SAYFALAR

Cumartesi, Nisan 21, 2018

Kaşık-59-Kaçak Aranıyor

“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”

"Ay aydınlığı"
BÖLÜM-59-

Kaçan Deli Oğlan, Aranıyor

            Çavuş, mangasını topladı ve her birine görevler verdi ne yapmaları gerektiğini anlatarak, dağıldılar köy içine. 
     Köy içini taradıktan sonra araziye çıkacaklardı. Köy içinde saklanabilme imkânı fazla yoktu. Çavuşun aklından geçenler çoğalmış ve bir an önce çevreyi taramanın önemi ortaya çıkmıştı.
            Durumu duyan köylülerden de katılmalar başladı aramaya. Ay çıkmış tepeden, aydınlatmaya başlamıştı her yanı. Gündüz gibiydi ortalık. İğne bile düşmüş olsa parlayacaktı görün beni diyerek. Bir anda kalabalık arttı çevrede. Bağrışmalar duyulmaya başladı. “ben de geliyorum bekleyin” sesleri çoğalarak devam ediyordu.
            Çavuş bağırdı: “sakın ola bir tiske bile vurmayacak kimse çocuğa, iyi duydunuz mu beni. Bulan, gören olursa hemen en yakınındaki askere haber verecek o kadar. Gerisi bize ait. Aklınızdan sakın çıkarmayın bu dediklerimi. Anlaşıldı mı?” avazı çıktığı kadar bağırmaya devam ederek söylemişti söylediklerini.
            Komutan, Hüsniye’yi çağırttı muhtara. Hüsniye, kapıyı parmaklarıyla vurarak “gel” sesini duyunca girdi içeriye. Komutanı görünce şaşırdı önce. “Hoş geldiniz” dedi ve ellerini önünde birleştirip başını öne eğerek dikildi kapattığı kapının arkasında.
            “Söyle kızım bana, okulda olanlardan ne hatırlıyorsan anlat bana hiç çekinip sakınmadan. Tüm ayrıntıları bilmek istiyorum. Neler oldu temizlik ve tamirat yaparken okulda? Kim neler konuştu, bir sataşma oldu mu? Ya da senin dikkatini çeken her hangi bir şey oldu, yaşandı mı orada?..”
            Hiç istifini bozmadan ayakta dikilen Hüsniye ağzını açacaktı ki komutan yumuşak ve sevecen bir ses tonuyla: “şöyle otur kızım, ayakta kalma, gel bakayım şöyle karşıma. Şimdi anlatabilirsin.” Dedi biraz öne eğilip Hüsniye’nin suratına bakarak.”
            Hüsniye’nin diyecekleri çok önemliydi kendisi için, can kulağıyla Hüsniye’yi dinliyor, hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordu. Hatta Hüsniye’nin ağzından çıkan kelimelerin vurgularına bile dikkat ediyordu. Bir anda “Dur dur, orada dur!” dedi doğrularak oturduğu sandalyesinde.
            “kim kiminle sataştı, neden?”
            Duruma şaşıran Hüsniye anlatmaya devam etti. “Deli oğlan denilen çocuk da bizimle birlikte çalıştı her gün taa başından beri. Deli oğlan dediklerine bakmayın siz deli meli değildir o, yalnızca deliymiş gibi davranmak hoşuna gider, deli dolu davranır hiçbir şeye acımaz, hiçbir şey düşünmez.”
            Göğsü inip çıkmaya başlar Hüsniye’nin, derin derin nefesler alıp vermeye başlar birden. En son bitireceğimiz gündü. Bu deli denilen çocuk, öğretmene kürekle vurmaya çalıştı birden. Ben de küreği alıp elinden, bir güzel marizledim. 
         Kafasını kıracaktım ama korktum, kıçına vurdum elinden aldığım kürekle. Kaç kere vurdum bilmiyorum ama yerdeydi zaten sinirim geçtiğinde. Zorla yağa kalktı ve okulun kapısından çıkarken geriye dönüp ‘göstereceğim hepinize!” diyerek aksayarak kaçtı oradan. Azanın birinin karısı da vardı bizim yanımızda. Onlar da kızdığı için onun hal ve hareketlerine bir şey dememişlerdi benim yaptığıma hatta ‘eline sağlık kız, sen deliden de deliymişsin be!” diye bana takılmışlardı.”    
                                                                                                                     
Devam edecek...
Görsel: Google Görseller

2 yorum:

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.