Yalancı mısın Sen, Oğlum Zafer?
Zafer, kafasının içindeki, evirip çevirip durduğu düşüncelerinden saklanmak istercesine kaçmaya çalıştığını kendisi de görmeye başladıkça daha da tuhaflaşıyor ve yüzünün kızardığını hissetmeye başlıyordu.
Aslında
Zafer’in niyeti, kendisiyle yüzleşebilmekti. Yüzleşme cesaretini kendinde
buluyor ancak bir türlü beceremediğini, ne zaman girişse hep kıyı, köşe
kaçtığını fark ediyordu. Ah! Ah bir balıklama dalabilsem her şeyin içine,
darmadağın etsem her birini. Her birinin kafasını tuz buz etsem şöyle keyfimce;
rahatlayıveririm belki o zaman.
Neden,
kimden kaçıyorum ben? Hiçbir şeyden ve de hiçbir kimseden. Aldın mı cevabını
salak Zafer, süzme salak Zafer?
Gerçekten
Zafer ne herhangi bir şeyden ne de bir kimseden kaçıyordu. Bu durumdan kendisi
de oldukça emin olmasına rağmen aklına geliveriyordu birden kitabi sorular.
Soruların hakkı yok muydu? Elbette vardı, olmaz mı?
Psikiyatri, psikoloji
bilimi ne güne duruyordular, elbette öğrenmeye çalışıyorlardı insan denilen ne
olduğu belli olmayan yaratığı inceleyip bir kılık altında şekillendirmeyi. Ne
yazık ki hiçbir kılığa sokulamayan insan her bir yeri her bir yerde darmadağın
durmaya devam ediyor.
Aslında insan denilen
yaratığı kasaplara veya dülgerlere teslim etseler daha iyi sonuç alacaklarından
oldukça emindi Zafer. Çünkü ne yapar ederler mutlaka bir şekil verirler eninde
sonunda. Elsiz, kolsuz veya kulaksız, burunsuz vb çıkıntılarını yontarlar
tornadan çıkmışçasına şekle sokarlar. İşte o zaman içi mi, dışı mı diye
kimseler de uğraşma ihtiyacı duymaz.
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.