Zeytin
Kendime
geldiğimde, duvara bakıyor buldum kendimi. Yalnızlık odam var benim, bazen
girer seyrederim dünyayı. Yalnızlık odam her zaman açık olmaz. Kilitlidir
benden başkası giremesin diye. Bu sefer çıkmak istemedim odadan dışarıya.
Nedendir bilemedim ama bir titreme geldi. Üşümediğimi fark ettim sonra. Nedense
dişlerim de şakırdamıştı hâlbuki.
Doğruldum
yaslandığım yerden, elim karnıma gitti,
tokluktan şişmiş miydi gereğinden fazla, anlamaktı amacım ama sonradan “boş
ver” dedim. Zeytin vardı sofrada kâse içinde. Odanın ortasında dokuma sofra
bezi, üstünde bir sini, sini üstünde kömbe, yufka vardı herkesin önünde. Kömbe
dilimlenikti sofradakilerin yaşına göre. Küçüklere daha küçük dilimler
verilirdi daima. Zeytinler siyah siyah parlıyorlardı ocakta yanan odunların
ışıltılarını yansıtıyorlardı.
Zeytinlerin
parlaklığı can çektiriyordu insana. “ye beni” diyorlardı adeta. Korka korka
elimi uzattım bir tane almak için. Kimse vurmamıştı elimi. Ağzıma götürdüm
zeytini ancak yarısını ısırmıştım, sininin üzerine koyacaktım ki bir ses
fısıldadı kulağıma, “hepsini yiyebilirsin bir seferde, bu sefer zeytin bol”
dedi. Sesin dediğini anlar anlamaz kalan yarım zeytini de geriye koydum ağzıma
tekrar. Çekirdeğini avucuma çıkardım ve sininin kenarına bıraktım.
Hızlıca
çiğnedim ağzımdaki lokmayı, bir lokma daha koydum ağzıma bir zeytinle beraber.
Yine hızlıca çiğnedim. Bir yandan da diğerlerine bakmayı akıl ettim birkaç
lokmayı yuttuktan sonra. Herkes bir seferde ağzına koyuyordu zeytinleri ve
çekirdeğini çıkarıyorlardı. Sadece yetişkin iki kişi vardı sofrada, tanıdığım
değillerdi ama bana gülümsüyorlardı arada bir. Utandırmak istemedikleri belli
oluyordu davranışlarından ve ses tonlarından.
Belki de karı-kocaydılar, zeytinleri iki seferde bitiriyorlardı. Katık
ediyorlardı lokmalarına.
Onların
katık ettiklerini görünce utandım kendimce. Onlardan sonra büyük bendim
sofrada, diğerleri benden küçüktüler yaşça. Sofra kalabalık sayılırdı. Ben de
onlara uyarak bir zeytini iki seferde bitirmeye başladım. Benim öyle yapışım
dikkatlerini çekmiş olmalı ki bir an göz göze geldik istemeden, gülen hali
vardı gözlerinin.
Ağzımdaki
tat değişmemişti, zeytinleri bir lokmada çiğnemem ve iki seferde çiğnemem
arasında fark yoktu. Bir tane de yumruğum kadar büyüklükte patates közlemesi
vardı önümde. Bir süre baktım ona, fikrim değişti sonra. Zeytine devam ettim
bir süre daha.
Kömbe, darı
unu ve patates karışımıydı. Bir tepsi
içinde ocağın bir kenarına bırakılır üstüne sac kapatılır ve etrafı sıcak kül
ve köz ile kapatılır hava almasın pişerken
diye. Nar gibi olur sonra. Ben
bitirdim, kömbe parçamı. Bakınıyordum ki
bir parça daha bıraktı kadın önüme.
Nasıl anladığını anlamak için gözlerine baktım bir an, gülümseyerek
başını salladı “istediğin kadar var bu gün” dedi.
İstediğin
kadar var demesi mest etti beni, arsızlığa vurup ağzımı tıka basa dolduruyordum
kömbe parçasıyla, çiğnemeyi de azaltmıştım sanki. Yutkunmalarım hızlanmaya
başladı. Makine gibi çalışıyordu elim, çenem.
Bir an düşündüm sanki arsız, görgüsüz derler mi diye ama sonradan
aldırış etmemeye karar verdim. Ganimet vardı bu gün. Bolluktu sofra, zeytin
kısıtlı değildi, kömbe de öyle. Daha başka şeye gerek yoktu. Patates
közlemesiyse ekstraydı tatlı niyetine.
Kaç kez daha
kömbe dilimi koydular önüme bilmiyorum ama karnım patlayacak gibiydi, nefes
alırken zorlandığımı fark ettim. Patatesimi elime alıp bir süre bakındım
etrafıma. Bazı gözler üzerimdeydi ama yeren, yargılayan, yadırgayan türden
değildi bakışlar, gülümseyen bakışlardı.
Çocuklar bir
tanıdık bir tanımadık gibiydiler. Aslında tanımıyordum kimseyi ama sanki
tanıdıklarmış gibi de bir his vardı içimde. Onlardan hiç rahatsız olmadım,
çekinmedim de. Rahattım sofrada. Nasıl istiyorsam öyle yaptım ve öyle
davrandım. Bir an rüyadayım diye düşündüm ancak rüyada bu kadar kalabalık ve bu
kadar yiyecek olmazdı ki. Rüya değilse neredeydim, bu insanlar kimdi? Bal gibi
rüyaydı işte. Olsun, uyanmak istemedim rüyadan. Gözlerimi sıkı tutmaya
uğraştım, gözlerimi açmazsam eğer rüya devam ederdi nasıl olsa. Okula gitmeden önce hep öyle yapardım da
devam ederdi rüyalarım kaldığı yerden. Bir seferinde rüyamın devamında bir
sepet yumurta toplamıştım harımların içinden. 06.04.20
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.