Misket
Ali, yürümeye başladığından beri
misketlere hayran bir çocuktu. Nerede misket oynayan çocukları görse oraya
doğru sürüklüyordu elinden tutup gezdirmeye çıkaran kişiyi. Bu kişi bazen
anası, bazen babası bazen de kardeşlerinden birisi olurdu. Köyde bilmeyen kalmamıştı
Ali’nin misket sevdasını. Hele bir götürmek istemesinler misket oynayan
çocukların yanlarına, yıkardı ortalığı bağırmaktan. Yanlarına ulaştıklarında da
hiç bir şey olmamış gibi çömelir, başını da iki ellerinin arasına alır öylece
seyretmeye dalardı.
Misketlerin vuruşma sesi en çok
hoşuna gidendi. Değişik bir “tık” sesi çıkarırdı misketler birbirine çarptığı
zaman, misketi atan çocuk sevinçle koşardı vurduğu misketi almak için. Çocuklar
üttükleri misketi yerden alırlar, güzelce temizlerler ve sonra da öpüp
ceplerine atarlardı. Ali de tekrarlardı oyun çocuklarının hareketlerini.
Derken, Ali büyüdü, ilkokul birinci
sınıfa başladı. Her zaman meraklı bir çocuk olmuştur, çevresindeki büyükleri de
şaşırtmayı başarmıştır daima. Bu nedenle “büyümüş de küçülmüş kerata” derdi her
gören yaşlı ve yetişkinler. İşin kötü yanı da yok değildi. Yaşıtları hatta
biraz daha büyükleri kıskanırdı Ali’yi, çekemezlerdi. Bütün “aferin”leri O
alıyordu çünkü. Birkaç arkadaşı vardı ancak, onu seven ve kıskanmayan. Birisi
Ayşe, bitişik evlerde oturan, uzaktan akraba olurlar baba tarafından. Yaşıt
sayılırlar iki ay farkı sayılmazsa.
Diğer arkadaşı da Durmuş, o da
uzaktan akraba sayılır, bir yaş büyüktür Ali’den. Abilik yapmaya çalışır,
dövmeye gelenlerin önüne dikilirdi daima. Boyu uzun, cüsseliydi. Diğer çocuklar
korkardı. Yumrukları oldukça sertti çünkü. Vurunca balyoz yemiş gibi
sersemleyip yıkılırdı çocuklar. Yanına pek yaklaşan da olmazdı zaten. Barış
zamanında da yaklaşamazlardı çünkü ne zaman kızacağı belli olmuyordu. Ya Ali ve
Ayşe ile dolaşır ya da yalnız takılırdı.
Ali’nin ailesi yoksuldu. Para
denilen şeyi hiç tanımamıştı bu yaşına kadar. Kendisi de isteyemezdi
babasından. Bilirdi babasının parası olmadığını. İşte bu yüzden de bir tane
bile misketi yoktu hala. Misketlerin güneşte durmadan renk değiştirip
parlamalarına bayılırdı. Dalar giderdi başka dünyalara, misketlerin
parıltılarını seyrederken.
Bir gün babası ilçeye pazara gitti,
akşam oldukça geç dönmüş olmalıydı, yatarken hala evde yoktu. Eşekle gidilir,
gelinirdi pazara. Sabah uyandığında eşekleri anırıyordu durmadan. Horozlarla mı
yarışıyordu ne. Köyde de horoz bolluğu vardı. Hangisiyle yarışıyorsa, belki de
hepsine karşı yarışıyordu çünkü bir horozlar ötüyor bir eşek anırıyordu. Komik
gelmeye başladı bir süre dinledikten sonra, gülümseyerek yatağından kalkacaktı
ki elini bastığı yerde sert bir şey denk geldi. Eli acımıştı hatta. Bir misket
duruyordu yorganın baş tarafında.
Eline aldı, bir süre seyretti.
Evirdi, çevirdi, öptü, kokladı sonra da cebine koydu yavaşça. İncitmekten
korkar gibiydi. Yürürken arada bir elini cebine sokar okşardı parmaklarıyla.
Aynı zamanda yerinde duruyor mu diye de yoklamış olurdu. Aceleyle yüzüne su
çarptı. Hemen içeriye girip ekmek mendilini açtı, bir yufkayı dürüm yaptı ve
ısırarak evden ayrıldı. Evde kimse de yoktu zaten. Kimi ahırda hayvanlarla
ilgileniyor kardeşleri de keçi ve oğlaklarla ilgileniyordu. Babası neredeydi
acaba? Keşke boynuna sarılıp öpebilseydi misket için. Olsun, akşam evde olurdu
nasılsa, akşam yapardı aynı şeyi. Geç kalmış mı sayılacaktı sanki.
Ali’nin misketi herkesin misketinden
güzeldi ve sihirliydi kendisine göre. Göreceklerdi günlerini artık, hiç kimse
yenemeyecekti kendisini, toplayacaktı köydeki bütün misketleri. Durmuş’a da
verirdi üttüklerinden. Durmuş’un da olmamıştı hiç misketi. Durmuş’un babası yoktu.
Hasta bir anası vardı, çalışamıyordu. Köylülerin ve akrabalarının yardımlarıyla
geçinip gidiyorlardı. Durmuş, okuyup büyük adam olacak anasına bakacaktı, iyi
ettirecekti doktorlara. Durmuş arada bir çalışmaya da giderdi ama boşa
harcayacak parası olamamıştı hiçbir zaman. Genellikle borçlarına karşılık
tutulurdu çalışmaları. İşte bu yüzden çok sevse de miskete verecek fazla parası
hiç olamamıştı.
Ayşe de çok severdi rengârenk
misketleri. Erkek gibi kızdı zaten Ayşe. Erkek gibi davranır, yaşıtı erkeklere
diz çöktürmesini iyi bilirdi. Arkadaşları da kendisinden oldukça büyüktü bu
yüzden. Kimse onunla dalaşmaya cesaret edemezdi. Cesaret edenler de karşısında
Durmuş ve Ali’yi bulurdu hemen. Ali kazandıklarından Ayşe’ye de verecekti ama
birlikte oynamamak şartı olacaktı kendisine. Farklı çocuklarla oynayacaklardı
yani.
Ali ilk gün epeyce misket kazandı.
Uğurluydu misketi. Kazandıklarını daima cebine indirir kendi misketiyle
oyunlara devam ederdi her zaman. Adeta kokusunu alırdı diğer misketlerin ve
varıp çarpardı. Çocuklar daha ilk günden kıskanmaya başlamışlardı Ali’yi ve
misketini. Ütmek için çok çaba sarf ediyorlardı ama bir türlü ütemiyorlardı.
Daha da düşmanlık beslemelerine yol açıyordu bu durum.
Eve gelirken Durmuş’a uğradı ve “beş misket seç” dedi üttüğü
bütün misketleri ortaya dökerek. Önce şaşırdı Durmuş, o kadar çok misketi bir
arada görünce. “Üttün mü, hepsini de üttün mü?” diye kekeledi. Sonra sakinleşip
beş tane misket seçti, Ali’ye sarıldı sıkı sıkı. Sonra Ayşe’ye uğradı, aynı
şeyi ona da yaptı, beş misket de Ayşe seçti içlerinden. Daha onlarca misket
vardı ceplerinde.
Günden güne misket sayısı arttı Ali’nin.
Artık evde her yer misketti sanki. Özenle saklamıyor, gelişigüzel
bırakıveriyordu her gün ütüp getirdiği misketleri. Genellikle ütmeye devam
ediyordu ama arada bir ütüldüğü olurdu ancak ilk misketini her zaman
saklıyordu.
Üttürmekten korkmaya başlamıştı. Bu
yüzden kazandığı misketlerle oynamayı tercih eder olmuştu bir süreden beri.
Acaba uğuru kaçmış olabilir miydi misketinin? Eğer uğuru kaçtıysa mutlaka
yenilecekti bir gün. Her ne kadar nişan alırken dikkat ediyorsa da uğuru
olmazsa nasıl şansı yaver gidebilirdi ki? Ali’nin kafası karışmaya başladı.
Korku duymaya
başladığını hissettiğinden beri, yenileceği aklına sıklıkla gelmeye başlar. Ne
kadar uğraşırsa uğraşsın bu korkuyu bir türlü atamaz kafasından. Bu yüzden her
zaman, kazandığı misketlerle oynamaya karar verir. İlk misketini kimsenin
bulamayacağı bir yere saklar. Daha rahat oynar böylece. Tüm kazandığı
misketleri üttürse de umurunda değildir. 25.06.2019
Fakirin misketi kemikten(aşık kemiği)
YanıtlaSilOrta sınıfın misketi camdan,
Zenginin misketi inci den ...olur derdi eskiler..
Sibel, teşekkür ederim ilk defa duydum sayenizde. Çok şey açıklayan bir deyiş.
SilElinize sağlık Halil Bey :)
YanıtlaSilESRA KAFKASLI, teşekkür ederim.
Sil