“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Gelenler" |
BÖLÜM-42
Veysel Öğrenince, Hastaneye Gitti
Hüsnü Bey’in, yakınlarda
oturan küçük erkek kardeşi geldi önce, yarım saat kadar sonra kız kardeşleri
geldi. Derken hanımı tarafından olan akrabaları da gelmeye başladılar birer
ikişer. Veysel’in de kulağına gitti durum. Yusuf da öğrenmiş, Veysel’e sormuştu
“doğru mu?” diye. Veysel’in haberi yoktu
o soruncaya kadar. Hazırlanıp hastaneye
gitti Veysel de. Hafif başı dönüyordu ama önemsemedi ağrısını ve başının
dönmesini.
Tesadüf olarak Yusuf ile
karşılaştı hastanenin bahçe kapısında, birlikte gittiler hastane morguna doğru.
Kalabalıklar oluşmaya başlamış, azar azar akrabalarının gelmesiyle. Yusuf’u
Veysel’in kolunda görenler önce Veysel’e dikkatlice bakıp daha sonra Yusuf’a
bakıyorlar, Veysel’in de iş kazası geçirip ameliyat olduğunu bilmiyorlardı.
Hastaneden de taburcu olalı fazla olmamıştı bu arada; hala etkisi üzerinde
olduğundan hal ve hareketleri yavaş kalıyordu eski durumuna göre. O’nu o halde
görenlerin şaşırması bu yüzdendi. Tanıyan herkes tez canlı ve kıpır kıpır
bilirdi Veysel’i. Çocukluğundan beri ele avuca sığmazdı çoğu zaman.
Hüsnü Bey’in erkek kardeşi
geldi Veysel’in yanına. Diğer koluna da O girdi, birlikte yürüdüler üçü. Bazen
Veysel’in yüzüne üzgün üzgün bakıp bir şeyler söylemek ister gibi yaptı ama
sonradan vazgeçip söylemedi. Zamanı ve yeri olmadığını düşünmüştü her aklına gelişte.
Bir şeyler duymuş olmalı diye düşünen Veysel de anladığı halde anlamazdan geldi
ve birbirlerine gülümsemeye çalışmakla idare ettiler.
“Kanka, sen şu bankta otur
biraz da, yorulma fazla, ben öğrenip geleyim herkes neredeler, olur mu?”
diyerek kolunu bıraktı Veysel’in, idari kapıya doğru yöneldi ama sonradan fikir
değiştirip diğer giriş kapısına yönelip tanıdığı kişiyi aramayı düşündü. O kişi
yardımıyla yukarıya çıkıp Hüsniye, Fatma ve Sultan’a geldiklerini söylemek
istiyordu. Neler yapılması gerektiğini sorup öğrenecek veya her hangi bir şey
yapıp yapmadıklarını anlamaya çalışacaktı.
Hızla çıktı merdivenleri
üçüncü kata kadar. Veysel’i hengâmenin ortasına çekmek istememişti kendince.
Buraya çıkacağını söylese Veysel de gelecekti çünkü durdurmak mümkün olmazdı
onu.
Fatma ve Hüsniye daha
iyilerdi, her ne kadar düşkünlükleri varsa da sakinleştiricilerin etkisi
üzerlerindeydi ve karşıdan anlayabilmişti Yusuf. Karşılarında Yusuf’u görüverince şaşırdılar
önce. Yusuf Sultan ve Hüsniye’nin elini
öpüp taziyede bulunduktan sonra Fatma’yla da el sıkışıp “başımız sağ olsun!”
deyip bir süre sustu onlara üzgün üzgün bakarak. Kimsenin ağzını bıçak açmayacak gibi
görünüyordu durum.
Olduğu yerde kıpırdanarak
Sultan’ın kulağına biraz eğilip “Sultan ana, Veysel de gelmiş, bahçe kapısında
karşılaştık, Onu aşağıda oturttum buraya getirmek istemedim daha fazla
etkilenmesin diye. Ben sizlerin bir istediğiniz olup olmadığını öğrenmek için
geldim. Ne yapmamız gerekiyor, yapılan bir şey var mı? Diye öğrenmeye geldim.”
“Sağ ol yavrum, bence
şimdilik yok fazla bir şey, hastane ve defin işlemleri yapılıyormuş, Fatma
kızım amcasını aramış istersen bir de onlara sor bakalım, daha iyi olur.”
Deyince; Yusuf, Hüsniye ve Fatma’ya bakarak onlara da sordu, düşüncelerini ve
isteklerinin olup olmadığını. Her ikisi de “sağ ol” diyerek gerekli işlemlerin
başladığını söylediler.
Veysel’in aşağıda olduğunu öğrenen Sultan biraz tedirgin oldu, düşüp
şaşmasından çekindi kalabalıkta. Yusuf’a
dönerek “yavrum sen Veysel’i yalnız bırakma ne olur, daha toparlanamadı, ne
olur ne olmaz kalabalıkta düşer şaşar da bir daha iş almayalım başımıza. Ben de
birazdan inerim zaten. Hatta hepimiz de inebiliriz belki de…” Yusuf tedirginlik içinde izin isteyerek
hızlıca geldiği gibi indi Veysel’in yanına.
Hüsnü Bey’in erkek kardeşi
kalabalığın yanına geldi ellerini ovuşturarak. Bir şeylerin ters gittiği belli
oluyordu kıvranmasından. Herkes Onu izliyor ne söyleyeceğini merak ediyordu.
Arkadaşlar bu gün geç olduğu için Cenaze alma işimiz yarın sabaha kaldı. Öyle
uygun görüldü cenaze sahipleri tarafından. Yarın öğle ezanında defin işlemi
gerçekleştirilecektir. Şimdi dağılalım, burada beklemenin bir anlamı yok.”
Hep beraber evlere
dağıldılar. Bu arada yukarıdan Sultan, Hüsniye ve Fatma da kapıda göründüler. Veysel
Hüsniye’nin elini öperek baş sağlığı diledi. Fatma’ya da dileyince Fatma
Hüsniye’yi büyük teyzesine teslim edip Veysel’in yanına gelip koluna girdi.
Kendini suçlu hissettiği belliydi halinden, fısıltıyla “özür dilerim, sana da
gelmiş geçmiş olsun” deyince Veysel sırtını okşadı diğer eliyle. “önemli değil, geçti hepsi, keşke kayınpeder
de aramızda olmuş olsaydı.” Fatma’nın üzgünlüğüne çare olmak istiyordu kendince
ama çaresi yoktu fazla. Sonuçta ölüm vardı, can kaybı vardı. Dayanılacaktı el
birliğiyle. Tek çare buydu…
Halil GÖNÜL
Devam edecek...
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.