Fadıl ile Fadik
Fadıl kahveden çıkmış evlerinin
yolunu tutmuş, kaba ıslıkla tempolu yürüyordu kimseye aldırış etmeden. Evi
biraz uzakta, köyün dışında. Anasıyla birlikte yaşayıp giderler. İstediği kızı
alamayınca küstü insanlara. Sanki köyde tek başına yaşıyormuş gibi davranıyor. Ne
bir kimseye selam veriyor ne de bir kimseden selam alıyor. Selam alıp vermediği
için de Allahsıza çıkardılar adını. Hiç şikayeti yok durumundan. Kim ne derse
desin kendi bildiğini okumaya devam ediyor.
Fadıl güçlü
kuvvetli, askerliğini de komando olarak yaptı. Taşı sıksa suyu çıkarır
cinslerden. Epeyce kız var aslında beğenen ama Fadıl burnundan kıl aldırmıyor
işte illaki Fadik olacak onun için. Fadik’ten başkası olmaz deyip kestirdi
anasının tekliflerini. Fadik de evlenmedi. Kapıda kaldıya çıkacak adı böyle
giderse. Şunun şurasında bir yaz daha geçerse kimse dönüp bakmaz yüzüne bu
köyden. Ya dullar ya da ihtiyarlar, çocuklular sahip çıkar artık.
İki mi oldu
yoksa üç mü, dünür geldiler Fadik’e ikisi başka köydendi. Savuşturması kolay
oldu onları. Anasının ısrarıyla kabul etmişti gelmelerini. Yoksa babası evlatlıktan
çıkaracak anasını da boşayacakmış. Öyle tehdit etmiş de anası korkmuş. Bu
yaştan sonra nere giderim ben, ne ana var ne baba ne de başı sokacak bir dam
var diye ağlamaya başlar Fadiğin ayakları dibinde. Fadik dayanamaz anasının
ağlamasına ve kabul eder dünürcü gelmelerini.
Geldikleri
gibi de giderler zaten başlarına gelenlerden sonra. Herkes çeriye girince
Fadiğin küçüğü Mıstafa abasının dediği gibi kuyruk yağını gelenlerin
ayakkabılarının altlarına ve yanlarına sürer. Küçük parçalar halinde çevreye de
atar gelişi güzel. Köpekler toplanırlar evin önüne ve bahçeye girmeye
çalışırlar hırlayıp gürleyerek. Çit alçaktır. Birkaç azılı köpek dalar bahçeden
içeriye ve kuyruk yağı kokusu olan ayakkabıları aldıkları gibi kaçarlar. Beş on
köpek ne varsa götürür kapının önünde.
İçeride
herkes birbirine bakmaya başlar merakla. Olağan değildir bu köpeklerin
toplanması. Babası Mıstığa dönerek “Mıstık, bi bak şunlara da kov gitsinler.
Akşam akşam bir iş çıkarmasınlar. “Tamam
baba, hemen hallederim meraklanmayın siz” diyerek acele ederek kalkar yerinden
kapıya doğru telaşla yürür.
“Hoooşt
hoşt” diye bağırır içeriden duyulacak şekilde. Birkaç kez de tekrarlar, kızarak
bir şeyler söyler köpeklere. Aslında birkaç uyuz köpekten başka kalmamıştır
ortalıkta. Onlarda sokaktalardır korkularından yanaşamamışlardır ama yağ
kokusunu almış oldukları için bir umutla ortalıkta dolanmaktadırlar.
Mıstık sakin
görünerek babasının yanına gelip kulağına bir şeyler fısıldar ve birlikte
kapıya yönelirler. Babasının suratı renk değiştirir ama belli etmemek için
zoraki gülümser misafirlere karşı.
Tam da
kapının önüne çıkarlar ki iri kıyım üç, dört köpek harada gürede gürültüyle
kavgaya tutuşurlar. İçeridekiler de telaşlanırlar köpekler saldırdı diye
düşünerek. Köpeklerin sesi sanki kapının önünde gibidir. Köpekler bir çift
çizmenin başında boğuşmaktadırlar. Her biri yakalamaya çalışarak bir parça
koparınca bir diğeri aynı şeyi yapmaya çalışıyordu.
Telaşla
dışarıya çıkan ahali durumu görürler. Ay gündüz gibi aydınlatmaktadır sokağı ve
bahçeyi. Evin kapı lambası köreziktir Ay lambasının yanında. Fadik de çıkar
anasıyla arkadan. Gülmemek için kendini zor tutar. Bu kadarını kendisi de
beklememiştir. Mıstık da köpekler de işlerini ustalıkla yapmışlardır.
Dışarıya
çıkan ahali ayakkabıların ortalıkta olmadığını görürler ama ayak altında
durmasınlar diye saygılarından ev sahibinin bir yere kaldırdığını düşünürler
ilk anda. Geçerler içeriye sakince ama bir ufaklığın sesi duyulur “buba buba
senin ata mirası cizmelerini koparıyor köpekler.”
Yıldırım
düşmüşe döner ortalık. Bağıran erkek çocuk dünür gelenlerin en küçük oğlandır.
Tekne kazıntısı, kıymetlileridir. Çocuk koşturarak bahçeden dışarıya koşmaya
başlar. Fadik’in babası arkasından koşar çocuğun. Derken diğerleri gelmeye
başlar. Şenlik yerine döner evin önü. Gürültüyü, sesi duyan mahalle damlamaya
başlamıştır zaten. Böyle eğlence az bulunur türdendir. Sokaktan gelenler birer
parça ayakkabı getirirler bulduklarını. Anlarlar kalabalık köpek sürüsünü
görünce. Ne de olsa deneyimlidir köylü. Bir tanesi paramparça olmuş çizmenin
tekini uzaktan fırlatır bahçeye doğru. “Pat” diye sesi çıkar. Herkesin gözü
dikilir çizme tekine. Faydasızdır artık. Olanları kaza olarak değerlendirmek en
akıllıcasıdır ama misafire sahip çıkamamak oldukça ayıp kaçar. Misafirin zararı telafi
edilmelidir diye düşünür ev sahibi. İki aile reisi konuşurlar kendi aralarında
ama dünürcüler kırılmışlardır yeterince ve bir an önce ayrılmayı isterler.
Vazgeçerler kız istemekten.
Ev sahibi
tarafı misafirlere kendi ayakkabılarından ayarlarlar ve yolcu ederler
misafirleri. Bu arada herkesin yeni ayakkabıları gitmiştir. Eski ayakkabılara
talim edeceklerdir bu bayramda. Günlerce düşünürler ama bir şey anlayamazlar
doğru dürüst. Sıra Mıstığa verilen söze gelir.
Mıstık
ablasına yardım ederken kendisine yardım için söz alır. Beğendiği bir kız
vardır ama kız yüz vermez kendisine. Aralarını bulmasını ister ablasından
yardım olarak. Ablasından sonra kendisine gelecektir evlenme sırası. Ama
ablasının evleneceği de yok böyle giderse. Kapıda kaldı gibi bir şey. Baktı
olmadı kaçırır kızı. Kararlı.
Fadik
kararını vermiştir bu arada. Fadıl’ı kaçıracaktır yani Fadıl’ı faka
bastıracaktır kavuşabilmek için. Kardeşi Mıstık’la işbirliği yaparak plan
yaparlar.
İki yıla
yaklaşıyor Fadıl’la görüşmeyeli. Bir yolunu bulup görüşmesi gerekiyor ama nasıl
olacağı hakkında henüz bir fikir bulamadı Fadik. Çareyi Mıstıkta buldu. Haber
göndermeye karar verir kaçırsın diye. Ancak Fadıl’dan beklediği bir şey
değildir kaçırmak. Olsun yine de denemeye karar verir eski günlerin hatırına.
Haberi
götürdü Mıstık. Durumu anlamakta zorlanan Fadıl, bir süre sonra başka bir planı
olduğunu söyleyerek Fadik’le görüşmek istediğini söyledi. Gün, yer ve saatini
yazıp verdi Mıstık’ın eline.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.