Cumartesi, Eylül 21, 2019

Kim Cezalandırılıyor, suçlu mu suçsuz mu?

Suç ve Yargı

Kaynak: Kanaatlerden İmajlara, Duygular Sosyolojisine Doğru-Ulus Baker (yargılama, hapishane, yargıç, vb. bkz. s. 245, 246)
            Suçlular farklı farklı olabilirler suçun durumuna göre. Suç ya bilerek ya da bilmeyerek işlenir. Bilmeden suç işleyenler olsa olsa ahmaklardır veya kazara işlemişlerdir. Eğer suçu bilerek işlemişse ya yalakadır, torpili, kollayıcısı vardır devlette ya da açığı çok iyi biliyordur, uzmandır. Suçu bilerek işleyenler ne tür kişiler olursa olsun yargılamada paçayı yırtarlar, birisi –yalakalar- torpilli oldukları için ucuz yırtarlar. İkincisi, uzmanlar ise devletin ayıbını, acizliğini ortaya koydukları için görmezlikten gelinir ve ben görmedim sen de yapmadın; haydi git şimdi demek düşer. Kala kala ahmaklar kalır geriye yargılanan ve cezalandırılan. Devletin adaleti kıldan ince kılıçtan keskindir er geç adalet yerini bulmuş olur böylece.

           Olan tek şey içeri tıkılanın zavallı geride kalanlarına olur. Hele bir de çocuğu –küçük- varsa, ne olduğunu bile anlayamadan bir anda babası veya anası kayboluverir ortadan bir vardı bir yok oldu olur ve bir ömür boyu kaybetmenin acısıyla ve açılan yaranın iziyle yaşar. Peki, devlet –adalet- kimi cezalandırmış oldu? Zavallı, masum çocuğu. Bu çocuk yetişkinliğinde ne yapar? Soran var mıdır acaba? Sanmıyorum! Olsaydı eğer şimdiye kadar dünyada mevcut durumdan daha başka bir cezalandırma ve yargılama şekli ortaya koyulmuş olurdu elbette. İnsanlığın 21. Yüzyılda ilerlediği nokta işte göz önündedir. Hayvani ataların ilkelce yaptıklarını 21. Yy.da modernite ve çağdaşlık adı altında yapıyor bu ilerlemiş (!) insanlık.
            Devlet suçları tanımlayarak her bir suça ceza belirliyor. Devletin Cumhuriyet savcısı suça ait dosyasını hazırlayıp mahkemeye yargılaması üzerine gönderiyor. Yargılayacak olan suçu belirleyen ve suçlara ait yasaları ilan eden devletin hâkimleri.  Suçluyu savunacak olan kim? Serbest –aidiyeti olmayan- avukat. Serbest avukat genellikle her suçluyu savunabiliyor, bir engeli yok. Hatta öyle ki bazen suçluyu, suçunu işlediğini bile bile bile savunmayı üstleniyor. Gerçi savunamıyor, davayı kaybediyor sonuçta ama ücretini şakır şakır alıyor suçludan. Suçlu umutlanıyor bir süre. Bu savunma süresinde tutukluluğa da alışmış oluyor umutlanırken. Avukata verdiği savunma ücreti umut satın alma ücreti olarak değerlendirilebilir bu durumda. Yani devlet umut satıyor parayla ve avukatın haksız kazanç elde etmesine göz yummuş oluyor.
            Ayrıca, yargılayan ile savunanların konum ve aidiyet olarak bakıldığında bir tarafta devlet, diğer tarafta suçlu ve aidiyeti olmayan bireysel avukat var. Bir soru? Kim daha güçlü? Devlet elbette. Bu durumda savunma ne kadar anlamlı. Eğer devlet hakça adalet dağıtacaksa savunan da kendisi olsun. Burada bir sürü klişe laf, -adalet aşkı, adalet tutkusu, tanımlar, hukukun üstünlüğü, bireyin güçlülüğü falan- girecek devreye.
            Bir başka bakış açısından; suçlu suçu işleyen olduğuna göre, kendini savunabilecek durumdadır. Eğer suç işlemediğine inanıyorsa, yine savunabilecektir hem de daha güçlü. Bütün dilleriyle –vücut dili, ağız dili- işin içinde olacaktır. Suçlu ya da suçsuz, kendisini savunurken ilgili vücut dillerini okuyabilecek uzmanlar da izlesin savunmayı ve mahkemeye raporlasınlar, avukatın savunmasından çok daha fazla kanıt bulunacaktır doğru yargılamak için. Hâlbuki aidiyetsiz bir avukat savunmaya kalktığında işin güvenilirliği ortadan kalkıp tamamen ticari ve kitap üzerinden bir savunma gerçekleşiyor eğer savunma denirse adına ki öyle deniliyor ve sayılıyor.
            Devletin suçlu ilan ettiği bir kişi, suçu işlemesini biliyor ama neden işledin? Veya işledin mi, işlemedin mi diye sorulmaya cevap beklentisine ücreti dâhilinde bir avukat cevap veriyor. Nasılsa suçlu zannından başka kimseye bir şey olmayacak sonuçta, kim niye umursasın ki! Ses çıkaran, itiraz eden de yok. Kendim savunacağım da diyemiyor umut uğruna. Ayna, çal çal oyna. Oyna yavrum, kız bizim, oğlan da bizim!
            Ayrıca, suçlu ilan eden devlet –çıkardığı yasalar dolayısıyla- suç işleyeni suça teşvik eden belki devlet –örnek: vergi kaçırma, bazılarına bile bile göz yumulduğu için, daha başkalarını cesaretlendiriyor- yargılayan devlet, savunma suçluya düşmüyor da ücretli bir adalet aşığına düşüyor. Hakikaten bu dünya cennet bazılarına göre. Ne güzel, bir tarafta cennet diğer ucunda cehennem. Neden başka yerlerde arar ki fakir, fukara, cahil, cühela bu cennet, cehennemi?
            Hâlbuki devlet alsa karşısına zanladığı kişiyi, sorsa yaptın mı? Neden yaptın? Seni teşvik eden ne? Cevaplasa dürüstçe ve devlet de gerekli tedbirleri alsa tekrar veya başkalarına kötü örnek olmaması için daha doğru olamaz mı? Hem vatandaş haksızlığa uğrayarak bile bile bir başka ele atılmamış olur hem de vatandaşların güvenini ve adalet duygusunu pekiştirmiş olur.

            Suç ve savunma durumu, camcı ile cam kıran yaramaz çocuğu anımsatıyor bana, gülümsemeden edemiyorum. 20.02.19-Halil Gönül

Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. Ülkede hukuk sistemi yok ki! Tam bir guguk sistemi maalesef. :(

    Sağdaki TinyPic çok üzgün görünüyor. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çıktı oturdu oraya öyle, bir şey de demiyor. sevinmesi için bir şey yapılması gerekiyor mu?

      Sil
  2. Kim kimi cezalandırıyor kim suçlu kim suçsuz offf

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.