“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Mezar taşı" |
BÖLÜM-43
Hüsnü Bey Toprağa Verildi.
Hastaneden hep birlikte
Hüsnü Bey’in eve gittiler. Dışarıdan gelen misafirlerle ilgilenilmesi
gerekiyordu. Yusuf ve diğer akrabalar
organize ettiler durumu ve herkesi yerleştirdiler tanıdık evlere.
Geç vakitlere kadar Hüsnü
Bey’in sağlık durumu konuşuldu. Hüsniye dinlenmek için odasına çekildi bu arada
biraz fenalaşınca. Yapılacaklar, akraba ve komşu genç kızlar ve kadınlar
tarafından yapılıyordu.
Fatma’nın ağzını bıçak
açmadı oturulan süre boyunca. Hiç kimse de bir şey sorup, sorgulamadı. Fatma
nedenini biliyordu bunun. Geleceğe endişeli bakıyordu kendince. İçinde bir
korku oluşmaya başlamıştı ve kendini teselli edemiyordu. Bir tarafta babasını
kaybetmesi diğer tarafta aptallıkları yüzünden kocasıyla arasının bozulması
fazlaca rahatsız etmeye başlamıştı kendisini.
Ya anasına ne demeliydi,
kendisini fışfışlayan o değil miydi? Zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışması da
cabasıydı anasının. Bütün suçu kendisine yüklemişti hem vicdan azabı, hem
pişmanlıkla birlikte nereye varacaktı bu işin sonu, kendisi kestiremiyordu.
Neredeyse Veysel’in insafına kalmıştı durumu.
Ev oldukça kalabalık
olduğu için Veysel’lerin evine de misafir alınmıştı. Veysel, Sultan ve Misafirleri izin istediler
daha fazla rahatsızlık vermemek için. Fatma kapıya kadar geçirmek için kalktı
birlikte. Diğerleri çıkarken Veysel’in kolundan tutarak: “Bu gece ben burada
kalabilir miyim, anamın durumu pekiyi değil de, ne olur ne olmaz hani. Eğer
izin verirsen tabii?” Sesi boğuk boğuk çıkıyordu ağzından.
“Ne izini Fatma, olur mu öyle şey!
Elbette kalabilirsin, ben de kalmak isterdim ama çok kalabalık oldu, ben de tam
iyi değilim aslına bakarsan ama yardım edilecek bir durumum yok. Sadece biraz
halsizlik ve ona dayalı baş dönmem var. Kan kaybına bağlıymış ve toparlanması
zaman alırmış biraz da olsa. Sen meraklanma benim için. Yine de herhangi bir
durum olursa beni haberdar et olmaz mı? Hadi hoşça kal şimdilik.” Diyerek
omuzuna dokundu Fatma’nın.
Fatma’nın yüreğine biraz
da olsa su serpilmişti Veysel’in konuşmasından dolayı. Demek ki af için bir
yolu var gibi görünüyor. Kırılmışlığı da ses tonundan ve davranışlarından
okunuyordu elbette.
Sabahleyin kahvaltı yapar
yapmaz erkenden Hüsnü Bey’in evine gittiler Veysel ve Sultan. Onlara da
kahvaltılık bir şeyler götürdüler. Vardıklarında onlar da kahvaltıdaydılar. İki
sofra kurulmuş odalara. Götürdüklerini paylaştırdılar sofralara.
Erkeklerden bir kaçı
hastaneye gittiler cenazeyi getirmek için.
Yıkama işleminden sonra öğle ezanını takiben toprağa verilecekti Hüsnü
Bey.
Cenaze oldukça
kalabalıktı. Sevilen sayılan bir adamdı Hüsnü Bey çevresinde. Yıllardır da aynı
mahallede oturmuştu. Bir ara muhtarlık yapmışlığı da vardı. Gençler bilmez belki ama otuz, kırk yaşın
üzerindekilerin hepsi de bilir erkekli, bayanlı.
Son günlerini yaşasın
istememişti bilenleri yakından tanıyanları. Herkes vefasızlık olarak
değerlendirmişti karısı ve kızının kendisine yaptıklarını. Hatta bazı yaşlı
kadın ve erkekler kendilerince kırılmışlar Hüsniye ve Fatma’ya kırgın kırgın
bazılarıysa kızgınlıklarını dışarıya vurmaya başlamışlardı.
Hüsniye başına gelecekleri
tahmin edebiliyor o nedenle fazla insanlar arasına karışmayı istemiyordu hiç
olmazsa bir süreliğine de olsa. İnsanların kafasından silmesi mümkün değildi
ama olanları, belki bir süre karışmazsa aralarına onların kırıcı ve horlayıcı
davranışlarıyla daha az karşılaşırdı hiç olmazsa.
Zaten yalnızlığıyla baş
başa kalacaktı bir de insanların horlamasını kaldıracak gücü bulamıyordu
kendisinde. Kime ne diyebilirdi ki bu saatten sonra olanlar olup bitmişti. Her
şey ulu orta, apaçıktı.
Adam hastane köşelerinde can çekişiyor, damat desen öyle. Ben ve sevgili
kızım bihaberiz her ikisinden de. Yerin yedi kat dibine bataydım da başıma
gelmeseydi bunlar, diye aklından geçirdikçe kendi kendine olacakları düşündükçe
daha da eziliyor kanı damarlarından çekilir gibi oluyordu.
Halil GÖNÜL
Devam edecek...
Görsel: Google Görseller
43 ten geriye doğru okudum hikayenin tamamını anlamak için çok etkileyici yazmışsınız gerçekten.Hüzünlü gerçekçi duyarlı bir hikaye..Tebrik ederim Halil Bey😊Devamı olacak mı?
YanıtlaSilHalil GÖNÜLMart 19, 2018 7:27 ÖS
SilDüş Tasarımcısı,
ilginiz için teşekkür ederim. Sizlerden böyle güzel övgüler duymak oldukça sevindirici benim için. Evet devam edecek. Bir roman denemesi aslında.Hoşça kalın. :)
resme gülmekten yazıyı doru dürüst okuyamadım..😀 gerçekten hikayeniz iyi gidiyo,emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
Sildeğil mi, ben de güldüm ilk göresiye o resmi. İtalya'da -yanlış hatırlamıyorsam eğer- evlatlarına kızgın bir babanın kendisine yaptırdığı mezar taşıymış.
Sizlerden övgü dolu sözler duymak güzel. Teşekkür ederim.