Tanrı İstirahatte
Zafer A Emmi’yi
hatırladı birden. Canı sıkkın olduğunda “Neyin var a emmim?” sözü geldi
kulağına, yanağında sıcaklık hissetti, sıcacık elleriyle dokunmuştu A Emmi
sanki. Hafif yanakları gerildi, dudaklarında gülümseme belirdi “sıkıntıdayım A
Emmi, hem de çok!” dedi başını çocukluğundaki gibi önüne eğerek. Gözlerini
kaçırır önce, sonra da A Emmi’nin birkaç okşayış ve cümlesinden sonra tekrar
başını kaldırıp, “hah şöyle, oldu işte, üzülünür mü hiç a emmim!” deyişini
hatırladı. O gözlerinin yaşıyla gülümseyen çocukla A Emmi’yi seyretti bir süre.
Dokunmak istedi ikisine de. Ama yalandı bu görünenler artık. Gülümsetmesi
yalandı A Emmi’nin. Karşısında durması da yalandı. O çocuk da yoktu, yerinde
kocaman dertli bir adam vardı, çaresizdi, yürek sızısı fazlaydı, hiç bitip
tükenmeyen bir sızısı vardı yavaş yavaş çarpan yüreğinde.
“Ne demişti,
ne demişti A emmi?” o anı hatırlıyordu o
günkü gibi. Ufak tefek çelimsiz, suratı temreğili bir çocuktu. Bir Cuma namazı
için camiden çıkınca doğruca A Emmi’ye gitmişti koştura koştura. Karşısında
görünce şaşırmıştı A Emmi de, telaşlanıp birden “hayır olsun, ne oldu a emmim,
ne bu telaşın?” deyip yanına geçip oturmuştu hemen nefes nefese. Öylece
bakıyordu ağzıma. Nefes almaktan sormaya fırsat bulamamıştı.
Sonunda
“Dünyayı kim yarattı, kaç günde yarattı?” diyebilmişti. Her şeyi bilmez miydi A
Emmi, bu sorunun cevabını da bilirdi elbette. Herkes sormuyor muydu kafasını
kurcalayan sorularını. Herkes de cevabını alıyordu her zaman. Soruyu
sorabilmenin verdiği rahatlıkla merak içinde Zafer bakmaya başladı bu sefer de
A Emmi’nin ağzına.
Zafer’in
sorusunu duyunca A Emmi rahatladı, telaşlanacak bir şeyi yoktu çocuğun ama
nasıl anlatabilirdi ki kafasındaki cevabı. En iyisi kestirmeden gitmekti.
Kendisine bakan çocuğun saçları içinde sağ elini dolaştırdı bir süre ve
gülümseyerek “merak ettiğin bu muydu a emmim!”
Zafer’in
nereden geldiğini de anlamıştı A Emmi. Soru da cami hocasının vaazından
çıkıyordu mutlaka. “Tanrı, dünya dâhil her şeyi altı günde yarattı, yedinci
günü de kendine tatil verdi. İstirahate çekildi. İşte çekiliş o çekiliş, bir
daha dönmedi istirahatten. O günden sonra her şey kendi bildiği gibi yaptı her
şeyini.” Zaferin kafasını daha fazla bulandırmak istememişti A emmi. Yumruk
kadar çocuktu daha.
Bir süre
bakıştılar. A Emmi gelecek soruyu tahmin etmeye çalışıyor Zafer de soracağı
soruyu kafasında toparlamaya çalışıyordu. Belliydi halinden. Kaşları çatılmış,
bakışları sabitti. A Emmi’nin şaka mı ciddi mi olduğunu kestirmeye çalışıyordu
Zafer, bu güne kadar hiçbir sorusuna şaka yapmamıştı, şakaya almazdı soruları.
Her zaman da ciddi olurdu cevapları.
“Peki, A
Emmi, Tanrı nerede şu anda?”
Sıkı bir
soruyla karşılaştı A Emmi, ilk defa soran olmuştu bu soruyu. Kendi kendine de
çok sormuştu zamanında. Hazırlıklıydı önceden. Gülümsedi yine Zafer’in
gözlerine bakarak.
“A Emmim,
Tanrı her yerdedir, gökte, yerde, senin
içinde, kalbinde, vicdanında…. Kısaca nerede istersen oradadır ancak insanlar
var olduğundan beridir arar sorarlar Tanrı’yı, nerede olduğunu öğrenmek
isterler. Bir türlü bulamazlar, öğrenemezler oturduğu yeri, evini. Bu yüzden de
her yerde olduğunu düşünürler daima. Kısacası istirahatte olan Tanrı yerine her
yerde olabilen bir tanrı kabul etmişlerdir. İstedikleri tek şey kendileri zora
düştüğünde yardım etmesini isterler, dertlerine çare umarlar en yakınında
hissettikleri Tanrı’dan.”
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.