Evlenecek
-evlen geç işte, evlilik evliliktir
o kadar.
-ne demek evlen geç? Oğlum evlilik
bu, başka bir şeye benzemez. Elbette ince eleyip sık dokuyacağım.
-he he, yap sen, herkes de senin
gibi yaptı zaten ilkinde.
-Ne demeye çalışıyorsun sen?
-hiç, hiçbir şey.
-oğlum kızdırma adamın kafasını da
açık açık anlat şunu.
-neyi anlamak istiyorsun be oğlum?
-evliliği.
-ne?
-Kulağında arıza mı var, duydun
işte.
-dediğin doğru ben duydum duymasına
da sen acaba söylediğinin farkında mısın?
-evlilik dedim, doğru demiş miyim?
-doğru demişsin, şimdi anladım açık
açık ne dediğini. Evlen sen. Herkesten iyi olursunuz inşallaaaah. Tü tüt tü tü.
Arkadaşımızı kaybettiğimize mi
yanacaktık yoksa başına geleceklere mi, bir karar verememiştik o zamanlarda.
Aramızda evlenmeyen tek o kalmıştı nihayet kırkına merdiven dayadığında şansı
mı yoksa şanssızlığı mı desek bilinmez, yaverdi şimdilik ve evlenecekti işte.
Sevinçliydi, hayalleri vardı, birlikte yapacaklardı her şeylerini.
Her kişi gibi onlar da balıklama
dalıyorlardı balıklı göle, ağızlarıyla balık avlayacaklardı. Neden insan bu
kadar çok örneği olan bir işe mucize yaratabilecekmiş gibi atılır olumsuz bir
şey düşünmeden hâlâ anlayabilmiş değilim. Anlayabilen olsaydı farklı bir şeyler
olurdu belki de. Olmadığına göre anlayan da yok anlaşılan.
Herkesten farklı bir evlilik kurmak
ister herkes başlangıçlarda. Farklı olmak isterler başkalarından. Huzurlu,
anlaşabilen mutlu çift olmak isterler. Gel gör ki yanına bile
yaklaşamadıklarını görürler belli bir süre sona. Göremeyeniyse bahsetmeye bile
değmez o kadar çokturlar ki.
Sigarayı bıraktım dedi arkadan
birisi ama kimin söylediği konusunda üzerine düşülmedi. Erkekti kesin olan,
erkek sesiydi. Evlilik, evlenmenin nimetleri konusunda hararetli sohbetler
vardı ikili, üçlü kalabalıklar arasında.
Mahallenin parkı daha şimdiden düğün
havasına girmişti zaten. Bir süslenmesi kalmış bir de ortaya bir orkestra
falan. Ne sıcakkanlı bir mahalledir bizim mahalle. Düğünde, ölümde bir araya
gelirler bir kişi firesiz. Hastalık, düşkünlük falan hak getire. Hasta olursa
iyileşir, düşerse kalkar. Hepsi de tanrı yazgısı değil mi. Aslına bakılırsa
ölüm de öyle ama düğün işte, düğün kul yazgısı.
O bir günde herkes eğlenir, geri
kalan günlerde ise şansı yaver giderse çift de eğlenmeye fırsat bulur. Taşsız,
çukursuz yol mu olurmuş. Arada bir çukura düşecek ayağının biri uykun açılacak.
Taşa çarpacaksın parmaklardan biri şişecek ağrısından kurtuluyorum diye
sevineceksin ağrıya alıştıkça.
Yollarınız açık ola, sağlığınız
sermayeniz, sevginiz gücünüz ola.
Evlilik tamamen şans işi. Belki de insan yaşamında en kritik dönüm noktası... Bu konuda ne kadar yazsanız o kadar eksik kalır:)
YanıtlaSilKaystros Tyrha, belki değil kesinlikle bence. şansın yaverse evlilikte işler ayna, çal çal oyna. :)
Sil