"Meydan Ateşi"
Melekler Yorulmasın Diye
Meydan
ateşinin yanına ayrıca hazırlanmış üç adet aynı yükseklikte taşların üzerine
büyük boy siyah -ateşin kurumundan oluşan siyahlık- bir tencere koydu hanımı.
Tencerenin içi kalaylıydı, pırıl pırıl görünüyordu; ayna gibi.
Tencerenin
içine epeyce patates ve soğan doldurdular, suyla birlikte. Tuz ekelediler
tencerenin içine. Tencerede pişen 20-30 kişiye yeter de artardı bile. Yüzülüp, temizlenen tavşan parçalandı güzelce, boy boy. Eti kemiği birlikteydi, attılar, yavaş yavaş tencerenin içine. Tencerenin altına yan tarafındaki kor közlerden
çektiler. Hava almasın diye de tencerenin kapağını sıvadılar hamurla.
Hiç tavşan eti
yemedim daha önce, çok merak ediyordum tadını. Eğlenmeye devam ediyordu herkes.
Değişik değişik tempolar uyduruyordu komşu adam ve insanın içi kıpırdıyordu.
Utangaç bir çocuk olarak ben bile oynadım abilerle ve ablayla birlikte.
Herkesin gözleri bize bakıyordu elleriyle tempo tutarken. Epeyce oynamış
olmalıyım ki ter hissetmeye başladım sırtımda, elimi alnıma attığımda alnımda
da vardı.
Arada bir
tencerenin altındaki kor halindeki közlerin sönmüş olanlarının yerine yeni kor
halindeki közlerden çekiliyor ve dört gözle bekleniyordu tencere ama eğlence
daha fazla ilgi görüyordu. Sofra, yemeğe oturulacağı zaman serilirdi yere.
Erken serilmezdi melekleri yormamak için. Melekler sofrayı korumak için şeytanlardan etrafına dizilirler korurlardı çünkü. İşte bu yüzden erken serilirse sofra melekler bitap düşerler beklemekten ve şeytanlar dadanırsa sofraya beli bereketi kaçardı. Biz de aynısını yapardık her zaman.
Erken serilmezdi melekleri yormamak için. Melekler sofrayı korumak için şeytanlardan etrafına dizilirler korurlardı çünkü. İşte bu yüzden erken serilirse sofra melekler bitap düşerler beklemekten ve şeytanlar dadanırsa sofraya beli bereketi kaçardı. Biz de aynısını yapardık her zaman.
Hem eğlenip
hem de beklemeye devam ettik sofranın kurulacağı zamana kadar. Nihayet zaman geldi galiba, ev sahibi adam çalmayı
bırakıp yer değiştirdi. Yan tarafa yere büyükçe bir sofra bezi serildi.
“Buyurun” denildi ev sahibi kadın tarafından, herkes yanaştı sofra bezinin
etrafına. Ortaya iki tane derin geniş alüminyum tepsi konuldu, içinde, pişen
tavşan eti ve patates, soğandan doldurulan.
Sofranın
içinde ekmek -yufka- kömbe -sacın altına konulan tepsi içinde pişen, sacın
üzeri kızgın külle kapatılarak pişirilen mısır unundan yapılan mayalı ekmek-
konuldu parçalanmış olarak, herkes yetişebilirdi. Sebzeler, salatalık domates,
kuru soğan, biber, taze patlıcan… yok yoktu sofrada, kral sofrası gibiydi.
Bizim getirdiğimiz meyveler yemekten sonra çıkacaktı ortaya.
Tahta kaşığını
kapan, ağzına ister yufkadan, isterse kömbeden parça atıp kaşığı daldırıyordu
ortadaki yakın olduğu tepsiye.
Ye ye bitmiyordu mübarek tepsi, melekler iyi koruyordu demek ki bereketliydi her şey. İşte bu yüzden melekleri severdi herkes. Çocuklar daha da çok severdi. Uyurken de korurlarmış çocukları çünkü. Melekler olmasa işimiz hiç rast gitmezmiş, bel bereket olmayınca da açlıktan kırılırmışız, dedem öyle demişti birinde bahçede su sularken.
Suyu, bahçeyi… bu dünya da ne aklınıza gelirse her şeyi korurlarmış melekler hiç yılmadan. Korkmazlarmış şeytanlardan da ama yalnız dolaşmazlarmış hiç, tedbir olsun diye şeytanlara karşı. Şeytanlar çok kötüymüş, işleri güçleri zarar vermekmiş başka şeye çalışmazmış akılları. Allah bile yola getirememiş onları da salıvermiş başıboş.
Ye ye bitmiyordu mübarek tepsi, melekler iyi koruyordu demek ki bereketliydi her şey. İşte bu yüzden melekleri severdi herkes. Çocuklar daha da çok severdi. Uyurken de korurlarmış çocukları çünkü. Melekler olmasa işimiz hiç rast gitmezmiş, bel bereket olmayınca da açlıktan kırılırmışız, dedem öyle demişti birinde bahçede su sularken.
Suyu, bahçeyi… bu dünya da ne aklınıza gelirse her şeyi korurlarmış melekler hiç yılmadan. Korkmazlarmış şeytanlardan da ama yalnız dolaşmazlarmış hiç, tedbir olsun diye şeytanlara karşı. Şeytanlar çok kötüymüş, işleri güçleri zarar vermekmiş başka şeye çalışmazmış akılları. Allah bile yola getirememiş onları da salıvermiş başıboş.
8/9
Devam edecek...
1/9'a dön...
Görsel: Google Görseller
Ziyafet olmuş. Güzel miydi tavşan eti? Ben de hiç yemedim daha önce.
YanıtlaSilBerlin Berlin,
Silöyle, neşeli bir kalabalıkta, çatır çutur kaşık tabak sesleri eşliğinde pek nefis bir yemekti. Nasıl piştiğine ve aynı zamanda da pişirene bağlı olarak değişen bir lezzettir bu. Özellikle yabani tavşanın etinin lezzeti daha da güzel bence; akşamdan sirke-limon-, soğan ile terbiyelenip, buzdolabına kaldırılacak. :)
İnancın yerleşmesi ve devam etmesi için ne güzel adetler, değil mi? Meleklerin bizi koruduğuna inanmak. Eminim oradaki en büyük kişi şükür duası da yapmıştır. Bereketin ve huzur hep yaşasın, diye...
YanıtlaSilbahce perim,
Silo zamanlar insanların hemen hemen hepsinin, fakir, zengin fark etmeden tek dileği dediklerinizdir; bereket ve huzur. :)