Suç
ve Yargı
Kaynak: Kanaatlerden
İmajlara, Duygular Sosyolojisine Doğru-Ulus Baker (yargılama, hapishane,
yargıç, vb. bkz. s. 245, 246)
Suçlular
farklı farklı olabilirler suçun durumuna göre. Suç ya bilerek ya da bilmeyerek
işlenir. Bilmeden suç işleyenler olsa olsa ahmaklardır veya kazara
işlemişlerdir. Eğer suçu bilerek işlemişse ya yalakadır, torpili, kollayıcısı
vardır devlette ya da açığı çok iyi biliyordur, uzmandır. Suçu bilerek
işleyenler ne tür kişiler olursa olsun yargılamada paçayı yırtarlar, birisi
–yalakalar- torpilli oldukları için ucuz yırtarlar. İkincisi, uzmanlar ise
devletin ayıbını, acizliğini ortaya koydukları için görmezlikten gelinir ve ben
görmedim sen de yapmadın; haydi git şimdi demek düşer. Kala kala ahmaklar kalır
geriye yargılanan ve cezalandırılan. Devletin adaleti kıldan ince kılıçtan
keskindir er geç adalet yerini bulmuş olur böylece.
Olan tek şey içeri
tıkılanın zavallı geride kalanlarına olur. Hele bir de çocuğu –küçük- varsa, ne
olduğunu bile anlayamadan bir anda babası veya anası kayboluverir ortadan bir
vardı bir yok oldu olur ve bir ömür boyu kaybetmenin acısıyla ve açılan yaranın
iziyle yaşar. Peki, devlet –adalet- kimi cezalandırmış oldu? Zavallı, masum
çocuğu. Bu çocuk yetişkinliğinde ne yapar? Soran var mıdır acaba? Sanmıyorum!
Olsaydı eğer şimdiye kadar dünyada mevcut durumdan daha başka bir cezalandırma
ve yargılama şekli ortaya koyulmuş olurdu elbette. İnsanlığın 21. Yüzyılda
ilerlediği nokta işte göz önündedir. Hayvani ataların ilkelce yaptıklarını 21.
Yy.da modernite ve çağdaşlık adı altında yapıyor bu ilerlemiş (!) insanlık.
Devlet suçları tanımlayarak her bir suça ceza belirliyor.
Devletin Cumhuriyet savcısı suça ait dosyasını hazırlayıp mahkemeye yargılaması
üzerine gönderiyor. Yargılayacak olan suçu belirleyen ve suçlara ait yasaları
ilan eden devletin hâkimleri. Suçluyu
savunacak olan kim? Serbest –aidiyeti olmayan- avukat. Serbest avukat
genellikle her suçluyu savunabiliyor, bir engeli yok. Hatta öyle ki bazen
suçluyu, suçunu işlediğini bile bile bile savunmayı üstleniyor. Gerçi
savunamıyor, davayı kaybediyor sonuçta ama ücretini şakır şakır alıyor
suçludan. Suçlu umutlanıyor bir süre. Bu savunma süresinde tutukluluğa da
alışmış oluyor umutlanırken. Avukata verdiği savunma ücreti umut satın alma ücreti
olarak değerlendirilebilir bu durumda. Yani devlet umut satıyor parayla ve
avukatın haksız kazanç elde etmesine göz yummuş oluyor.
Ayrıca, yargılayan ile savunanların konum ve aidiyet
olarak bakıldığında bir tarafta devlet, diğer tarafta suçlu ve aidiyeti olmayan
bireysel avukat var. Bir soru? Kim daha güçlü? Devlet elbette. Bu durumda
savunma ne kadar anlamlı. Eğer devlet hakça adalet dağıtacaksa savunan da
kendisi olsun. Burada bir sürü klişe laf, -adalet aşkı, adalet tutkusu,
tanımlar, hukukun üstünlüğü, bireyin güçlülüğü falan- girecek devreye.
Bir başka bakış açısından; suçlu suçu işleyen olduğuna
göre, kendini savunabilecek durumdadır. Eğer suç işlemediğine inanıyorsa, yine
savunabilecektir hem de daha güçlü. Bütün dilleriyle –vücut dili, ağız dili-
işin içinde olacaktır. Suçlu ya da suçsuz, kendisini savunurken ilgili vücut
dillerini okuyabilecek uzmanlar da izlesin savunmayı ve mahkemeye
raporlasınlar, avukatın savunmasından çok daha fazla kanıt bulunacaktır doğru
yargılamak için. Hâlbuki aidiyetsiz bir avukat savunmaya kalktığında işin
güvenilirliği ortadan kalkıp tamamen ticari ve kitap üzerinden bir savunma
gerçekleşiyor eğer savunma denirse adına ki öyle deniliyor ve sayılıyor.
Devletin suçlu ilan ettiği bir kişi, suçu işlemesini
biliyor ama neden işledin? Veya işledin mi, işlemedin mi diye sorulmaya cevap
beklentisine ücreti dâhilinde bir avukat cevap veriyor. Nasılsa suçlu zannından
başka kimseye bir şey olmayacak sonuçta, kim niye umursasın ki! Ses çıkaran,
itiraz eden de yok. Kendim savunacağım da diyemiyor umut uğruna. Ayna, çal çal
oyna. Oyna yavrum, kız bizim, oğlan da bizim!
Ayrıca, suçlu ilan eden devlet –çıkardığı yasalar
dolayısıyla- suç işleyeni suça teşvik eden belki devlet –örnek: vergi kaçırma,
bazılarına bile bile göz yumulduğu için, daha başkalarını cesaretlendiriyor-
yargılayan devlet, savunma suçluya düşmüyor da ücretli bir adalet aşığına
düşüyor. Hakikaten bu dünya cennet bazılarına göre. Ne güzel, bir tarafta
cennet diğer ucunda cehennem. Neden başka yerlerde arar ki fakir, fukara,
cahil, cühela bu cennet, cehennemi?
Hâlbuki devlet alsa karşısına zanladığı kişiyi, sorsa
yaptın mı? Neden yaptın? Seni teşvik eden ne? Cevaplasa dürüstçe ve devlet de
gerekli tedbirleri alsa tekrar veya başkalarına kötü örnek olmaması için daha
doğru olamaz mı? Hem vatandaş haksızlığa uğrayarak bile bile bir başka ele
atılmamış olur hem de vatandaşların güvenini ve adalet duygusunu pekiştirmiş
olur.
Suç ve savunma durumu, camcı ile cam kıran yaramaz çocuğu
anımsatıyor bana, gülümsemeden edemiyorum. 20.02.19-Halil Gönül
Ülkede hukuk sistemi yok ki! Tam bir guguk sistemi maalesef. :(
YanıtlaSilSağdaki TinyPic çok üzgün görünüyor. :(
çıktı oturdu oraya öyle, bir şey de demiyor. sevinmesi için bir şey yapılması gerekiyor mu?
SilKim kimi cezalandırıyor kim suçlu kim suçsuz offf
YanıtlaSilof ofooooooof!
Sil