Hey Gidi Koca Dünya Hey!
“Hey gidi
koca Dünya hey!”
Biliyor
musunuz, artık gülümsetiyor ilk cümle beni. Çünkü Dünya küçüldü, küçücük kaldı
insanın ve insanın yarattığı teknolojinin elinde. Neden böyle düşünüyorum diye
sorarsanız eğer, içinde bulunduğumuz zamandaki “Coronavirüs” hikâyesi dersem
şaşıracaksınız sanıyorum.
Biraz daha
açayım düşüncemi: Geçmiş zamanlarda varlığı bilinen virüslerdendir. Hayvanların
taşıdığı bir türdür ancak hayvandan insana geçtiği düşünülmeyen bir türdür.
Mevcut bilgiler bu doğrultuda.
Her nasılsa,
Çin’de ortaya çıktı. İlk zamanlarda bocalamış gibi lanse edildiyse de kısa bir
sürede toparladı Çin. Elbette kayıplar da verdi. Çok hızlı hareket etti,
anlaşılan o ki hazırlıklıydı, eksik kalanları da hızlı bir şekilde tamamladı. Kısa
sayılabilecek bir sürede de “kontrol altında” dedi virüs için. Evet, doğruydu
çünkü artık devam eden günlerde yeni bir virüs olayı görülmüyordu. İşin ilginç
yanı henüz aşı vb. yoktu. Dünyada da yok aşı henüz.
Derken,
İtalya ağır kayıplar vermeye başladı, bazı tedbirleri almakta geç kalındığı
itiraf edilmeye başlandı, örneğin, karantina durumu geç uygulanmıştı vb. Virüs
olanca hızıyla yayılmaya devam etti dünyaya. Dünyanın her yerinden haberler
gelmeye başladı, elbette Türkiye’ye de geldi.
Ne acıdır ki
virüs bile acıdı halimizi görünce, durumumuzu anlayınca. Bütün dünya
devletlerinde liderler vatandaşının endişelenmeyip yalnızca sağlıklı
kalmalarını istiyorlar, diğer tüm ihtiyaçların sağlanması için gerekli paranın
ayrıldığını gerekirse ilave edileceğini söylerlerken bizde yasaklanan uçuşların
biletleri ucuzlatılıyor, sermayeye yönelik bazı tedbirler alınarak işveren
çevreleri rahatlatılıp emekli, çalışan, fakir ve yoksullar için sabır ve dua
tedbiri alınıyor. Virüs ne yapsın, önce acıyor halimize ama o da işini yapacak
sonuçta, başlıyor işine ve daha ilk haftada görünen istatistiki rakamlar, en
kötü denilen İtalya’yı geçiyor. Resmi ağızdan söylenilen rakamlarda da kuşkulu
duruma düşüyor içerideki sağlıkçıların açıkladıkları rakamlarla.
Anlaşılan o
ki, işin başından beridir oldukça aheste davranan yetkililer işi Tanrı’ya ve
duaya bırakmışlar. İşin en kötüsü de Çin’de durum belliyken hacca giden
insanların dönüşlerinin kontrol altına alınması konusunda yetersiz kalınması tuz
biber ekmiştir yaranın üstüne.
İlginç
örneklerden birisi de yurt dışından gelen milletvekillerinden bir kısmının
karantina altına alınmamak için kaçmalarıdır. Başka bir yetkilinin karantina
servis aracında olan kızını polis marifetiyle karantina aracı durdurularak
araçtan polis aracına alınarak evine teslim edilmesidir. Kısaca Türkiye’de
parası olan her şeye çare bulabiliyor gibi görünüyor.
Manzaradan
fazla bahsettim, geliyorum asıl meseleye, dünyanın bilye kadar küçülmesine.
Çin
iddialarına göre bu virüs insan eliyle üretilen bir virüstür ve Amerika
tarafından üretilmiştir. Amacı kendisine rakip olan Çin’in gelişimini
baltalamak, ekonomisini çökertmektir.
Çin’de işler
kontrol altına alınmasından sonra Amerika da Çin’i suçlamaya başlar. Amerika’ya
göre de virüs Çin’de üretilmiştir, amaç ekonomik çıkar sağlamaktır.
Şimdi, şöyle
bir düşünün: Tüm dünyada karantinalar var ve fabrikalar çalışmıyor, üretim
durdu. Dolaşım durdu. Bu güne kadar hiçbir iktisatçının aklından geçmemiştir
belki bu şartlar. Ücretli çalışanların büyük bir çoğunluğu, özellikle
gelişmekte olan ülkeler ve yoksul ülkelerde günübirlik yaşıyor veya en fazla
bir ay gibi bir süre yetecek birikimi olabilir. Dolayısıyla açlık kapıya
dayandı.
Devletlerin
birikimleri yoksa emeklilere ödemenin aksaması hatta ödenememesi gündeme
gelecektir.
Fabrikaların
insan gücüne dayalı olanlarının üretimi durması nedeniyle ilgili ürünler kısa
bir sürede bulunamaz veya karaborsa olmaya başlar. Robotla üretim yapanlar
farklı düşünülebilir ancak idareci vb ana teknik elemanları insan emeğine ve
beynine dayalı olduğu için karantinaya uyarlar dolayısıyla onlarda da üretim
durur.
Dünyada bu
durum ayları, 3, 5 veya bazılarına göre bir yılı bulacak söylemleri oldukça
ürkütücü bir durum. Ayrıca virüsün sürekli evrilmesinden söz ediliyor. Bu
demektir ki kontrol altına alınamayacaktır aşıyla. Ayrıca bulunduğu konağa
–bulaştığı canlı- göre de değişim gösterdiğinden söz edilen bir virüstür. Zaman
zaman aşı çalışmalarında oldukça ilerlenildiği söylense de pek inandırıcı
durmuyor bu söylemler. Mevcut eski aşılardan bazılarının faydası dokunduğu
yönünde ifadeler bazı şüpheler uyandırmaktadır. Acaba ilaç sektörünün bir
numarası mı? Geçmişte domuz gribi olayında yaşanılan durum gibi. Sektörün elinin
olduğu kesin gibi, trilyonlarca dolarlık bir paradan söz konusudur.
Altı aylık
bir karantina dönemi düşünüp kabul edelim. Ayakta kalacak olan ekonomi, bir
elin parmaklarını geçmeyen sayıda olacaktır.
Eğer virüsü
yaratana göre bu sayı fazlaysa daha sonraki adımlarda –virüsün sonraki daha
azgın versiyonları- bu sorunu çözecektir mutlaka. Eğer birliktelerse beraber bir
süre daha yol alırlar. Demem o ki: bir veya birkaç güçlü ekonomi dünyayı teslim
alabilir tamamen. Üstelik genel salgınlarla yaşlıları, işe yaramazları, fakir
ve yoksulları, kronik hastalığı bulunanları kısacası ekonomi üzerinde yük
oluşturanları sistem dışı bırakarak yani yok ederek üretken köleleri bırakır ve
bunlar da şükrederek yaşadıkları için yeni bir evreye girer dünya.
Bu durumda
sınırların anlamı kalmaz, zaten para için sınır yok sadece insanların varlıklı
olmayanları için vardır sınırlar.
Daha fazla
genişletilebilir ve detaylandırılabilir bu durum. Gelecek kendisini açıkça
göstermeye başlamıştır artık. Ne dünya bu kadar nüfusu kaldırabilir ne de para
varken ortalıkta bu kadar insan doyurulabilir. Gün günden kötü olacaktır
insanların çoğunluğu için. Savaşların şekli değişti, toplu, tüfekli, nötronlu
vb. üçüncü dünya savaşı bekleyenler bence hayal kırıklığı yaşayacaklar. Virüs
savaşları yaşanmaya devam edecek. 21.03.20
Görsel: Google Görseller
Komplo teorisi... Hani aklımdan da geçmiyor değil:)
YanıtlaSilKaystros Tyrha, komplo teorisi gibi duruyor şimdilik ama Dünyanın verdiği sinyaller ve bilim o yöne doğru işaret ediyor. Bana göre komplo teorisi değil ama değişiklikler olabilir.
Sil