Covit-19 Günlerinde Maske
Burası
Aydın, otobüslere talimat verilmiş "maskesiz bindirmeyin" diye ve
maskesiz yolcu almıyorlar. Maske istemişler kendilerine verilmemiş. Tahmin
edeceğiniz gibi çarşıya gidemedim.
Yürüyerek
fırına gittim, ekmek aldım. Yakınında büyük market var, yumurta ve çay almak
için girdim. "Talimat var amca, maskesiz kimse girmeyecek" dedi
delikanlı. Döndüm oradan bakkaldan temin ettim ihtiyaçlarımı.
Geliyordum
ki aklıma düştü eczaneler. Döndüm geriye eczaneye gittim, "biz de
bekliyoruz, henüz gelmedi" dediler. Üç tane eczane dolaştım hepsi
bekliyorlar maskeyi.
Yolu
yarılamıştım ki aklıma bir şey daha geldi, bakkala girip aldım. Çıkarken
maskeden açıldı konu. "bizde var" dedi bakkal kadın. Kendi ağzındakini
göstererek "siyah maske bu, garantili, yıka yıka kullan" dedi.
Çarşıda üretiliyormuş. Yasak olan beyaz olanlarmış siyah maskelerin satılması
yasak değilmiş. "ne kadar?" dedim. "tanesi 10 lira" dedi.
Teşekkür edip ayrıldım.
Bir
eczacı "kod" dan dan bahsetti. Bana iki defa "bağış" mesajı
geldi ama "kod" gelmedi henüz.
Yarın iş
edineceğim kendime yaya çarşıya çıkacağım, zabıta bulacağım veya pazar yerine
gideceğim, orada zabıtalar dağıtıyorlarmış. 15.04.20
Artık benim de bir maskem vaaaaaaaaaaaaar!
Evet,
yarın —16.04.20— çarşıya çıkamadım geç kalktığım için ama inadım var mutlaka
çıkacağım bir gün.
20.04.20,
pazartesi günü için planladım çarşıya çıkmayı çünkü internet yatırmak ve para
çekmek de var. Acil işler bunlar. İnternet yatırmasam kesilir karanlıkta
kalırım, para çekmesem kirayı veremem, veremezsem evden atılırım. Velhasıl her
iki ucu boklu değnek denilen durumdayım.
Bir telefon
geldi 17.04.20, saat 16.00 civarında ve para istiyordu oğlum. El mecbur, çarşıya çıkılacak,
Pazartesi
planımı öne aldım ve düştüm yola. Önce kurulu pazaryerine uğrayıp maske
alacaktım, birkaç alış veriş yapıp bankamatiğe uğrayıp parayı gönderecektim. İki kilometreye yakın yürüdüm, pazaryerine
vardım. Kim kime dum duma, ne mesafe korunuyor ne de maske var. Görevli polis
ve zabıtalara sordum, kimse bilmiyor maskenin nerede dağıtıldığını. Virüs temizleme
tünelinden de geçtiiiiiiiiiiiiiiiiiiiim. “Buradan çıkış kapandı geriye dönüp
diğer yerden çıkın” dedi polislerden birisi.
Pazara giriş
kontrolü yok, çıkış kontrolü da yok, canı isteyen canı istediği yerden girip
çıkıyor görünüşe göre. İnternet ortamında görüp, okuduğumda “vay beeeeee, helal
olsun!” demiştim. Ama Türkiye’de olduğumu fark edince ayaklarım bastı
yere.
Maske bulamamanın
ve gördüklerimin yaşattığı hayal kırıklığıyla çıktım pazardan, ana cadde
üzerinde bankamatikten parayı gönderdim.
Arkasından
biraz daha yürüyüp internet ücretini de yatırdım. İnternet ücretini yatırırken “maske
temin edebileceğim bir yer var mı?” diye sorunca umutsuzca, “size mi lazım?”
dedi erkek bir çalışan. “evet” dedim gülümseyerek tereddütlü bir şekilde. Bu arada
“bir tane ver” diyen sese baktım yan tarafımdaki. Göz göze geldik, gülümsüyordu
gözleri de dahil. Sevindiğim o kadar belli demek ki, bir insanı bu kadar
sevindirebilmenin sevincini yaşıyordu delikanlı.
Beyaz
bir maske verdiler. Teşekkür ettim kendilerine. Yaşasııııııııın!.. Artık benimde bir maskem var, otobüslere
rahatlıkla binebilirim, marketlere girip alışveriş yapabilirim. Bir süre
tereddüt ettim, takmadım. Çalışanlardan virüs bulaşmış olabilir miydi? Kuşkusu uyandı.
Neyse, dışarıda yürüdüm elimde tutarak.
Açık bir
pideci gördüm, sipariş verdim paket için. Beklemek için işyeri kapısının önüne
bırakılmış olan tabureye oturdum. Maskenin içine selpak koydum bir tane,
taktım. Etrafa bakınırken iki genç polis dikildiler tepeme, birisi maskeli
diğeri maskesiz. Güvenli mesafe hak getire, “kimlik” dedi. Suçluymuşum gibi
bakıyordu. “65 meselesi mi?” dedim. Cevap
vermeye gerek görmedi. Kimliği çıkarıp verdim. Baktı küçüğüm, hayal kırıklığına
uğradı, kimliği uzattı. Aldım koydum yerine.
Siparişim
yetişti, alıp yürüyerek eve döndüm. Bu kadar önemli bir konunun —ucunda ölüm
var— bu kadar “reklam” ve “olsa da olur olmasa da” mantığıyla götürülmesi olsa
olsa Türkiye’de olur dedirtecek düzeye gelmiş her şey.
Görüp,
okuduğum, izlediğim şeylerden sonra kesinlikle inandığım şey: insanların
ölmesini istiyorlar ki nüfus azalsın. Hani “öğrenciler ve öğretmenler olmasa
bakanlığı idare etmek kolay olurdu!” mantığıyla yola çıkılırsa insanın olmadığı
bir Türkiye’yi de idare etmek ne kadar kolay olurdu, öyle değil mi? 18.04.20
İlk bölümü Facebook'ta okumuştum. Neyse ki devamı buraya kısmetmiş abi.
YanıtlaSilDaha bize maske falan gelmedi devletten. Önerilmeyen siyah maskelerden aldık eşim de içine pamuklu bir şey dikti ve öyle kullanıyoruz yıkayıp yıkayıp.
buralarda da yok bildiğim kadarıyla ama geçen gün eczanenin birisinde "maske temin edilir" yazıyordu ama kapalıydı. pamuklu maskelerin faydası yok diye okuduğumu hatırlıyorum, ben bildiğin kağıt havlu koyuyorum katlayarak. :) aman dikkat edin hiç bir şey göründüğü ya da söylendiği gibi değil memlekette. :)
Silİyi de biz de tam tersine pamuklu olması gerektiğini öğrendiğimiz için gittik o siyahların içine dikmek için çocuğun pamuklu kıyafetini kesip yama yaptık. :) Bilgi kirliliği de var memlekette.
SilHaklısın, oldukça fazla kirlilik var. Bir eczacı bu konuda daha doğru bilgi verebilir sanırım.
SilDün de ölmedik. :)
Sil"ağzından yel alsın, aman haaaaa!" gerçekten, yaşamak hiç de bu kadar şansa kalmamıştır dünya tarihinde.
SilTespitleriniz pek çok yerde de var. Eczanede maske yok, satış da yapmıyorlar. Bağış mesajı geliyor maske mesajı yok. Türk işi biraz.
YanıtlaSiladı çıkmış dokuza inmez sekize, "Türk işi." Bu dönemde yaşanılanlar dökülmeye başlandığında ortaya beş on sene içinde, neler çıkar neler. Komediler, trajiler, ...
SilAltmışbeş yaş üstü olduğumuz için evden dışarıya adım atmıyoruz. maske sorunu da yok benim için. Evdeyiz nasıl olsa.
YanıtlaSilevet ya, raprahatsınız. Ne ekmek derdi ne aş derdi var! "bi tarla bostan, yan gel Osman" derler değil mi! 20'den küçük torun da var mı yanınızda? :)
Sil