Bencezim ve İnternet Takıntım
Bazen
internet ortamında dolaşmaktan kendimi alamıyorum. Bırakmak istiyorum ama
olmuyor, yapamıyorum. Belim, boynum ağrıyor oturduğum yerde, gözlerim yanıp
sulanmaya başlıyorlar. Genellikle paylaşılan kitaplar dikkatimi çekiyor bazen
de yeni bir bilgi dikkatimi çekiyor. Özellikle aradığım veya araştırdığım bir
şey yok…
“Neden,
neden ayrılamıyorum?” sorusunu sordum sık sık kendime. İlk zamanlarda bocaladım
bir süre cevap bulmakta, daha doğrusu bulduğum cevaplara kendimi inandıramadım.
“sosyallik” dedim, “iletişim” dedim hatta “medeniyet” dedim velhasıl dedim
dedim oğlu dedim de inanmıyor benim saksı, inandıramadım ne dediysem, elinin
tersiyle itti her bir cevabı “külahıma anlat, külahıma” deyince dank etti bana
da. Kendime gelip daha dikkatli ve gerçekçi verilerle işlem yapmaya başladım.
Yandı keten helva!
“Neden miş?”
“Neden
olacak ya, basbayağı yalnızlık işte, yalnızlıktan, can sıkıntısından. Vakit
nakit etmediğinden bol vakti harcama meselesinden. Ne olacak bol zamanın
kalanını cebime mi koyacaktım, yoksa depolayacak mıydım? İşe yarar bir şey
olsaydı şimdiye kadar çoktaaan paraya döndürürlerdi de iki ayağımızı bir pabuca
sokardı kapitalistler, öyle –öğle- değil mi?
Anladım ki,
bencezim yalnızım, yapayalnızım hem de. Bir sinek bile yok etrafımda. Biliyor
musunuz –nerden bileceksiniz, lafın gelişi işte- Didim gibi bir yerde bile bir
zamanlar bir kış sezonunda inanın balkona çıkıp bir sinek vızıltısı duymayı ne
kadar çok istemiştim. Güzelim mis gibi havada hiçbir ses yok, kıpırtı yoktu,
belki de ben görüp duyamamışımdır, olamaz mı? Bal gibi olur, olanaksız bir şey
var mı bizim memlekette!
Biraz daha
derinleştim içime doğru. Kendimle samimi olmak için çaba gösterdim, kabullendi.
Sordum kendime, derinlerdeki kendime “söyle bana bencezim, nedir derdin, neden
bu kadar düşüyorsun bu internet denilen mendeburun üzerine?”
“Neden
düşeceğim ulen bencil yaratık, tabii ki senin beni yalnız bırakmandan, bana
yoldaş, arkadaş, sevgili falan gibi şeyler olamamandan ötürü…” epeyce sitem yaptı,
kükredi, yağdı, esti derken ses tonu yumuşadı, yumuşadı kadife gibi olmaya
başladı “alınıp darılmadın değil mi? Alınma alınma, sitemim sana değil kendime
aslında. Bir zamanlar internet deryaydı her şey için. Eğlenmeye, öğrenmeye
meraklı olanlar için dünya avucunun içindeydi adeta. Şimdi de öyle öyle ama
galiba ben doydum biraz. Merak ettiğim fazla bir şey kalmadı gibi sanki. Neyi
biraz değişik bulsam biraz okuyunca aynı şeyler olduğunu görmeye başladım.
Kısaca anlatırsam azizim, aklına ne türden bir şey gelirse gelsin yazının
icadından sonra hepsi de yazılıp çizilmiş. Söylenecek bir şey kalmamış adeta.
Söylenip yazılanlar hemen hemen geçmişte söylenip yazılanların tıpkısı gibi
içerik anlamında. İşte bu durum beni boğmaya başladı farkına vardığımdan bu yana
ve değişik bir şeyler bulabilecekmişim gibi bir his hala var içimde ve işte o
his yapıştırıyor beni internete ve sabahtan akşama kadar da ayrılamıyorum
başından. Hayal kırıklığı yaşadığım zamanlar olmuyor değil ama bir umut işte,
hala arıyorum yeni bir bilgi bulma ihtimalini.”
“Belki de
sendedir, neden olmasın! Kapat bakalım interneti bir süre, kes okumayı da dinle
kendini, kendi içini. Samimi ol. Anla, tanı kendini. Soyun tüm dış
giyimlerinden. Onlar sana başkalarının giydirdiği şeyler. Giyerken farkında
değildin hiç birinin. Farkına vardıklarını sök at sırtından, yükün hafiflesin.
Hafiflet dış kaynaklı, yabancı kaynaklı yüklerini. Enerjini daha verimli
harcarsın böylelikle. Dön kendine dön. Tanı kendini. Bütün bilgiler kendinde
senin. Kendini anladığında tüm yüklerin taşınabilir olacaklar ve ağırlıklarını
fazla hissetmeyeceksin, ister yürü, ister koş istersen uç, tercih senin.
Hafifle, hafiflet yükünü. Kendini tanı. İnsan, insan gibi olalıdan beri kendini
tanımaya uğraşıp duruyor ama becerebildiği yok henüz. İnsan kendini tanıdığı
zaman ne savaş olur ne açlıktan ölüm ne de kıyasıya yarış. Her kişi canı
istediğini yapar, verimli olur, mutlu, huzurlu olur; öyle olunca da korkuları
olmaz, kendini koruma ihtiyacı hissetmez, sevdikleri için endişelenmez. Bu
durumu beyin sapı –ilkel beyin- da kabullendiğinde her şey temelden değişir bu
dünyada…”
“Heeeeey!
Şaşırtın beni. Pek yeni gibi duruyor bunlar!”
“Hoşça kal,
arada sırada ara beni. Canın sıkıldığındaysa mutlaka ara, olur mu?”
Bizdeki okuma ve yazma alışkanlığı olduğu müddetçe kapatmak zor....
YanıtlaSilYoksa ya balık tutarız sahil kenarında yada okey oynarız lokallerde...
Böyle sanki daha konuşmanız gibi
doğru diyorsunuz, aynen öyle. :)
SilBöyle daha iletişim içinde konuşkan iz sanki
YanıtlaSilsanal da olsa konuşkan sayılırız. :)
SilEn fazla 2-3 gün ayrı kalabiliyorum. O bağımlılık çoğumuzda var.
YanıtlaSilsanki insanın bir uzvu gibi olmuş artık teknoloji.
SilGünümüzde en büyük yokluk internetsiz geçen anla rolsa gerek. Sanal dünyalarımız paralel yaşam alanımız oldu.
YanıtlaSilBeyaz Yakalı, evet bence de.
SilGünümüzde en büyük yokluk internetsiz geçen anla rolsa gerek. Sanal dünyalarımız paralel yaşam alanımız oldu.
YanıtlaSilBeyaz Yakalı, evet bence de. :)
Sil