SAYFALAR

Pazartesi, Ekim 26, 2020

Komşunun oğlu

"Komşunun oğlu"

Komşunun yaramaz oğlu

            Kendimi beğenmez oldum epeydir. Yaşlılık belirtisi mi nedir, yoksa yaşlılık mıdır? Ne düşündüklerim hoşuma gidiyor ne de yaptıklarım. Yapacaklarım da öyle…  ne yapmaya kalksam zaman yetmeyecekmiş gibi hissediyorum hemen. O zaman da bırakıyorum yapmayı düşündüğüm şeyleri. Hemen olmalı, zamana yayılı olmamalı yapacağım şeyler.

            Biraz yazmayı deniyorum her şeye rağmen. Türlü bahaneler uyduruyor beynim. İçim dışıma uymuyor. Hadi inadını kırıyorum beynimin, bu sefer de kelimeler arasında bir çetin kavga. İşin yoksa onları uzlaştır, anlaştır bu sefer de. Ne bu çektiğim benim yahu?

            Aklıma ilk geleni yazıyorum ben de. Çözümse çözüm. Akıllı olan geliversin, öyle değil mi canım!  “eşşek” geldi… Yazdım işte. İltifat etti beynim bana. Aklı sıra aklımı çelecek yine,  yazmayı bıraktıracak bana. Bunak olduğumu falan düşündürecek. Yutar mıyım, kaçın kurasıyım?

            Üç dört yaşlarında erkek çocuk, yan komşularına gitmiş yalnız başına. Akşam vakti olmak üzereymiş. Evin hanımı akşama hazırlık yapıyormuş mutfakta. Çocuk zile basmış. Komşu kadın açmış kapıyı, söylene söylene. Ne görsün, karşısında komşunun oğlan. Yaramaz olanı. Abisi büyüdü de akıllandı biraz, artık kırıp dökmüyor top oynarken.

            “ne işin var oğlum senin burada, evin yolunu mu şaşırdın?” kadın cevabını beklemeden mutfağa işinin başına yönelir kapıyı açık bırakarak. Çocuk da arkasından gelir mutfağa. Bakar, bakar bakar… Kendisini ipleyen yoktur. Varlığından haberi yokmuş gibi davranıyor kadın. Bozulur oğlan. Başlar yerinde tepinerek bağırmaya. Kadın şaşkınlıktan hoplar o anda. Birden o kadar ses korkutmuştur. Sakinleştirir kendisini.

            Kadın işine devam eder yine. Çocuğa da “git otur bakayım, ayağımın altında dolanıp durma, yoksa ezerim seni, haydiiiiii” hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşan oğlan yavaşça kaybolur mutfaktan.

            Kadının kocası elinde poşetlerle girer içeriye. Kapı açık olduğu için karısının çok işi olduğundan kendisini karşılayamadığını düşünür doğruca salona geçer elindekileri bırakmak için. Karısının siparişleridir poşetlerdekiler.

            Salona girer girmez oğlan çocuğunu gören adam şaşır. “merhaba oğlum. Ne yapıyorsun sen burada bakayım?” der elini uzatır yanağını okşamak için. Sevinir çocuk, nihayet kendisiyle ilgilenecek birisi oldu diye. Adam karısının mutfakta olduğunu yemek kokularından anlar. Yanına gitmek için kalkmaya çalıştığında hemen eline yapışır, oturtur adamı yerine. Adam ne yapsa kurtulup mutfağa gidemiyordur.

            Bağırır hanımına,” kurtar beni” diye. Şaşkınlıkla koşturup gelir kadın kocasının telaşlı sesine. Gördükleri karşısında gülsün mü ağlasın mı kararsızdır. Suratı bir gülen bir ağlayandır. Hani şu yanıp sönen renk renk ampuller var ya, işte öyle.

            “neler oluyor burada bakayım?” der kadın adamın sırtındaki çocuğa bakarak. Sert bakışları işe yaramamış olmalı ki sırıtıyordur yaramaz oğlan. “ayaklarını adamın kaaarnına vurup: “deh deeeeh, haydi aslanım benim deeeeh” der. Adam altta bağırır: “kurtar hanım kurtar.”

            Kadın kocasına kızmıştır geldiğini haber vermediği için. Siparişlerinde unuttuğu iki şey vardır. Neyse misafirler gelmek üzeredirler. Şimdi göndermek olmaz artık diye düşünüp döner mutfağa. Dönerken: “oğlum in sen de oradan. Yoksa gelirsem yanına ben sana binerim haaaa! Taşıyabilir misin beni?” seni.

            “eşşek miyim ben seni taşıyacak?” diye cevaplar çocuk kadını. Kadın işini gücünü bırakıp tekrar gelir yanlarına. Elleri belinde, sinirli bir havaya bürünür, fırtına kopacakmış gibi: “ulen, benim kocam eşşek mi de sen biniyorsun?” der ama gülmek gelir içinden, tutar kendini dudaklarını ısırarak. “sizin evde eşşek yok mu?” diye sorar çocuk. Kadın duyduklarına şaşırır ama kızmayacaktır. “sizin evde var mı ulen?” “vaaar” der çocuk. Kadın anlar meseleyi.

            “Bizim evde yok” der kadın. Çocuk: “yalancıııııııı” der alaycı bakışıyla. “Bindiğim ne o zaman?” Gülme krizini kontrol edemeyen kadın epeyce güler, yaş gelmeye başlar artık gözlerinden. Tüm gerginliği kalkmıştır üzerinden.  Kucağına alır çocuğu: “görmüyor musun yavrum körelmiş boynuzlarını, öküz o öküz” çocuk şaşkındır bu sefer.  “boynuz …” kadın sus işaretiyle susturur çocuğu. Hadi bakayım şimdi dooooğru evinize, tamam mı? “tamam” der çocuk. “Anana da selam söyle, unutma haa!” Bir iki adım attıktan sonra döner kadına: “Beni hiç inek kucaklamamıştı bu güne kadar” der gülerek. Koşturmaca çıkar kapıdan.

            Anası merak etmiştir biricik oğlunu. Sofranın hazırlanması gerek. Gelir nasılsa nereye gittiyse diye teselli eder kendini. İşine odaklanır. Kapının zili çalmaya başlar. Sanki alacaklıdır gelen. “Geldim geldiiiiiiiiiim” derken elini önlüğüne siler. Kapıyı açar açmaz oğlan bacaklarının arasından sızar içeriye. Anası şaşırır. Mutfağa geçerken: “neredeydin bakayım sen?”

            “Öküzün sırtında…”

            “terbiyeli ol bakayım, ne demek o?”

            “ne demekse o anne, ben eşşek diye bindim, öküzmüş. Yanındaki de inek çıktı…”

            “Gelmeyeyim yanına, alırım ayaklarımın altına ha! Terbiyeni takın…” mırıldanmaya devam etti.

            “Ana, anaaa.”

            “ne var neeeeeeee?”

            “İnek selam söyledi sana, ‘unutma’ diye de tembihledi. Sorarsa ‘söyledi’ dersin. Tamam mı?”

            “Babana söyleyeyim seni, terbiyeni versin. Gelir birazdan…“

Kapı zili çalar.

“aç kapıyı baban geldi.”

                     

           Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.