"Başla" |
Başla!
Başlamak.
Bütün mesele bu gibi görünüyor sanki. Nereden başlamalı? Neye nereden
başlamalı? Uzar gider bu sorular öyle değil mi?
“Okumaya
nereden başlamalı?” sorusunu sordu kendisine önce. Bu soruyu sorduran şey ise
çok basit bir hesaptı sadece. Bir insan ortalama 3000 –üç bin- kitap okuyabilir
hayatı boyunca. Nereden çıkıyor bu hesap? Diyenleriniz varsa eğer işte hesap:
ortalama haftada bir kitap okunursa ve ortalama yaşam da 60 yıl kabul edilirse,
bir yılda 52 hafta vardır bu demektir ki ortalama 50 kitap okunabilir. 60
yıllık yaşamda ise 60x50= 3000 kitap eder. Haydi, bunu biraz daha zorlayalım
yılda 60 kitap yapalım ve 60 yılda 3600 kitap eder.
Şimdi
bu durumu dikkate alarak okunan kitapların kalitesi önemli demektir bir şeyler
öğrenebilmek veya kazanabilmek için. Eğer bu sayıyı okumuş olmak için polisiye
veya ıvır zıvır şeyler okunursa yalnızca beynin içini abur cuburla doldurmakla
kalınmaz aynı zamanda zarar vermiş olunur beynin işleyişine. Çünkü beyne ne
verirseniz beyin onu işler ve değerlendirir.
Şunu
söylemem gerekiyor sanıyorum. Yazmak önemli bir uğraştır ve emek ister. Bu
durumda yazana saygılı olmak gerek. Okuyana da. Kimsenin keyfine kâhya olmak
kimsenin hakkı değildir elbette. Ancak okumanın önemi sınırlı sayıda okunacak
olması. İşte bu sınırlı sayıda kumayı değerli kılabilmek için okunacaklar için
seçici davranmak okuyucunun işidir.
Bu
durumda şu soru sorulabilir. “nereden başlamalı? Nasıl seçmeli? Gibi temel
sorular sanırım yol gösterici olabilir. Örneğin yüzyıllardır okunduğunda damak
tadı bırakan eserler vardır bilinenler içinde. Bunlara klasikler denilir
dünyada. Ulusu, milleti, rengi, ırkı yoktur bunların. Kim okursa okusun
okuduğundan zevk alır ve kendilerine bir şeyler kazandırırlar.
Bu
görünen durumda seçici davranılarak başkalarının yaşamlarının değerlerinden
değerler kazanılabilir ve bu değerler okuyanın da değerleri haline dönüşürler.
Dolayısıyla düşünce bazında bir şeyleri değiştirirler veya değiştirmek için
kapı aralarlar. Aralanan kapılardan girmek veya girmemek okuyucuya kalan
tercihtir. Her kitap kapı aralayamaz, yalnızca kopya hayatlar sunarlar. Kopya
hayatı kopyalayan okur ise her kopyanın değersizliği gibi bir şanssızlığı yaşar
elinde olmadan. Belki de değer yargılarının değişmesi de buna veya bu gibi
kopya yaşamlara bağlıdırlar. Öyle bir zaman gelir ki, kopya yaşamlar
çoğalmıştır etrafta. Asıl yaşamlar seçilemez olur aralarında. Memlekette
okuryazar oranı yükselmiştir, kitap okuma sayısı da yükselmiştir ama bazı
şeyler ters gitmektedir. Bu kadar okuryazardan beklenenin tersine durumlar
gelişmeye başlar ve giderek artar.
Hızlı
mı başladı nedir? Oldukça hızlı bir çıkış olu bu durum. Kolay yenilir yutulur
şeyler değil. “sana ne canım, kim ne isterse onu okur. Keyfinin küreği misin be
haydut?” diyenleri duyar gibi sanki kulağının arkası kaşınıyor gibi.
Bir
şeyler yazmak, ortaya çıkarmak mutlaka önemli. Kimse de bu durumu inkâr edemez.
Bir emek vardır sonuçta, öyle veya böyle de olsa. O zaman şöyle bakalım bir de.
Sağlıklı kalabilmek için sağlıklı beslenmeliyiz. Başka ifadeyle sağlıklı
gıdalar tüketmeliyiz ve dengeli beslenmeliyiz. Sağlıkçılar hep böyle der,
sizler de duymuş veya okumuşsunuzdur bol bol. Ve sonuç itibariyle elinizden
geldiği kadar özen göstermeye çalışırsınız sağlıklı kalabilmek için.
Yediğinizde
midenizin ekşimeye başladığını düşünsenize bir. Ya da istifra etmeye
başladığınızı. Ya da gıda zehirlenmesine yol açtığını. Ölüme kadar gidenleri
bile olmuştur. Kimse yediğinden ölmeyi istemez herhalde bile bile.
Hastalandığınızda tedaviniz için kullandığınız ilaçlarda öyle değil midir?
Reçete gereğince kullanmalısınız. Aksi halde az kullanırsanız tedavi etmez, çok
kullanırsanız aslında kökten tedavi eder bir daha hiç hasta olmazsınız, diğer
köyü ziyarete gidersiniz. Şakası bir yana ama her şey karınca kararınca olmalı.
Sanıyorum sizin için de geçerlidir bu durumlar.
Beyninizi
de sağlıklı besleyecekseniz ve yaşamınız boyunca okuduklarınızın kaliteli
olmasını isterseniz reçetesini de kendiniz bilinçli yazmalısınız. Aksi durumda
beyniniz de bir yönlere gidecektir. Ne okursanız beyin onları işleyecek ve
onlarla beslenecektir, tıpkı sizin sağlıklı beslenmeye, dengeli beslenmeye
dikkat ettiğiniz gibi. Elbette yazacaklarınız da benzer olacaktır. Yazma
nedeninize bağlı olarak devam edip gidecektir belki de bir yerlerde malzemeniz
tükenecek yazmaya devam edemeyeceksinizdir. Ne kadar kötü olur yazamamak, öyle
değil mi? Hele alabildiğinizce hızlanmış, epeyce yollar kat etmiş belli bir
yere gelmişseniz. “eh yeter artık, ben kendimi emekliliğe ayırayım” diyen bir
yazar duymadım ben şimdiye kadar. Var mı sizin bildiğiniz emekli bir yazar,
çizer, ressam, kısacası; sanatçı?
Dediğim
gibi ben rastlamadım ve duymadım. Eğer varsa bilineni, sanırım kopyacı bir
sanatçıdır. Mutlaka kopya çektiği asıl sanatçı bu dünyadan göçmüştür artık ve
bir şey üretemiyordur. Aslına bakılırsa ölse bile üretmeye devam ediyordur asıl
sanatçı ama kopya çeken sanatçı onları fark edemiyordur ölümüne kadar fark
edemediği gibi.
Ölümsüz olmayı sadece okuyamadığım bir dolu güzel kitap olacağı için istemişimdir hep.
YanıtlaSilİrem E.
Silevet, hak vermemek elde değil ama maalesef her zaman okunacak kitaplar mutlaka bulunacaktır.
bir insanın ömrü boyunca 3000 kitap okuması ilginç bir durum ve yazı da gerçekten çok ilginç ve bilgilendirici olmuş,emeğinize sağlık..
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
Silteşekkür ederim.