“Yazı da demlenmeli, tıpkı çay gibi.”
Hatırlayacaksınız
mutlaka yazının başlığından daha önce “Yazı da demlenmeli, tıpkı çay gibi” demiştim.
Nasıl
demleniyor yazı? Ya da neden demleniyor? Demlenmezse ne olur? Demlenmesinin
faydası veya zararı var mıdır? Gibisinden birçok soru gelebilir aklımıza. Ya da
saçmalık deyip geçebiliriz. Çok kişiye de bir anlam ifade etmeyebilir.
Ben
yazılarımı demlenmeye bırakıyor muyum? Bu sorunun cevabını sona doğru vermek
istiyorum şimdilik.
İkinci
paragraftaki soruları cevaplamaya çalışayım veya düşüncelerimi yazayım demek
daha doğru bir ifade olacak.
Evet
sevgili okur, yazının demlenmesinde fayda var aslında. Bir yazının demlenmesi
veya demlenmeye bırakılması demek: Yazı yazıldıktan sonra bir süre beklenilmesi
demek. Yayınlanmadan önce bir süre beklenildiğinde görülecektir ki, bazı
ifadeler veya kelimelerin değiştirilmesi ihtiyacı görülür.
Bir
konuda yazılmaya başlanıldığında insanın etkileşimde olduğu çevreden gelen
etkiler insanı etkilediği için o anda kâğıt üzerine dökülen duygular çok sıcak
olur. Ancak bir süre geçtikten sonra daha objektif değerlendirir yazar. Bu değerlendirme
aşamasında bazı duygu ve düşünceler değişmiş de olabilir. Aynı zamanda ilk
andaki ifadelerin bazılarında hatalar fark edilir.
İşte
demlenmeye bırakılmalı ifadesinden kasıt budur ve üzerinden bir süre geçen
zaman, yazarı yazdığı konu hakkında biraz daha düşünmeye iter. Sonradan gerçekleşen
bu düşünme faktörü içinde yalnızca etkileşim anında hissedilen duyguların
yanında daha önceki yaşanmışlıklar içinde bulunan benzer veya yakın duygular da
girmeye başlar işin içine. Harmanlama olur kısacası, harmanlanan duygular
yazılanları tekrar gözden geçirmeye iter yazan kişiyi. Aynı zamanda başka bir
yararı da anlık yapılan ve gözden kaçırılan hataların bulunup düzeltilmesine
yarar.
Blog
yazılarında genellikle demlenmeye bırakma oluşmaz. Nedeni bana göre: Yazarlar
zaten günlük düşünce, etkileşim, olay, gezi notları gibi günlük gerçekleşen ve
günlük notlar anlamında değerlendirildiği için demlenmeye bırakılması çok da
geçerli olabilecek bir durum olarak görülmez. Daha da ötesi blog yazılarında
duygu yoğunluğu içerisinde yazılan yazılar aynı sıcaklıkla okurlara sunulur.
Teknik
konular, araştırma yazıları gibi değerlendirilebilecek daha genel olan ve
kişisellikten çıkıp edebi bir eser veya bir mesleki alana hitap eden yazıların
hata götürmesi elbette düşünülemez. İşte bu hataların görülebilmesi için
demlenmeye bırakılması daha uygundur. Bir süre sonra tekrar dönüp bakıldığında
bir sürü hatalar görülür ya da değiştirilmesi gereken yerler bulunur ve
düzeltilir.
Birçok
yazarın ağzından söylenen şeyler bu yöndedir. Peki ne kadar süre demlenmede
bırakılır yazılar? Bu sorunun cevabı yazardan yazara değişen bir durumdur. Bazılarında
bir hafta, bir ay, yıl hatta yıllar olduğu ifade edilmiştir. Bazılarında da
aynı yazının demlenme zamanı içerisindeki gözden geçirmelerde defalarca kez
yeniden yazıldığı da ifadeler arasındadır. Klasik diye adlandırılmış olan hikâye,
roman gibi eserlerin çoğunluğu bu şekilde damıta damıta ortaya çıkarılmıştır. Hatırımda
kalan yeniden yazılma sayısı bir roman için 20 kez olduğudur.
Bazı
yazarlarda doğaçlama yazar. Yazdığı süre içinde kendiliğinden gelişen olaylar
zinciri yazılara dökülür sadece.
Şimdi
geleyim kendime. Ben demlemeye bırakıyor muyum yazılarımı?
Blog
için yazdıklarımı bırakmıyorum genellikle, bırakırsam da kısa süreli oluyor ve
haftayı en fazla bir ayı geçmiyor. 300 sayfa kadar yazmış olduğum bir yazı var
şu anda; neredeyse bir yıldır bıraktım öylece, dönüp tekrar başına oturmaya
korkuyorum şu anda. Hem tamam değil: İlave edilmesi gereken olaylar zinciri var
kısmen tıkandığım, hem de şu anki tecrübemle tekrar yazmak daha kolaymış gibi
gelmeye başladı bana.
Çünkü:
Başına oturup düzeltmeye kalksam bir sürü imla hatası görüyorum, cümle
yapılarında değişiklikler ihtiyaç hissediyorum, kısmen değiştirip ilaveler
yapmak istiyorum… BU gibi daha bir sürü düşünce değişiklikleri oluşuyor bende. Olay
ve hikâye içeriği temel olarak aynı olmasına rağmen etrafında dolanılacak ve
gezilecek çok şey buluyorum.
Şimdilik
hoşça ve mutluca kalın.
05-04-2017-1245
Halil
Gönül
Görsel:hg
ben de genel olarak yazdığım zaman paylaşıyorum ama beklemek daha mantıklı :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim sevgili Yürüyen Balık, samimi yorumunuz için.
SilBlog'da paylaşımlar için belki çok önemli değil gibi görünüyor ama dikkatli gözlerden ve ustaların gözünden kaçmayan hatalar olabiliyor çoğu zaman.
Ben de sabırsız davranıyorum genellikle.
Nasıl renk körü bazı renkleri göremiyorsa kişi de kendi eserinin içindeki bazı kusurları göremiyor. Mutlaka güvenilen biriyle eseri paylaşmak gerekiyor..
YanıtlaSilİlginiz ve yorumunuz için teşekkür ederim, sevgili Adsız. Değindiğiniz konu önemli bir ayrıntı.Yapılması mutlaka katkı sağlayacaktır.
YanıtlaSilHer zaman bekleyemiyorum maalesef.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Sevgili Derya Hanım, nazik ziyaret ve vefakarlığınız için. Haklısınız. Özellikle blog yazılarında sabredemiyor insan ve sıcağı sıcağına yayınlayıveriyoruz.
YanıtlaSilMerhaba, çok güzel bir yazı olmuş. Ben demlenmeye bırakamıyorum çünkü çok aceleci ve acemiyim:))) Hemen olsun istiyorum. İnsanların yorumlarını merak ediyorum. "Ne diyecekler acaba" diye hemen insanlara göstermek istiyorum. Tabi bu bir dezavantaj oluyor..
YanıtlaSilAçık yüreklice yorumunuz çok içten. Hiç de üzülmeyin bence; blog için hepimiz aynı şeyi yapıyoruz aslında. Biraz garip olacak ama; ben de aynı şeyi yapıyorum. Yalnız samimice söylemek isterim ki: İleriki zamanlarda karşınıza sorun olarak çıkacak şeyler hakkında daha dikkatli olmak gerekli. Siz içinizdekileri boşaltın yalnızca, gerisi gelir, insanlar kendi kafasının içindekileri bulmak istiyorlar zaten genellikle.
YanıtlaSilne güzel yazmışsınız.. insan yazdığını tekrar okuduğunda bile yanlış ifadelerinin hemen farkına varıyor ve düzeltmeye gidiyor..
YanıtlaSilMerhaba sevgili 'ayak izleri-sevgi', nazik yorumunuz için teşekkür ederim. Evet, yazdıklarımıza tekrar baktığımızda düzeltme imkanımız var ama maalesef hayata geri dönüp baktığımızda hataları düzeltme imkanı olmuyor öyle değil mi?
SilTeşekkür ederim nazik yorumunuz için, sevindim işe yaradığına. Kitap yazma farklı bir uğraş diye düşünmeye başladım yazmaya başlamamdan bu tarafa. Blog yazmadan önce yazdığım 300 sayfayı geçen bir yazım var ve dönüp bakasım yok geriye. Sil baştan tekrar ele almam lazım. Onu düzeltmektense yeniden yazmak daha kolay geliyor.
YanıtlaSilHoşça kalın.