.” dedi elinden tutarak Fatma’nın çıktılar kapının önüne.
“Kızım haber verdiniz mi
kimseye akrabalarınızdan? Amcana, teyzelerine..?” başını salladı Fatma
hayır demek için. “Hiç düşünemedik ki
anacığım, aklımıza getiremedik o anda. Sonrasında da sakinleştirici yaptılar.
İşte bu haldeyiz. Ben haber vereyim bari…”
Fatma amcasına, teyzesinin
birine telefonla haber verdi babasını kaybettiklerini. Yakınlarda oturanlar
hemen kalkıp geleceklerini söylediler. Bazıları da uzaktalardaydılar. Arada
kafasını kapıdan uzatıp, yatan Hüsniye’ye bakıyordu Fatma. Anası hareket etmeye başladı. Hemen yanına
geldi bir yerini çarpmasından korktuğu için. Sakin görünmeye çalışan bir hali
vardı ama bitkinliği de okunuyordu halinden. Elini, kolunu zorla hareket
ettiriyor gibiydi sanki. Damarlarında kan çekişmiş miydi, neydi? Cansız
hissediyordu kendini.
Boşluktaymışçasına uçuyor
gibiydi. Bir türlü inanamıyordu kocasının gittiğine. Hiç de düşünmemişti,
kocası ölürse ne yaparım diye. İşte şimdi düşünme zamanı gelip çatmıştı bir
sürü aksilikten sonra.
Sultan da girdi içeriye
Hüsniye’nin uyandığını görünce. Sarıldılar birbirlerine hiçbir şey söylemeden.
Bir süre öylesine kaldılar, bırakmadı Sultan'ı Hüsniye. Ayakları titremeye
başlayınca ayakta, fark eden Hüsniye bıraktı sarılmayı: “Otur dünür otur
yanıma, gel şöyle!” dedi fısıldar gibi. Sesi zor çıkıyor ve ne dediği tam
anlaşılmıyordu. Eliyle işaret edip, yatağın üzerini vurmasından yanına
oturmasını istediğini anladı Sultan. Oturdu yanına ilişerek, yatağın ucuna…
Halil GÖNÜL
Devam edecek...Görsel: Google Görseller
öyle gerçekçi anlatıyosunuz ki kurgu olduğuna inanasım gelmiyo nedense..sanki o anları bizde yaşıyormuşuz gibi bir hisse giriyoz..çok başarılısınız bu konuda,emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
Silteşekkür ederim, bunu duymak güzel benim için. :)