Konuşan Sevimli Köpek
Güzel mi güzel bir ilkbahar günü.
Hafifçe serinliği olsa da “çık, çık dışarıya” diyor durmadan insana.
Dayanamadım en sonunda attım kendimi dışarıya. Attım atmasına da nereye
gideceğim? Küçücük bir kasaba, eni boyu iki adımlık yerler. Karar verdim
sonunda yürümeye dik olan sokağın bitiminden dışarıya doğru. Kırlara açılıverir
insan bu yoldan giderken. Her yer selamlar seni, sağın solun yeşilliklerle dolu
olur. Ayrıca başka insanların da tercih ettiği gezinti, hava alma yeridir.
En son küçük
tost ve kokoreççiden selamlaşıp ayrılırken yönümü çevirdim yola doğru. Elli
metre kadardır yolun tepesine varmaya ama adamın nefesini kaldırır adeta dağa
tırmanır gibi gelir bazılarına. Araba falan da çıkmaz hani. At arabaları veya eşek
sırtında çıkılır ancak.
Olsun,
kararım kesin, çıkacağım bu yokuşu. Tam da yarısına vardım ki karşımda, tepede
bir kadın ve beyaz, uzun kulaklı bir köpekle beraber kendi halinde yürüyerek
iniyordu. Bir anda dikkatimi çekti. O kadar memnundu ki halinden, köpeği de bir
o kadar sevimliydi, kâh hopluyor önünde kâh koşturuyor etrafında.
Beyazı hâkim, üzerinde kelebek
desenleri olan bir boydan elbisesi var kıyafet olarak. Çok da yakışıyor
kendisine. Dost başa bakar düşman ayağa örneği, ayağına hiç bakmak aklıma
gelmedi o yüzden ayağında ne tür bir ayakkabı olduğunu bilmiyorum.
Kadının suratı solgun beyaz, simsiyah
gözleri ve genişçe bir suratı vardı. Çok rahattı, sevimli ve cana yakın
görünümdeydi. Adımlarımı sıklaştırdım, aramızda iki adım kala mimiklerle
selamlaştık. Tam o anda sevimli beyaz köpek hızla koşturmaya başladı aşağıya
doğru. Önce korktum bana saldıracak mı diye ancak dönünce farkına vardım ki
bana değildi koşturması. Arkamdan gelmekte olan oğluma doğruydu. Oğlum yedi
yedi-sekiz yaşlarında.
Oğlum koşturuyordu, köpeğin kendine
doğru geldiğini görünce durdu ve köpekle kucaklaştılar. Şaşırdım. Nereden
tanıyordu köpeği. Üstelik köpeğin ona doğru koşturmasının nedeni de onu
korumakmış. Ben köpek ve oğluma dikkat kesilmiş onları seyrederken oğlumla
köpek yan yana bana doğru ilerlemeye başladılar.
Köpek bana yaklaştıkça tedirginliği
artıyor, korumaya çalıştığı oğlumun önüne önüne geçiyordu sık sık. Oğlumsa
köpeği yatıştırmaya çalışıyor elleriyle sırtını, kafasını okşayarak. Tam yanıma
geldiler, “bak, gördün mü? Bana bir şey yapmıyor. O benim babam” dedi. Köpek
başını kaldırmış bana bakıyor: “doğru mu?” dercesine.
“Doğru” dercesine ben de köpeğe doğru
elimi uzatıyorum başını okşamak için. Tedirginliğini gidermek için hafifçe
yerimden oynayarak elimi başının üzerine koyarak okşamaya başladım. Sevindi.
Sevincini ve dostluğumuzu pekiştirmek için ilk başlangıçta selamlaştığımız
tostçuya doğru köpekle beraber yürüdük. Niyetim bir parça et alıp vermekti
köpeğe ancak sahibi kadın ne derdi?
Kadın doktordu. Çocuk doktoru.
Aramızda beş on metre vardı kadınla. Biraz daha yaklaşmasını bekledim ama bu
arada tostçuya et var olup olmadığını da sordum. Daha sorar sormaz, “olmaz mı?”
dedi ve bir testere aldı eline kova büyüklüğünde bir donmuş sucuktan dikdörtgen
parça kesti bile. Önümdeki tezgâhın üstüne koydu “buyur abi” diye. Ama ben et
gibi görüyordum.
Kadın yaklaşınca “et vermek
istiyorum, bir sakıncası yoksa?” dediğimde köpek de başını hafifçe kaldırıp
kadına: “anne ben de yiyebilirim sokak köpeklerinin yediğinden” dedi. İzin
istiyordu açıkçası.
Kadın bana: “alacaksan o pahalı şeyi,
al götür çocukların yesin” dedi kadın sevimli bir ifadeyle. Kibarca reddetmişti
teklifimi. Köpek de hiç ses çıkarmadan yürüdü, yanımızdan ayrılırlarken köpeğin
başını okşayan kadın: “elbette yiyebilirsin canım sen de sokak köpeklerinin
yediklerini” dedi ve birlikte yürüyüp gittiler işlek caddeye doğru.
Uyandıktan sonra saate baktığımda neredeyse
on beş saate yakındır uyumuşum. Köpeğin sevimli halleri uzun bir zaman
gözlerimin önünden gitmedi. Ne zaman et
aldığımızı düşündüm ister istemez. Sonra da sabahın ilk ışıkları aydınlanırken
“neden kimse uyandırmadı beni?” diye sızlanarak uyansın istedim eratı.
Acıkmışım fil gibi, silip süpüreceğim sofrayı. Baktım kimsenin aldırdığı, hatta
duyduğu bile yok devam ettim rüyama kaldığı yerden tekrar başlamaya.
11.12.18-halil Gönül
konuşurmuşçasına tepkiler veren köpeğin hikayesi çok güzelmiş:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, beğenmenize sevindim. :)
Silçocuklar ve patiler arasındaki uyum muhteşem.acaba ne zaman yitiriyoruz bu uyumu?
YanıtlaSilkazık yemekten canımız yanmaya başlayınca diye düşünüyorum ve adına da öğrenmek diyoruz galiba ya da yetişmek. :)
SilInsanlar havanları örnek alsa ..gerçektende insan olurlardi
YanıtlaSilevet, alıyorlar aslında ama işlerine geleni alıyorlar. karınca, arı, kuşlar vb. unutuyordum neredeyse domuzlar da var, burnunun dikine gitmek var ya hani, domuzlara özenmedir örneğin.
Silköpeğin hikayesi gerçekten güzel bir blog yazısı olmuş ellerine sağlık başarılı çalışmanın devamını dilerim blog yazını çok beğendim selamlar
YanıtlaSilTeşekkür ederim, beğenmenize sevindim. Hoşça kalın. :)
Sil