SAYFALAR

Çarşamba, Kasım 14, 2018

Batı'dan Ne Kadar Uzaktayız?

Batı ve Türkiye

            İçinde yaşadığımız zamanların akıl almazlığını düşünürken çok çoook eskilere gittim bir an. Batı toplumlarında dolaştım, o sisli, puslu akıl almaz canavarlıkların ve insan kıyımlarının yaşandığı zamanları. Tüylerim diken diken oldu.
            İçinde bulunduğumuz çağda Avrupa veya Batı Uygarlığı denildiği zaman gelişmişlik, akılcılık, bilim gibi şeyler geliyor insanların aklına. Aslına bakılırsa geçmişlerindeki yaşanılan akılsızlıklar alabildiğine ağdalı durumda. Kiliseler arasındaki din savaşları, hatta kendi sınırlarını aşarak genel bir tehlike olan Haçlı dönemleri, aforozlar, katliamlar, din ve tarikatlar nedeniyle bölünme ve katliamlara varan yaşanmışlıklar ve daha niceleri. Fransız İhtilali zamanlarına kadar süregelen şiddet içeren yaşam savaşları devam etmiş olduğunu hafızamın derinliklerinden çıkardım bir süreliğine.
            Bağlamak istediğim durum, içinde bulunduğumuz zamanlardaki Türkiye’de yaşananlar elbette. Geçmişte yaşanan tarikat vb. anlaşmazlıklardan dolayı epeyce var, bizde de var ancak şiddeti Batı toplumlarında eski çağlarda olduğu gibi olmadığını düşünüyorum. Genellikle mevcut yönetimler altında kontrol edilen bir durum söz konusudur. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve daha öncesi beylikler dönemine kadar giden uzun bir geçmişe sahipler.
            Tarikatlar ve onların şeyhleri çalışmaları ve ifadeleri bakımından Bey’lere, yöneticilere olumlu gelmiş ve kendilerine yakın bularak onların bilgeliklerinden yararlanmaya ve toplumu yönlendirmeye çalıştıkları gözlenir dolayısıyla değişen yöneticiler de kendine yakın bulduğu Şeyh’lere yakın olmuşlardır, koruyup kollayarak maddi ve manevi olarak desteklemişlerdir.
            Genel olarak Abbasi ve Emevi olarak çatışmalar süregelmiştir. Geldiğimiz noktada Türkiye’de, geçmiş durumlar ve Dinler konusundaki Dünya, özellikle batı iyi anlaşılamadığı için cehalet düzeyinde durumlar sergilenmekte ve bu durum açıkça görülebilmektedir.
            Avrupa Birliği meselesinin ortaya atılması oldukça eski yıllara dayanır. Amaç, stratejik, askeri ve kültüreldir. İşgallerin olduğu bir dünyada ayakta kalabilmenin yegâne yolu birleşerek güç oluşturmaktır. Yapmaya çalıştıkları da budur. Ekonomik, siyasi güç yaratabilmenin yoludur onlara göre.
            Özellikle birinci dünya savaşı yaşamış, arkasından ikinci dünya savaşı yaşamış bir batı kendi içinde yeterince dersler çıkarabilmiş ve akılcı bir yönetim yoluyla bilimi temel alarak geleceğe doğru emin adımlarla yürümeyi tercih etmişlerdir. Elbette sayılanların yanında dini kültür etkisi de vardır birlik içinde.
            Din meselesi toplumlar üzerinde oldukça etkilidir ve toplumun alt ve orta hatta üst tabakayı da yönlendiren bir yapıdır. Özellikle siyasetçiler oldukça fazla kullanmaktadırlar dini yapıyı. Ancak Batı toplumlarında din kurumlarının resmi olarak devlet işlerinden ayrılabilmiş olması siyasi yönetimin akıl ve bilime dayalı adımlar atmasını kolaylaştıran bir etkendir.
            Türkiye farklı bir durum sergilemektedir batı toplumlarına göre. Batı uluslarının geçmişte yaşadığı durumları içinde bulunduğumuz çağda yaşamaya başlamasıdır. Bu durum Diyanet kurumunun siyaset yapma isteğinde açık olarak görülmektedir. Her ne kadar çoğunluğu Müslüman olan bir memleket olsa da Türkiye, sınırları içinde daha başka dinlere ve dinler içindeki farklı tarikatlara mensup olan insanların bir arada yaşadığı bir toplum yapısı mevcuttur. Özellikle Cumhuriyet ile geçmişin yaraları sarılmaya çalışılarak ulus olma yönünde atılan adımlar teker teker alaşağı edilmekte ve yaralar tekrar açılmaya çalışılmaktadır. Bundan kimin veya kimlerin çıkarı olabilir? Diye sormadan edemiyor insan. Hâlbuki Diyanet Kurumu’nun kurulma amacı farklıdır, toplumda taraftar olmadan din ihtiyacını gidermek ve akıllıca belli temellere oturtmak ve insanları aydınlatmaktır. Anlaşılan o ki, kuruluş amacını aşarak yöneticileri başka kişisel hevesleri doğrultusunda kendisine güvenen insanları peşinden sürükleyerek nereye gittiğini bilmez bir halde adım atmaktadırlar. Kısa sürede geldikleri nokta çatışma ve akıldışılıktır.
            Bu yapı özellikle Osmanlı İmparatorluğunu kalıntılarından kalan, Osmanlı’nın çöküşünü hazırlayan etmenlerdir. Batı’nın Türkiye’yi içine almamasının nedenleri altında yalnızca Müslüman olması değil aynı zamanda sosyo-kültürel yapısından dolayıdır da. Geçmişin yaşanmışlıklarından dersler çıkarmayı bilen akıllıca yönetimler bu durumu açıklıkla görebilir. Türkiye gençtir daha hem de çok gençtir. Üzerindeki geçmişin izlerini atabilmesi için oldukça uzun yıllar var hatta asırlar. Ancak şu halimizle bile 300 yıl gerilerde saymaya başladığımıza göre gelecek açısından bakıldığında yeni çağı yakalamak bir yana, ilk sanayi çağlarından bile çok gerilere düşmüş ve düşmekteyiz. Bu sarsıntılar en azından bir yüz yılımızı alacağa benzemektedir.

13.11.18- Halil Gönül

Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. Hayatta en hakiki mürşid ilimdir,fendir.(MUSTAFA KEMAL ATATÜRK)
    Ne kadar değerli söz değil mi?
    En iyisi olarak tabir edilen akıl hocası Akşemseddin efendi-Fatih sultan mehmedin şeyhi;
    İCRAATI;Kardeş katline caiz vermek.
    Varmı kuranda katletmek,yok.
    O HALDE diyecek birşey yok.....
    İlim var mı? oda yok..
    Hazerfan uçmak istedi.Galetaya çıktı.Ve ucağı bulacaktı.Sonuç kafası kesildi.
    İbrahim müteferrika matbaa buldu..Oğlum ibo senmisin mattbaa bulan..Sonuç matbbaa atolyesinde kafası kesilerek öldürüldü.
    Ve daha ne hikayeler çıkar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel de özetlemişsiniz. Benzer o kadar çok acıklı hikaye var ki, inanamıyor insan.

      Sil
  2. Aslında soru biz ne zaman aydınlanma dönemini yaşayacağız. Avrupa bunu çözdü, biz ise çıkar sarmalı içinde bunu öteliyoruz. İşin acı yanı her geçen gün bu hedeften uzaklaşıyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki öyle. Fransa uzun zamandan beridir laikliğin de kısıtlayıcı bir hal aldı, adeta bir din gibi görülmeye başladığını, ilerlemenin önünde engeller çıkardığını tartışmaya açtığı çağda biz daha laikliği bile anlayamamış durumdayız.

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.