SAYFALAR

Salı, Mayıs 01, 2018

Dilli Dilsizlik

"Dil Dile"

Tanışmak ve mutlu olmak

                Oturup ya da ayakta; her nasıl olursa olsun, bir araya gelip sorunlarını konuşamıyorsa, dertleşemiyorsa, içini dökemiyorsa ortaya insanlar, ne kişiler olarak anlaşabilir mutlu olabilirler, ne de bir arada yaşayabilirler barış ve dostluk içinde.                          Olmayan, oluşturulamayan şeylerin hayaliyle birliktedirler ancak.
            İki kişinin evliliğinden veya bir araya gelişinden yola çıkalım, neler olabilecek veya neler olabiliyor bir bakalım şöyle çevremize.
            Kısmi biliş, tanışlıktan sonra bir araya gelen insanlar zaman içinde birbirlerini tanımaya zaman ayırmazlar, çaba göstermezlerse nasılsa tanıyorum, onun için evlendim ya diye kollarını sallaya sallaya dolaşmaya devam ederlerse bir zaman gelecektir ki çok şeyin başlardaki gibi olmayacağını veya olmadığını göreceklerdir.
            Birisi değişmiştir diğerine göre. Artık bıkmıştır veya sevgisi, saygısı eksilmiştir. Hiç şaşırmayın, diğerine göre de benzer bir durum vardır üç aşağı beş yukarı. Artık yalnız kalmak istemiyordur kendisiyle, sıkılmaya başlamıştır yanında olmaktan, bir arada, baş başa olmaktan kaçınmaya çalışıyordur kendince… Devam eder gider bu ve bunlara benzer düşünceler.
            Ne olabilirse bundan farklı bir durum olabilir hayatlarında?
            Bence, öncelikle her iki kişi de birer insan ve herkesin kendine göre sosyal ve kültürel bir altyapısı vardır. Kendilerini şekillendirenlerdir bunlar. Neredeyse ömrü boyunca çok az şey değişir bu etkilerden. Ayıkla ayıkla bitmez çünkü. Çok kişi de hiç düşünmez bu gibi şeyleri ve öylesine yaşar gider işte.
            Öylesine yaşayıp gitmek deyimi biraz boş vermişlik gibi oldu ama aslında tam da öyle değil. İnsanlar boş vermiş gibi görünseler de çok şeyi, bazı şeyleri –kendilerine dokunanları- hiçbir zaman boş vermezler. Ancak uzağında olan ve kendisine uzanamayacağını düşündüğü şeylere boş vermiş gibi yaparlar, boş verirler de çok zaman. Duyarsızlık düzeyine ulaşmış olması bu durumun toplumdaki değer yargılarının bozulmasına yol açmaya başlar. Çünkü bazı art niyetli olanlar, bu alanlarda çıkarları olduğu için kuralları genişletmeye çalışırlar kendilerine göre. Genişleyen bu durumlar başkalarına zarar vermeye başlar.
            Her boş verilen, umursanmayan, görmezlikten gelinen veya görmezlikten gelmiş, geliyor gibi görünmeye çalışan insanlar kişisel olarak da kayıpları başlar zaman içinde. En başta en yakını saydıklarını kaybetmeye başlarlar. Duyarsızlıktır bunun altında yatan neden. Duyargalar herkeste olmasına rağmen bu duyargaların algılamaları veya hissettikleri şeylerin kişilere düşündürdükleri, anımsattıkları şeyler farklı farklıdırlar.
            Bana necilik varsa ortada bunu herkes görebilir körse bile görür gönül gözüyle. Çünkü insanların gönlünü, kalbini ilgilendiren durumdur.
            Kısaca insanlar önce birer birey olarak ister yalnız ister bir kişiyle birlikteliğinde olsun, birbirlerine karşı duyarlı olmalıdır, ayrıca buna zorunludur da doğası gereği. Çünkü bir arada ve birbirini tanımanın yollarından en önemlisidir. “insanlar, konuşa konuşa; hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar.” Diye söylenen bir söz de vardır. Boşuna söylenilmemiştir bu söz. Çok basittir belki ama anlat anlat bitmez anlayana.
            İşte insanlar da bu bazı sözler gibidir. Anlata anlata bitiremez; yeter ki karşısında dinleyecek birini bulsun. Dinlesin de ister assın, isterse kessin artık. Bütün maharet dinlemekte demeyeceğim elbette, konuşmada da maharet olmalı aynı tarzda. “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” Da denilmiş zamanında. Kim bilir belki de yılanlardan kurtulmuşlardır bu yöntemleriyle.
            Dil önemli mi? Diye sormak geliyor aklıma ama sormayacağım. Sormayacağım çünkü önemli olduğunu sağır sultan da kör talih –Salih-  de biliyor.
            Bireyler huzurlu, dost, arkadaş ise toplum da aynıdır. Hem toplumu oluşturan bireyler hem de bireylerin oluşturduğu bu toplum, diğer toplumlarla barışık, dostane ve huzur içinde yaşayıp giderler. Tüme varım oldu bu durum. Neden tümden gelimle uğraşırlar ki. Kispetle sokakta dolaşmaya benziyor bu durum sanki. Toplum bireylerden oluşuyorsa eğer, bireylerin sorunları çözülürse toplumun da sorunları çözülmüş demektir. Toplum sorunluysa ve alıp toplumun o sorununu kimseye sormadan kafana göre ben anladım, yapacağım olacak deyip kafasına, bedenine geçirirsen veya geçirmeye kalkarsan biçtiğin şeker çuvalını, bazılarının bedenine uymayacaktır eminim. Önce o şeker çuvalını kendi bedenine veya başına bir geçirmesi lazım.
27.04.18 
Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.